Bir fıkra, Ukrayna, Rusya veya dünyanın hali

Aykan SEVER yazdı —

  • Rusya Belarus'a nükleer silahlar taşıdı. ABD'nin ise Ukrayna'ya uranyum oranı azaltılmış mermiler temin edeceği basın tarafından müjdelendi, F-16'ların verilmesine ise az kaldı. Dolu dizgin her an nükleer boyuta sıçrayabilecek bir savaşın içine doğru yuvarlanıyoruz.
  • Dünya ciddi bir çalkantı içindeyken aklını 2. Dünya Savaşı koşullarında şekillenmiş- hayat tarafından yanlışlanmış-teorilerin çerçevesinde donduran, adeta nostaljiye gark olmuş yaklaşım tarzı içinde olanlar tıpkı Latin milliyetçisi liderler gibi "çok kutupluluk"a alkış tutarak Putin, Prens Selman vb.leriyle yan yana gelmenin yolunu arıyorlar.

Hep ciddi şeylerden bahsedecek değiliz ya bu hafta yazıya bir fıkrayla başlayalım. Birgün eski ABD devlet başkanlarından biri Air Force One ne ki deyip Amerikan devletini utandırmak için yaptırdığı, kendi adını taşıyan, altın kaplama emniyet kemerleri de olan 100 milyon dolarlık uçağa atlayıp Miami'ye gitmiş. Bu başkanın parasının ve kusurlarının yanı sıra cürmü de çokmuş. Miami'de bu yüzden yargılanacakmış. ABD tarihinde bir ilkmiş. Pişkinlik düzeyinden beklendiği üzere mahkemede bütün suçlamaları reddetmiş. Sonrası mahkeme önünde gösteri yapıp, kendini destekleyen goygoycularını bir Küba restoranında ağırlayayım demiş. Büyük beyaz kovboya yakışır tarzda kapıdan girince "herkese benden yemek..." diye kükremiş. Ancak 10 dakika sonra hesabı ödemeden arazi olmuş...

Yukarıda bahsedilen kişiyi eminim bir çoğunuz tanıdınız. Trump'ın şaka gibi gelen varlığının dünyamızın önemli bir gerçeği olduğunun da farkındasınız. Durum biraz yumurta-tavuk ilişkisi misali olsa da ancak bu tür şahısları biçimlendirenin post-modern karakterli 3. paylaşım savaşı olduğunu iddia etmek sanırım abartılı olmaz.

Şimdi  savaşın seyrinin "ciddi" kısmına geçelim. Ukrayna'daki savaş Kiev'in karşı saldırı başlatması sonrası tırmanışta. Her iki taraftan da artan can kayıpları bir yana savaşın nasıl ilerleyeceğine dair şuur yoksunluğu da almış başını gidiyor. Tahrip edilip yıkılan Kahovka barajının yarattığı doğal felaketlerin üstüne bir de bölgede bulunan Zaporija Nükleer Santrali'nin geleceği risk altına girdi. Rusya Belarus'a nükleer silahlar taşıdı. ABD'nin ise Ukrayna'ya uranyum oranı azaltılmış mermiler temin edeceği basın tarafından müjdelendi, F-16'ların verilmesine ise az kaldı. Dolu dizgin her an nükleer boyuta sıçrayabilecek bir savaşın içine doğru yuvarlanıyoruz.

Savaş paralelinde çekişmeler diplomatik boyutta da arttı. ABD Dışişleri Bakanı Blinken Suudi Arabistan ziyaretinden umduğunu bulamazken Çin'deki görüşmeleri ise formalite olmanın çok ötesine geçemedi.

3. Dünya Savaşı'nın önümüzdeki diliminde Avrupa'nın rolünün mecburen öne çıkacağı bir süreç yaşayacağız. Özel olarak Almanya'nın pozisyonun ön plana çıkma olasılığı yüksek. Zira geçen hafta Almanya ilk Ulusal Güvenlik Strateji belgesini yayınladı. Belgede özetle ABD, NATO ve Avrupalı müttefiklere bağlılık vurgulanırken;  Rusya "tehdit", Çin ise "partner, rakip ve sistemsel hasım" olarak nitelendirildi. Bu belge bir yanıyla 3. Dünya Savaşı'nda pozisyon tarifi yapmaya çalışırken aynı zamanda 2. Dünya Savaşı'nda yenilen Alman militarizminin yeniden dönüşünü simgeliyor. Bu gelişmenin ülkede Neonazi tırmanışın paralelinde olması ise ayrı bir dikkat çekicilikte.

Ancak planlar ve gerçek hayatta yapabileceklerinizin sınırı farklı olabiliyor. Bu hafta NATO, tarihinin en büyük hava tatbikatı olan Air Defender 23’ü Almanya'da yaparken bazı limitlerin farkında olan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, bütün Avrupa'ya "Çin'e bağımlı olmayın" diye parmak salladı. Nitekim Çin Başbakanı Li Qiang da aynı gün Alman sermayedarlara adeta "akıllı olun" demek için Berlin'e ayak bastı. Çünkü Almanya dış ticarette önemli ölçüde Çin'e bağımlı. Özellikle otomotiv sanayinin ihtiyacı olan değerli metaller ithalatında (%94). Çin'e ambargo uygulayan ABD, Avrupa'nın bu başlıkta ihtiyacını karşılayabilecek durumda değil. Almanya'nın Çin'i tarif ederken "partner, rakip ve sistemsel hasım" diye kekelemesi bu yüzden. Anlayacağınız post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nda mutlak pozisyonlar yok, her şey savaşın seyrinde gösterilecek performanslara bağlı.

Yerküre yeniden paylaşım savaşının her düzeyde çekişmesine sahne olurken başka bir dünyayı yaratmanın mümkün olduğunu ifade eden 3. Yol'un olanakları da kurutulmaya çalışılıyor. Solda mevcut paylaşım savaşının emperyalist-kapitalist aktörlerinden yana taraf olan tutumlar da bu olumsuzluğa katkıda bulunuyor. Dünya ciddi bir çalkantı içindeyken aklını 2. Dünya Savaşı koşullarında şekillenmiş- hayat tarafından yanlışlanmış-teorilerin çerçevesinde donduran, adeta nostaljiye gark olmuş yaklaşım tarzı içinde olanlar tıpkı Latin milliyetçisi liderler gibi "çok kutupluluk"a alkış tutarak Putin, Prens Selman vb.leriyle yan yana gelmenin yolunu arıyorlar. 

Herkesin nostalji yapmaya hakkı vardır, hatta bir denge unsuru olarak keşke Sovyetler Birliği bugün var olsaydı da diyebilirsiniz. Ancak bugün yeni bir paylaşım savaşı içinde olduğumuzu; bu savaşın aktörleri arasında yer alan ABD, Rusya, Çin, İran ve TC'nin belli farklılıkları olmakla birlikte emperyalist-kapitalist zincirin birer halkası olduğunu görmezden gelerek yapılacak siyasal tercihlerin en nihayetinde Perinçek'te sembolize olduğu üzere Erdoğan türünden diktatörlerle kucaklaşmaya gideceğini görmek için falcı olmaya gerek yok. 

Dünyanın bütününü mücadele alanı olarak kavrayamayan her düşüncenin varacağı kaçınılmaz son ise, eğer şansı varsa unutulmak yerine ancak bir "fıkra"da yer bulabilmek olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.