Yahudiler, Filistin, Recep Tayyip ve Kürtler...

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Yahudiler, yeryüzü uygarlığının yaratıcılarındandır. Yahudi peygamberi Musa’nın dini Musevilik, tek Tanrılı “semavi“ dinlerin ilkidir. Hıristiyan dünyasının peygamberi İsa da Musa‘nın kavmindendir.

İslamiyette, Museviliğin pek çok “kelam“ ve ritüeli vardır. İncil’de de...

Ama üretici ve yaratıcı bu kavmin düşmanları da pek çoktur. Onlar, en büyük darbeyi, Babil Kralı Nakubudnezar’dan aldılar. Babilliler, İsrail oğulları ülkesini “pay u mal“ ve yerle bir etmekle kalmadılar, halkını, yurdundan koparıp dünyanın dört bir yanına sürdü. Yurtsuzlaştırdılar.

Bugün İsraillileri, Filistinlilere eziyet etmekle suçlayan Türkler, çağlar sonra Babillilerin Yahudilere yaptıklarını, Ermenilere, Pontus ülkesinin Rumları, Süryaniler yaptılar. Aynısını, yüz yıldan beri Kürtlere yapıyorlar.

Ancak Yahudiler, köklerine bağlı bir halktı. Bulundukları coğrafyalarda, kültürel ve etnik bağlarına sadakatle bağlı kalarak, yok edici baskılara karşı koydu. Kendileri kalmayı başardılar. 1800’lerde, ana yurtlarına dönüşü programlarına aldılar.

O sıra ülkeleri, Osmanlı işgali altındaydı. Girişimi öfkeyle karşıladılar. “Kahrolsun İsrail ve Siyonizm“ sloganı, bu dönemin (Sultan Abdülhamit zamanı) öfkesi olarak İttihatçı çetenin ağzına, onlardan da Kemalistlerin ağzına geçti. Türkler, “miras alınmış“ başlıca ezberi oldu.

İkinci Dünya savaşından sonra, İsrail‘e Yahudi göçü başladığında, Osmanlı yok, Türkler güçsüzdü. Araplar, olayı din (ümmet) sorunu haline getirerek, Yahudileri kuşatmaya alıp vuruşlar yaptılar. Günümüzde, Yahudi düşmanlığının liderliğini, IŞİD ve el Kaide’ye de yaratan ve Naziliğin Arap versiyonu olan “İhvan“ (Müslüman Kardeşler) ideolojisinin liderliğine oynayan Recep Erdoğan (TC) yürütüyor. “Kahrolsun Siyonizm, Yaşasın Filistin Özgürlüğü“ diye diye eşiyle birlikte kameraların karşısına geçip “ağlama ayinleri“ne katılıyor, meydanlar ve ekranlarda İsrail’in terör devleti olduğunu haykırıyor. “Ahlaksızlık, vicdansızlığını, terbiye görmemişliği, zalimliğini“ sıralıyor.

Ama, Kürtlere kan kusturduğunu asla hatırlamıyor, tersine zulüm yağmurlarını “hak“ görüyor. “Hak“ olduğu için, resmen değil ama fiilen, yani uygulamada Kürt öldürmek, toplu katliam yapma, onları diri diri yakma, şehirleri yakıp yıkma cezadan ari (muaf)’tir. Soruşturma yapılıp kayda bile alınmıyor, bu gibi vak’alar. Bu uygulamadan yola çıkan Recep Tayyip, Kürtlerin varlığını, meydanlarda bir kere değil, yüzlerce kere bağırarak, “Türk beka-ı“sı (geleceği) için tehlike ilan etmiştir. “Kürt“ yerine “PKK’e diyerek “köklerini kazıma“ yeminleri ediyor ve gözlerinin içi gülüp ışıklar saçarak, öldürülmüş Kürt rakamlarını açıklıyor.

