3. Dünya Savaşı ve ABD seçimleri
Aykan SEVER yazdı —
- Trump ve ekibinin ABD'de seçimleri kazanması 3. Dünya Savaşı'nın seyri açısından önemli bir dönemece ve yeni bir evreye doğru yol aldığımıza işaret ediyor. Ancak asıl kavga Amerika'nın içinde kopacak. ABD seçimlerinde, 239 milyon kayıtlı seçmenin yaklaşık 97 milyonu oy kullanmamış. Buna karşın Trump 74 milyona yakın oy alırken, Harris 69 milyon civarında oy almış.
Trump ve ekibinin ABD'de seçimleri kazanması 3. Dünya Savaşı'nın seyri açısından önemli bir dönemece ve yeni bir evreye doğru yol aldığımıza işaret ediyor. Bunun ilk elden anlamı Amerikan oligarklarıyla bütünleşmiş devlet çekirdeğinin savaşı kazanma adına Trump ve ekibinden yana tercihte bulunurken kendi geleneksel pozisyonlarını terkettikleri/terketmek zorunda kaldıklarına/kalacaklarına işaret ediyor. Burada mevcut post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşının kendine has dinamiklerinin devrede olduğu ve tüm bu politik tercihleri kendi hizasına soktuğunu söylemek abartılı olmaz.
Trump'ın geleneksel Cumhuriyetçileri bir kenara iterek kabinesi için yaptığı tercihler ve o cenahtan uluslararası politika için gelen açıklamalar ABD'nin yeni dönemde daha kavgacı bir politik yönelim içinde olunacağını gösteriyor. Bu illaki sıcak savaşları artacağı anlamına gelmez ancak örneğin Çin'den ithalata dönük yüzde yüz vergi koyma gibi tehditler kaçınılmaz olarak her türden gerilimi çatışma boyutuna taşınmaktan çekinilmeyeceğini de yeterince sergiliyor.
Asıl kavga içeride kopacak
Ancak asıl kavga Amerika'nın içinde kopacak. ABD seçimlerinde, 239 milyon kayıtlı seçmenin yaklaşık 97 milyonu oy kullanmamış. Buna karşın Trump 74 milyona yakın oy alırken, Harris 69 milyon civarında oy almış. Bu verilerden hareketle öncelikle şunun altını çizmekte yarar var: ABD'de en büyük parti sandığa gitmeyenler. Bu grubun aktif politik bir karşılığı olmasa da fiilen sistemin yeterince meşru olmadığına ve memnuniyetsizler tablosunun geniş olduğuna işaret ediyor. Demokrat partinin tabanının bir kısmının da sırf Trump kazanmasın diye sandığa gittiğine emin olabilirsiniz.
Siyahların oy hakkı
ABD Kızılderililerin soykırımı, kölelik ve ırkçılık-ayrımcılık üzerine inşa edilmiş ve bugün hâlâ toplu katliam rekorlarının kırıldığı bir coğrafya. Demokrasi ise pragmatizm üzerine kurulu bir göz boyamaca. Bir konuda bir örnek vereceğim: ABD'de Johnson döneminde ancak 1964 gibi geç bir tarihte siyahlar oy kullanabilmeye başladı. Elbette siyahların uzun zamandır ve hâlâ süren eşitlik-özgürlük mücadelesi de bu hakkın geç de olsa elde edilmesinde etkili oldu. Ancak muhtemelen Amerikan yönetiminin o an bu adımı atmasının arkasındaki asıl neden siyah gençleri Vietnam savaşına rahatça sürme isteğiydi. Nitekim 300 bin siyah 1965'te Vietnam cephesine gönderildi. Nüfustaki oranları yüzde 12 civardındayken ordudaki yoğunlukları yüzde 31'e ulaştı. Martin Luther King, Vietnam Savaşı'nı "beyaz adamın savaşı" olarak niteledi ancak siyahların cepheye sürüldüğünün altını çizdi. Burada küçük bir not: Uyanık beyaz Amerikalı elbette kendi canını her zamanki gibi tatlı buluyordu. Kendi yerine siyahlarla birlikte 35 bin Asyalı- Amerikalı, 80 bin Hispanik göçmen ve 42 bin yerli Amerikalıyı savaşın, ölümün kucağına attı.
Sonuçta bugün, ülke tarihinin de içe çökerek büyüttüğü Amerikan toplumunda artan hoşnutsuzluk, yoksulluk, ayrımcılık, şiddet ve çürümenin gerçek karşılığı sandık türünden oyalama/kaçış değil bütün bu olumsuzluklarla yüzleşecek, kökten değişimi yaratacak bir devrimci hareket olmalı.
