Savaş, ittifaklar ve tehdit

Aykan SEVER yazdı —

  • TC son dönemde Doğu Kurdistan hariç tüm bölgelerde Kürt halkına karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Yangınlar ve Hizbul-kontra faaliyetleri de bu kapsamda. Rejimin Dışişleri Bakanı H. Fidan'ın Rojava'ya dönük işgal saldırısı için Batılı yönetimlerden onay arayışı var.

3. Dünya Savaşı'yla ilgili gelişmeleri özetlemek her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Zira süreç hızlandı ve dünya çapında hareketli. İttifak ilişkileri de geçmişe nazaran daha belirgin hale gelirken, savaş da çok boyutlu olarak büyüyor.

Putin'in Uzak Doğu turu "Doğulular"ın müttefiklik ilişkilerini resmileştirdi. Artık bir tarafta Çin-Rusya-İran ve Kuzey Kore açıktan konumlanıyor. Belki bu ittifaka zamanla Vietnam da dahil olabilir. En azından Putin Kuzey Kore'yi  ziyareti sırasında Pyongyang yönetimi ile stratejik işbirliği anlaşması imzalarken benzer bir öneriyi Hanoi yönetimine de getirdi. Sonrası iki ülke kapsamlı stratejik ortaklığın derinleştirilmesi başlığında anlaştı. Ancak ABD Vietnam'ın peşini bırakmayacaktır. Zira Vietnam'ın Amerika ile ortaklığı Çin'e karşı bu bölgede Uzak Doğu NATO'suna (Şimdilik ABD-İngiltere-Japonya-Güney Kore ve Filipinler) ciddi avantaj sağlıyor. Aynı zamanda Amerikan sermayesi açısından yoğun emek sömürüsü için Çin'e alternatif bir yatırım alanı.

Savaşın Ukrayna cephesine gelince geçtiğimiz hafta karşılıklı saldırılarla çatışmalar genel olarak tırmanışa geçti. Ukrayna'nın hafta sonu gerçekleşen Kırım saldırısından ABD’yi sorumlu tutan Rusya, misilleme tehdidinde bulundu. 

NATO ise son zamanlarda Ukrayna Savaşı'nda açıktan taraf oluyor. Ukrayna askerlerinin NATO ülkelerinde eğitilmesi gündemde. Ayrıca NATO'nun savaşın koordinasyonundaki rolü artırılıyor. Bu aynı zamanda Trump'ın olası ABD devlet başkanlığına karşı bir tedbir olarak konuşuluyor.

Bütün bunların yanı sıra savaşın bir yansıması olarak "asimetrik saldırı" diye yorumlanabilecek olayların arttığı görülüyor. Kuzey Kafkasya'da bulunan Rusya'ya bağlı Dağıstan Cumhuriyeti'nde iki kilise, bir sinagog ve bir polis kontrol noktasına yönelik yapılan saldırı bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca Moskova yakınlarında bir araştırma enstitüsünde çıkan yangın ve Güney Kore'de bir lityum pili fabrikasında yaşanan patlama da bu çerçevede ele alınabilir. Dağıstan'daki saldırıda 20 kişi hayatını kaybetti, 5 saldırgan öldürüldü. Ayrıca 46 kişinin de yaralandığı açıklandı. Moskova yakınlarındaki araştırma merkezinde ise 7 kişinin öldüğü, merkezin üst katlarında bulunan en az 9 kişinin mahsur kaldığı ifade edildi. Güney Kore'de ise çoğu Çin vatandaşı, 22 işçi öldü, 8 kişi de yaralandı. Tabii bütün bunlar "sıradan" işler de olabilir. Ancak işaretler daha çok savaşın ürünü olduğu yönünde. Bu tür saldırıların insani maliyeti bir yana savaşı daha fazla "bel altı" düzeye taşıma olasılığı maalesef yüksek. 

Post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşının Güney Kafkasya cephesinde ise Batı, Gürcistan yönetimini diplomatik kanallarla "Rusya'ya yaklaşmak"la suçlayarak mesafe kat etmeye çalışıyor. TC-İsrail destekli Rusya'nın da yol verdiği Aliyev hanedanlığı ise son günlerde yeni silah alımları ve Ermenistan'a tehditler eşliğinde yeni bir işgal harekatı için fırsat kolluyor. Fransa-Ermenistan arasında yapılan silah anlaşması savaş çığırtkanlığının bahanesi olarak kullanılıyor. Azerbaycan basını yeni bir savaşın kaçınılmazlığından sık sık bahsediyor. Ermenistan'daki her gün iç politikada yeni saçmalıklar sergileyen Paşinyan yönetiminin, TC ile yakınlaşma uğraşlarının yanı sıra ne Filistin devletini tanıması ne de Ukrayna "Barış" zirvesinde sonuç bildirgesini onaylamaması gibi taktik arayışları Azerbaycan'ın yeni bir işgal harekatının önüne geçecek güç teminini maalesef sağlayamayabilir.

 

Orta Doğu'da gerilim...