İsraililerin, Filistinilere karşı böyle bir tutum ve söylemleri yoktur, oysa. İsrail, Filistinilerin cami, mabet ve tarihi anıtlarını yerle bir edip zafer narası olarak üstüne bayrağını yaymadı. Oysa Recep Tayyip rejimi, Sur’dan Silopi, İdil’e kadar yüzlerce camii, mabet ve tarihi anıtı silip süpürdü. Filistin ülkesinin adı ve halkının varlığı, ana dilleriyle eğitim hakkı yasak değildir, İsrail nezdinde.

Recep Erdoğan o kadar insan, karar ile uygulamaları o denli insani ki, evrenin vicdanı öte yana, 50 milyonluk Kürt dünyası onu ibret ve dehşetle seyrediyor. Rojava’nın işgal topraklarında ilk iş olarak, Kürtleri yurtlarından sürdüler. Mal ve mülkleri ganimet sayıldı. Okullarda Kürt dili, kültürü ve tarihi yasaklandı. Kürt yurdunda, Kürt izleri silindi.

Irak Kürdistanı ise parsel persel değil, bölge bölge işgal edilip Kürtlerin gözüne sokulurcasına bayrak asılıyor. Bağlar, bahçeler, tarla ve meralar sahiplerine yasaklanıyor. Ah, ben bu Filistin özgürlükçülerine ne diyeyim ki, Bütün bunlar, o insanlar Kürt oldukları için, vandallık reva görülüyor.

Öte yandan, Kürtlerin “Filistin yarası“ ayrı bir dert. Oysa Kürtler, Filistinli ve davaları için de bedeller ödedi. Canını verenler çıktı. Bunu bir beklentiyle yapmadılar. Ama, Filistinlilerin kült lideri Yaser Arafat‘ın, “Kürt sorunu yoktur, bir Kürt devletine karşıyız“ demesini de hak etmediler. En azından, kendisi de bir halkın kurtuluş savaşçısıydı. Hiç yakışmadı.

Esad’ın yerlerinden sürdüğü Kürtlerin toprağına, Filistiniler yerleştiler. Saddam‘ın  Kürtlere karşı kullanılmak üzere Filistinilerden birlikler kurması ayrı bir gerçek...

Yahudilere gelince: Musa’nın (Musevi) dininden Kürtler de vardır. Kürtlere sempati duyanlar çok. Tel Aviv’in bir mahallesi, Kürdistan’dır. Buna rağmen, İsrail devletinin resmi tutumu, uygulamada hep sorunlu oldu. Onlar da Kürt düşmanlarına katkı sundular. Para kazanmak için, Türklere silah, savaş teçhizatı verdiler.

Ancak ne olursa olsun, İsrail Kürtler için, “düşman“ değildir. Kendi çıkarını gözeten, kazancını önde tutan bir devlettir, İsrail.

Yardım etmedi diye Kürtlerin, kimseye düşmanlık edecek hali yoktur. Ancak, Kürt özgürlük yanlılarını satırlarla kesip telle boğan Hizbullah, Türk devletiyle bir bütündür. Türk devlet güçleri ile Amed ve Van’da düzenledikleri “kahrolsun İsrail“ mitingleri, Kürtleri bağlamadığı açıktır. Katillerin dayanışmasıdır, bu.

Ha son söz: Recep Tayyip Filistin diye bir derdi, davası yok. Olamaz. Onun bütün davası, masallardaki “Harun Reşid“ şatafatını sürdürmektir. Filistin onun için, sadece yandaş kazanma propagandasın bir figürdür.

Nitekim, her türlü kışkırtıcılıkla ortalığı karıştırdıktan sonra, denizin keyfini çıkarmak için, Marmaris’teki yazlık sarayına gitti. Filistin orada kanaya dursun, o şahsına tahsisli koyun denizinde “debelenip cıp cip“ yapıyor. Aden Körfezi’nden getirilmiş kumlara serilip nazik ve hazik bedenini güneş altında dinlendiriyor...

Ortalığı karıştırdıktan sonra, baksanız Filistin’de kan akıyor, kimin umrunda...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.