Trump kendi rejimini kurma yolunda
Trump ve Elon Musk'la simgelenen yeni iktidar günümüzün bütün sıradan faşistleri gibi "komünizme karşı mücadele" zırvalamalarıyla demokratik bütün değerlere karşı savaşmakta kararlı olduklarını bugüne kadar gizlemeye gerek görmediler, bugünden sonra da bu başlıkta yumuşamaları beklenemez. Şimdiden estirdikleri rüzgar ABD içinde etkisini göstermeye başladı. Hemen seçimin ertesi günü bir federal yargıç, ABD vatandaşlarıyla evli olan ancak ABD'de ikamet etmek için yasal statüsü bulunmayan bazı göçmenlere vatandaşlığa giden yolu kolaylaştırmayı amaçlayan Biden yönetimi programını iptal etti. Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu Louisiana eyaletinde ise On Emir'in kamu okullarının tüm sınıflarında sergilenmesini zorunlu yeni bir yasa çıkarılmıştı. Bu karar, şimdilik din ve devlet işlerinin ayrılığının ihlali ve Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle durduruldu. Ancak bu tartışma militan Trumpçıların ağırlıkta olduğu (6'ya 3) Anayasa Mahkemesi'ne taşınırsa ne olur belirsiz.
Demokratların desteği!
Gürültünün şimdiden koptuğu bir diğer alan ise elbette yargı oldu. ABD Senatosu'nun Demokrat çoğunluğu Trump göreve başlamadan yeni atamalar yaparak yargıda boş kadro bırakmamaya çalışıyor. Trump “Demokratlar yargıçlarını zorla kabul ettirmeye çalışıyor” diyerek duruma tepki gösterdi. Kendisi ilk döneminde 234 yargı ataması yaparak kadrolaşmasını önemli ölçüde sağlamıştı. Bu seferde sadece yargıda değil devletin bütününde fetih/faşistleştirme uğraşına kaldığı yerden devam etmek istiyor.
Trump'ın kendi borazanına dönüştürmek istediği yerlerden biri de kuşkusuz medya olacak. Seçim öncesi Washington Post gibi geleneksel olarak Demokratları destekleyen gazetelerin "tarafsız" kaldığını ve dolaylı biçimlerde Trump'ı desteklediklerini gördük. Bu durum sermayenin tercihlerinden dolayı ve Elon Musk'ın "derin" manipülasyonları eşliğinde kaçınılmaz olarak artarak sürecektir.
Onun da muradı faşist nesiller...
Trump'ın uğraşacağını baştan belirttiği alanlardan biri de öğretim kurumları. Her faşist gibi Trump'ın da elbette kendine benzer kuşaklar yetiştirmeyi hedeflemesi "normal". Şimdiden kendi kafasına uymayan eğitim kurumlarına mali destek vermeyeceğini açıkladı. Onun da muradı dindar ve kindar faşist nesiller yetiştirmek, bizimkinden farkı Evangelist olmaları. Trump'a potansiyel karşı koyma alanı yüksek öğrenimdeyse Biden yönetimi, Filistin'le ilgili protestolar döneminde Trump'ın aklını temsil edercesine yeterince şiddet sergiledi. Trump'ın onlardan aşağı kalması beklenemez. İleriki süreçte muhtemelen üniversitelerin görece özerkliğine yapılan tecavüzleri göreceğiz. Bütçeler kısılacak. Hatta Trump zihniyeti, kapitalizmin gereksinimleri doğrultusunda sosyal bilimler, felsefe, edebiyat, sanat gibi alanları gereksiz bularak kapılarına kilit vurursa şaşırmayalım.
Tabii ki direnenler de var
Trump ilk döneminde muhaliflerini "iç düşman" olarak nitelemiş ve orduyu onlara karşı kullanmaktan çekinmeyeceğini söylemişti ancak Pentagon yan çizmişti. Bu kez Trump, Savunma Bakanlığı görevine Fox News sunucusu, kadın düşmanı olduğunu saklamayan Pete Hegseth’i getirdi. Hegseth'in ciddi bir askeri yönetim tecrübesi yok. Trump Savunma Bakanlığı'nın başına kendine benzer bu yakın dostunu getirerek aslında bu kurumla dalga geçmek istediğini ve direnildiği takdirde tasfiye işlerine girişeceğini gösteriyor. Trump kabine üyesi seçimlerinde her faşist lider gibi kuşkusuz "sadakat"i ön plana çıkarıyor. Ortadoğu özel temsilciliğine golf arkadaşı Steven Witkoff'u getiren birinden çok daha fazlası beklenmemeli. Böylelikle en azından yakın çevresi içinde "en akıllı" olmayı garantiliyor. Dışarıda zaten beş para etmediğini biliyor.