Asıl tehlike ise Orta Doğu'da. Her geçen gün 3. Dünya Savaşı'nın bölgede alabildiğine kontrolsüz bir biçimde genişleme olasılığı artıyor. Mevcut İsrail yönetimi başından beri işgal harekatını genişletmek için savaşı ABD ve İran'ın doğrudan dahil olacağı tarzda Orta Doğu'nun geneline yaymayı hedefledi. Şimdi Lübnan'a olası saldırı kaçınılmaz olarak bu süreci tırmandıracaktır. Hafta başı İsrail Savunma Bakanı Gallant Washington'daki temaslarında bunun pazarlığını yaptı.  ABD yönetiminden gelen açıklamalar savaşın büyümesinden yana olmadıkları yönünde ancak bu doğrultuda hazırlıklarını da artırdılar. Suriye'deki ABD'ye ait Al-Tanf Üssü'ne son dönemde askeri takviye yapılırken bu üsse son günlerde dronla saldırı yapıldı. Ayrıca ABD, Doğu Akdeniz’e bir uçak gemisi daha gönderiyor. USS Dwight D. Eisenhower uçak gemisinin başını çektiği taarruz grubunun bölgede olası savaşta yer alması bekleniyor. İlaveten son dönemde Biden yönetimi Kıbrıs'ta 380 askerin görev yaptığı kapsamlı bir hava üssü kurdu. 

İsrail yönetiminden gelen son açıklamalar Gazze'ye saldırıları azaltarak askeri birliklerin kısmen Lübnan sınırına kaydırılacağı yönünde. İsrail'in içinde Netanyahu yönetimine karşı geleneksel kesimlerden muhalefet yoğun. Ülkeden kaçış da devam ediyor. Son altı ayda 550 bin civarı İsrailli ülkeyi terk etti. Daha önce de İsrail'in diktatörlüğe dönüşme endişesiyle ise 35 binin üzerinde kişi ülkeden ayrılmıştı. Bu rakamlar gerçekte daha fazla olabilir. Savaş genişlerse İsrail'in kendini ne kadar yeterince savunabileceği şüpheli. Tel Aviv'in kapsamlı bir İran ve müttefiklerinin saldırısına karşı koyma olasılığı zayıf. Ayrıca bu tarz bir savaş bölgedeki irili ufaklı bütün güçleri harekete geçirecektir. Savaşın dinamikleri şu anda da kontrol edilemezken bu durum artık işi çok başka boyutlara taşıyabilir. Savaşın bir sonu olacak mı bilmiyoruz, ancak büyümesi halinde İsrail'in de Esad yönetimi benzeri devlet vasfı tartışılır hale gelirse şaşırmayalım.

Savaşın büyümesi durumunda Suriye'ye genişleme olasılığı da yüksek. Son günlerde Esad rejimiyle yerel halk Dürziler arasında Süveyda'da gerilimin arttığı görülüyor. Savaşın genişlemesinin bir yolu da buradan açılabilir. Nitekim İsrail, Lübnan'ın yanı sıra Suriye'nin güneyini de işgal etmek istiyor.

Asıl tehlike ise TC'nin hem Suriye-Rojava ekseninde hem de Güney Kurdistan'da işgalleri büyütme arayışı. Son dönemde İdlib'e TSK sevkiyatları artırdı. Bu bölgede hakim olan El Kaide unsurlarını TC, İngiltere ve ABD ile birlikte destekliyor. Şu günlerde bu bölgede Esad güçleriyle TC destekli çeteler arasında çatışmalar arttı. Bu çeteler Rojava'ya da saldırıları sürdürüyorlar.

İşgalci TC aynı zamanda Güney Kurdistan'a da yoğun askeri güç kaydırıyor. TC'nin sevkiyatları kuşkusuz NATO onayından geçiyor. Batılı bazı önemli medya organlarında bugünlerde sık sık Türk ordusunun Avrupa ve Batı'nın savunması için çok önemli olduğu ve Erdoğan'ın Türkiye'yi ilelebet yönetemeyeceği mavalları okunuyor. Tam burada CHP yönetimine hakim olan kalpazan takımı, TC'nin emperyalist hedeflerini gerçekleştirebilmesi için Batı'ya dönük oynadığı göz boyayıcı rolle devreye giriyor.

Son dönemde TC Batı'ya daha fazla yaklaştı. Ukrayna Savaşı'nda TC, Batı'nın yanında duruyor. Bu ilişki gün geçtikçe artıyor. Alman Rheinmetall-MKE arasındaki yeni anlaşma bunun bir örneği. Bu kuşkusuz Putin yönetimini rahatsız ediyor. Ancak uluslararası ilişkilerde TC şimdiye kadar 'mış' gibi yaparak ilişkileri bir nebze dengede tutmayı becerdi. Zira gerek Batılılar gerekse de Rusya TC ile aynı iki yüzlü tarzı benimsiyor. Nitekim geçenlerde ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake, ABD ve Türkiye ilişkilerinin daha iyiye gittiğini söyledi. Ayrıca Flake "Türkiye DAİŞ karşıtı savaşta önemli bir müttefik. Türkiye ve Amerika Suriye'nin kuzeyi özelinde her zaman aynı fikirde değil fakat bölgede barışı sağlamak ve DAİŞ'i bitirmek için iki ülke başka konularda işbirliği yapmanın yollarını arıyor" derken TC-DAİŞ işbirliğini görmezden gelerek alenen yalana sarıldı.

TC son dönemde Doğu Kurdistan hariç tüm bölgelerde Kürt halkına karşı acımasız bir savaş yürütüyor. Yangınlar ve Hizbul-kontra faaliyetleri de bu kapsamda. Rejimin Dışişleri Bakanı H. Fidan'ın son açıklamalarına da yansıdığı üzere özellikle Rojava'ya dönük işgal saldırısı için Batılı yönetimlerden onay arayışı var. Ancak savaşın Orta Doğu'nun genelinde büyümesi ve İran'ın dahil olması halinde işgalci TC'nin bir NATO gücü olarak pekala yolu açılabilir...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.