Ok yaydan çıkmadan...
Aykan SEVER yazdı —
- Her an ok yaydan çıkıp, 3. Dünya Savaşı nükleer silahların kullanıldığı bir evreye geçebilir. Biden yönetimi Ukrayna’ya sağlanan uzun menzilli silahların Rusya içindeki hedeflerin vurulması için kullanılmasına ilk kez onay verdi. Almanya'da da siyasi krizi tırmandırması kaçınılmaz.
Bu hafta size Yamuk Portakal, Joker ve Bayat Diktatör'den bahsedecektim ama hayat işte, hiç de öyle şilepli meselelere el atmanıza müsaade etmeyebiliyor; elin oğlu nerede üç kuruşa beş köfte diyor ve hızla Savaş'ın gerçekleri kulağınızda bir tokat gibi patlıyor.
Bu kez sürpriz "atak" Peru ve Brezilya gezileri sırasında, tabiatı koruyalım falan derken Amazon Ormanları'nda kendini kaybetmediğine şükür diyebileceğimiz (zira öyle bir şey vuku bulsaydı olabilecekleri hayal etmeyi bile istemezdik sanıyorum) Biden'dan geldi. Biden yönetimi Ukrayna’ya sağlanan uzun menzilli silahların Rusya içindeki hedeflerin vurulması için kullanılmasına ilk kez onay verdi. Böylelikle kanlısı Trump'ı topuğundan vurmuş oldu. Trump'ın Putin'le olası uzlaşmasının önü kesildiği gibi geçen hafta etekleri tutuşmuş bir tarzda Putin'le telefon görüşmesi yapan Almanya Başbakanı Scholz'a da bir gol atılmış oluyordu. Zira Şansölye’nin yaptığı görüşme özellikle ekonomik alanda Ukrayna'ya yapılan/yapılacak olan yardımlar nedeniyle de çokça sıkışmış Almanya'nın bu işten sağ salim çıkması ve seçim hesapları eşliğinde "barış arabulucusu politikacı" olma arzusunun verdiği motivasyonla da doğal olarak savaşa son verme niyeti taşıyordu. Kanada yönetimi de bu girişimi desteklemişti. Ancak...
Biden açısından Ukrayna savaşı kişisel denilecek düzeyde önemli. Aynı zamanda Trump'la ABD içinde yürütülen kavganın bir yüzü de dış politika. Biden yönetimi uzun menzilli füzelerin kullanımını ortaya sürerek önce Trump'ın "barışı ancak ben sağlarım" önermesini zaafa uğrattı. Aynı zamanda zaten sarsılmış olan Scholz'un otoritesini de iyice tartışılır hale getirdi. Almanya 23 Şubat'ta seçime gidecek, Scholz henüz Biden'ın hizasına gelmedi, bu konuda direniyor. Scholz'a karşı koalisyon ortaklarının yanı sıra kendi partisi içinden ve muhalefetten baskı artıyor. Bu başlıkta Polonya yönetimi de Scholz'u hedef alıyor. Bu durumun Almanya'da siyasi krizi tırmandırması kaçınılmaz. Alman yönetimi bu haliyle erken seçimi görebilir mi belirsiz.
Biden'ın hamlesini, Litvanya ve Estonya yönetimleri şampanya patlatmaktan falan bahsederek adetleri olduğu üzere adeta sarhoş bir sevinçle karşılarken İsveç ve Finlandiya ise halka "savaşa hazırlık" çağrısı yaptı.
Donbas ve Kursk cephelerinde savaş şiddetlenirken Ukrayna lideri Zelenski, medyada uzun menzilli füzeler üzerine çok laf edilmesinden bıkmış olsa gerek, işin icraat boyutuna taşınmasını, füzelerin bir an önce konuşmasını istiyor.
Daha önceleri Putin uzun menzilli füzelerin kullanımı başlığında "Bu, NATO ülkelerinin, ABD ve Avrupa ülkelerinin, Rusya ile savaş halinde olduğu anlamına gelecektir" demişti. Ayrıca karşılık olarak Rusya'nın Batılı hedefleri vurmak için başkalarına uzun menzilli silahlar sağlayabileceği; Moskova'nın egemenliğine yönelik bir tehdit görmesi halinde nükleer silah kullanmaya hazır olduğunu bir kez daha ifade etmişti. Son gelişme ise Rus yetkililer tarafından "bu kararın Üçüncü Dünya Savaşı'na yol açabileceği ve bu adıma hızla yanıt verileceği" sözleriyle karşılandı.
Özeti, her an ok yaydan çıkıp, 3. Dünya Savaşı nükleer silahların kullanıldığı bir evreye geçebilir. Savaş'ın dinamiklerine kendisini kaptırmış olan Biden, Zelenski ve Putin arasında köklü bir farklılık yok. Bunlara başka isimler de elbette ilave edilebilir. Bu aklı "benden sonra tufan" zırvalığını kendine düstur edinmişlerin ortaklığı şekillendiriyor. Bu da çok normal. Kapitalist dünya yarın değil, ne olduğu belirsiz bir "bugün" üzerine kurulu. Arada az sayıda yarını düşünenlerin ufku ise vicdan barındırmıyor, robotlara göre.
Sonuçta geç kalmadan ve ısrarla BARIŞ için dünyanın her yerinde ayağa kalkmak zorundayız.