Bizleri zor zamanlar bekliyor. Henüz orta evrelerinde olduğumuz 3. Dünya Savaşı, iklim krizinin ateşinin gölgesinde ve onu da büyüterek yerküre çapında geniş kitleleri faşistleşmeye doğru zorluyor. Onlara ancak mevcut iktidarlara itaat ederek yaşayabileceklerini söylüyor. Soluk alıp verme uğruna ve düzenin arka arkaya savurduğu yumruklar nedeniyle sersemlemiş olan kitleler bu buyruğa maalesef itaat ediyor.
Tabii ki direnenler de var. Özgürlük-eşitlik içinde ortaklaşa bir yaşam arayışı, umudu bitmediği sürece bu da olacak...
***
Latin Amerika'da Trump endişesi
Abya Yala yani Latin Amerika'da da Amerikan seçimleri yakından takip edildi. En genelde şu söylenebilir bölgedeki sol-sosyal demokrat hükümetler Trump'ın gelişini endişeyle karşıladı. Sağcı-faşist olanlar ise sevindi.
Mesela El Salvador diktatörü Bukele bu coğrafyada (ve belki de dünyada) Trump'ı ilk kutlayan lider oldu. Arjantin Devlet Başkanı faşist Milei de epey heyecana kapıldı. Trump'ı kutlamak için apar topar ABD'ye gideceğini açıkladı ancak sefalete sürüklediği ülkesinde giderek halkın isyanı büyüdüğü ve onları bastırmaya çalışmaktan zaman bulamadığından olsa gerek Trump'ı telefonla aramakla yetindi.
Meksika tehdit altında
ABD'nin komşusu Meksika'da ise yeni Meksika devlet başkanı Claudia Sheinbaum Trump'ı kutlamayı geciktirdi. Resmi olarak seçim sonuçları belli olduktan sonra ağız ucuyla kutladılar. Trump da Sheinbaum için komünist türünden laflarla güya onu suçladı. Seçim öncesi Trump Meksika'yı gerekirse kartellere karşı sınır ötesi operasyon yapmakla ve göçmenlerin ABD'ye girmesini engelleyememesi halinde komşu ülkeye yüzde 25 gümrük vergisi uygulayacağı tehditlerini savurmuştu. ABD'nin arka bahçesi olarak gördüğü Meksika'ya yukarıdan bakışı ve sık sık göçmen akışı nedeniyle yönelttiği suçlamalar muhtemelen Trump döneminde çok daha büyük gerilimlere neden olacak. Zira Trump iki ülke arasındaki göçmen geçişlerini durduracağını ve 11 milyon göçmeni geri göndereceğini söylüyor. Eğer bunu yapmaya kalkarsa sınır dışı işlerinin çoğunu Meksika'ya yapması bekleniyor.
Trump'ın Meksika'ya dönük tehditlerinin lafta kalma ihtimali yüksek. Çünkü bu durum ABD'yi de bir açıdan zorlayacaktır. Hatırlayacak olursak 2016'daki başkanlık yarışında, ABD-Meksika sınırına duvar inşa edeceğini ve bunun bedelini Meksika'ya ödeteceğini taahhüt etmişti ancak bunu yapamamıştı.
Bu arada Güney Amerika ülkelerinden, Meksika üzerinden ABD'ye geçmek isteyen göç konvoyları yeniden harekete geçti. Trump koltuğa oturmadan önce Amerika'ya varmak istiyorlar.
Maduro, Trump'a zeytin dalı uzattı, ancak...
Trump'ın "düşman kampta" diye nitelediği Venezuela'nın Devlet başkanı Maduro, Trump'ı tebrik etti. Latin milliyetçisi Maduro, Trump ile karşılıklı anlayışa dayalı bir diyaloğa olumlu baktıklarını söyledi. Trump'ın Dışişleri Bakanı Marco Rubio da, Maduro yönetimini açıkça düşman ilan edenler arasında. Hatta daha önce Venezuela üzerinden Türkiye'deki rejimini de suçlamıştı. Maduro’yu Venezuela’nın altınlarını çalıp gıda ve diğer gereksinimler için Türkiye’ye satmakla suçlayan Rubio, Trump yönetiminden Türk hükümetini bu ticaretten vazgeçirme çağrısında bulunmuştu. Önümüzdeki dönem Trump iktidarı geçmişte de olduğu gibi muhtemelen Maduro yönetime karşı askeri ve ekonomik baskıyı artıracaktır.
