Emperyalist-kapitalist zihniyet ölüm siyasetini tırmandırıyor

Aykan SEVER yazdı —

  • Post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nın giderek daha fazla tırmanma eğiliminde olduğu bir süreçteyiz... Aklını yitirmiş dünyaya egemen olan savaş yanlısı sağ siyaset, her gün insanlığa yaşamın değil, ölümün tadına baktırıyor.

Bu yazıda 3. Dünya Savaşı'nda şu an sıcak çatışmaların tırmandığı bölgelerde olan bitene kısa kısa göz atalım.

Ukrayna cephesinde karşılıklı saldırılar arttı. Ukrayna tarafı Rusya Federasyonu topraklarındaki etkinliğini sürdürürken ülkenin içlerindeki kentlere de (Örneğin Saratov) sık sık füze ve dron saldırıları yaparak etkili oluyor. Rusya ise Donetsk hattında yeni yerleşimleri ele geçiriyor, son olarak Toretsk ve Pokrovsk kentlerini almaya çalışıyor. Son günlerde Ukrayna'nın alt yapısı, özellikle enerji tesisleri yeniden hedef oldu. Moskova yönetimi bu saldırılarda yaklaşık 200 dron ve füze kullandı. Bütün bu karşılıklı ataklarda siviller, özellikle Ukrayna halkı olumsuz biçimlerde etkileniyor; can kayıplarının yanı sıra insanlar adeta sefalet, endişe ve korku altında bir yaşama mahkum ediliyor.

Orta Doğu'da ise İsrail-Hizbullah arasında karşılıklı saldırılar ve Netanyahu yönetiminin Filistin'e dönük işgalci-soykırımcı siyaseti sürüyor. ABD ise Filistin ve İsrail arasında güya ateşkes sağlama çabalarını hızlandırdı, ancak her seferinde yapılan şey İsrail'in lehine ipe un serme siyasetinden başka bir şey olmuyor. ABD'nin koordinatörlüğünde geçen hafta sonu Kahire'de yapılan görüşmelerden yine bir sonuç çıkmazken süreç komisyona havale edildi. Bu arada İran da Haniye suikastı ile ilgili İsrail'e "kesin ve planlı" bir yanıt vereceğini yineleyip duruyor. 

Irak ve Güney Kurdistan cephesinde ise Irak-TC, Haşdi Şabi-KDP arasında imzalanan Askeri ve Güvenlik İşbirliği Mutabakat Zaptı sonrası bu güçler toplu olarak saldırıya geçti. Gazeteci arkadaşlarımızın katledilmesi bunun doğrudan sonucudur. Ayrıca Haşdi Şabi'nin Süleymaniye’nin Germiyan ve Kolaco bölgesinde bulunan petrol sahasına baskın düzenlemesi İran'ın bu mutabakat zaptına neden ortak olduğunu bize kısmen anlatıyor. Zira Tahran yönetimi muhtemelen KYB (YNK) lideri Bafil Talabani'yi öncelikle tehditle "yola getirme"ye çalışacak, olmazsa bu bölgenin Irak güçlerince (Haşdi Şabi) işgali gündeme gelebilir. Böylelikle son dönemde görece zaafa düşen İran rejimi taktik olarak dahi olsa TC'nin işgal politikaları paralelinde hareket ederek mümkün mertebe bu süreçten yararlanmaya çalışacak. 

TC, Irak, Katar ve BAE yetkililerinin 29 Ağustos’ta İstanbul’da ‘Kalkınma Yolu’ projesi kapsamında bir araya gelmesi de toptan saldırı planının bir parçası olmaya aday.

Ankara-Şam ilişkilerine gelince, Esad'ın son yaptığı açıklamalara bakacak olursak büyük olasılıkla TC Savunma Bakanı Yaşar Güler'in (muhtemelen ABD tepkisi sonrası) Suriye'de işgale son vermek için bazı olmayacak şartlar ileri sürmesi sonrası bu konuda umudunun olmadığı görülüyor. Ancak süreci asıl olarak motive etmeye çalışan Moskova büyük olasılıkla Esad'ı bu süreçte yakınlaşma için zorluyor. Nitekim Esad daha önceki açıklamalardan farklı olarak Türk askerlerinin Suriye'den çekilmesini istediğini ancak bunun görüşmeler için bir ön koşul olmadığını açıkça belirtti. Halkların geleceğini düşünmeyen diktatörlerin zorlama siyasetinden elbette bir barış çıkmaz. En fazla yeniden kan dökmek için geçici bir süre uzlaşırlar.

Post-modern karakterli 3. Dünya Savaşı'nın giderek daha fazla tırmanma eğiliminde olduğu bir süreçteyiz. Başta ABD olmak üzere sürecin ana aktörü olan devletlerin dünyaya herhangi bir barış vaadi yok. Çin'e karşı savaş hazırlıklarını Uzak Doğu'da yeni askeri üsler kurarak ve güç sevk ederek artıran Biden'ın orduya "nükleer savaşa hazır olun" talimatı verdiği de doğruysa en azından egemen siyaset  nezdinde barış olasılığının sıfır olduğu söylenebilir. Zira ABD yönetimi savaşı kazanmanın tek yolunun savaşı yaymaktan geçtiğine inanacak kadar vicdan ve akıldan yoksun. Amerikan siyasetine yön verenlerin aklı sanki "Soğuk Savaş" döneminde donmuş kalmış, şimdiki Çin ve Rusya yöneticilerinin en az kendileri kadar acımasız kapitalist zihniyet taşıdığını göremeyecek kadar gerçeği tartamaz haldeler. Aklını yitirmiş dünyaya egemen olan savaş yanlısı sağ siyaset her gün insanlığa yaşamın değil, ölümün tadına baktırıyor.

Başka bir dünya yaratma mücadelesinde BARIŞ ilk durak olmayı sürdürüyor. Bunu devletler, egemen sınıflar değil onlar tarafından köleleştirilmeye çalışılan ve mutlak çoğunluk olan haysiyet sahibi halklar yaratacak.

Peki nasıl yapacağız? Perspektif denilen şey bazen doğada ve siyasette bizi yanıltabilir. Mesela yanından geçebileceğimiz veya üstüne basıp yol alabileceğimiz bir platform bize engel gibi görülebilir. Kimi şeyler/durumlar elbette güçle yakından ilgili ancak bazen yer/bakış açısını değiştirmek de yeni bir yol bulmaya yardımcı olabilir...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.