Bolivya gergin
Bölgedeki kritik ülkelerden Bolivya Devlet Başkanı Arce, Trump'ı tebrik etti ve özellikle Ortadoğu'ya barış getirmesini istedi. Yalnız Bolivya tedirgin. Arce ile şu anda iktidar mücadelesine girişmiş olan Morales ABD seçimleri öncesi ABD'nin ülkede yine darbe türünden hamleler deneyebileceğini açıklamıştı. Bu mümkün, ülkede sol birbiriyle didişirken özellikle ülkedeki zengin lityum kaynakları nedeniyle Trump ve Musk liderliğinde ABD yeni askeri darbeler yapabilir. 2019'da yapılan darbeye Musk yaptığı açıklamalarla açıktan destek çıkmıştı.
Brezilya endişeli
Latin Amerika’nın en büyük ekonomisine sahip ülkesi Brezilya’dan da Trump’a nezaketen bir tebrik mesajı geldi. Brezilya devlet Başkanı Lula tebrik mesajında, "Demokrasi halkın sesidir ve her zaman saygı duyulmalıdır. Dünyanın daha fazla barış, kalkınma ve refah elde etmek için diyaloga ve ortak çalışmaya ihtiyacı var" dedi. Lula yönetimi daha önce ABD seçimlerinde Harris'i desteklediğini açıklamıştı.
Brezilya'yı ABD ile sorunlu bir dönem bekliyor. Zira Trump ve Musk açıktan muhalefetin lideri faşist Bolsonaro'yu destekliyor. Bolsonaro seçim sonrası tıpkı Trump gibi darbe denemiş beceremeyince ABD'ye kaçmıştı. Bolsonaro'nu bu ve benzer suçlardan Brezilya'da yargılaması sürüyor. Ancak Musk elindeki para ve teknolojik olanakları kullanarak defalarca Lula yönetimine şantaj yaptı. Brezilya'nın iç işlerine müdahale etti. Musk ve ABD Bolsonaro'yu bir kahramana dönüştürerek tekrar iktidara taşımak istiyor.
Bölgedeki ABD hegemonyası
ABD'nin Abya Yala halkları üzerinde direnişlere rağmen yüzyılı geçen baskı ve sömürüye dayalı bir hegemonyası var. Ancak bu durum son 20 yılda Çin'in bölgede Amerika'ya rakip bir emperyalist güç olarak belirmesiyle sarsıldı. Çin'in planlı, özellikle ekonomik alandaki faaliyetlerine ABD karşılık veremez hale geldi. ABD'nin politik etkisi altında olan ülkeler dahi Çin'in kapısını çalmaktan kaçamadı. Örneğin ABD destekli bir darbe yönetiminin bulunduğu Peru'da, Pekin yönetimi Pasifik Kıyısındaki en büyük diye anılan yeni bir liman inşa etti. Bu hafta açılacağı duyuruldu. Bu liman Çin'in bölgedeki sömürü ağını büyütecektir.
Çin'in cevval emperyalizmi karşısında hırçınlaşan ABD ise olaya daha çok askeri ve siyasi açıdan yaklaşıyor. Birçok iş ABD Güney Saha Komutanlığı (USSOUTHCOM) üzerinden yürütülüyor. Arjantin'de faşist Milei'nin iktidara gelme sürecinde Elon Musk ve ABD onu desteklemek için ellerindeki olanakları esirgemediler. Arjantin'in güney ve kuzey kesimlerine iki ABD üssü kondurma kararı alındı. Arada Arjantin'in lityum kaynaklarının da Amerika'nın cebine girişi garantilendi.
ABD Latin Amerika'nın genelinde askeri üslerini artırırken Peru, Ekvador gibi ülkelerde de manipülasyonlar yoluyla kendi siyasal hegemonyasını kurdu. Trump döneminde muhtemelen Çin'le ABD arasındaki rekabet daha fazla artacaktır. Bunun bazı ülkelerde siyasal çatışmaya dönüşmesi mümkün. Ancak tabii ki asıl olarak bölgenin geleceği açısından 3. Dünya Savaşı'na karşı Barış'tan yana tutum alan, anti-kapitalist, ekolojik-demokratik bir tarzda Abya Yala'nın birliği fikri etrafında kendilerini konumlandıran halkların yükselteceği devrimci mücadele belirleyici ve umut olacaktır.