Ortadoğu'da genişleyen savaşta üç hat

Aykan SEVER yazdı —

  • Putin yönetiminin Esad-Erdoğan arasında diyalogla asıl olarak TC'yi Suriye'de özellikle ABD ile karşı karşıya getirmeyi, en azından Putin'in manevra alanı dahilinde bir tartışma içerisinde tutmak istediği ortada.

Post-modern karakterli yeniden paylaşım savaşı Ortadoğu'da rutin çatışma ve saldırıları dışında tutarsak asıl olarak üç hat üzerinden büyüyor. Ancak baştan şunu bir kez daha ifade etmekte yarar var; savaşın ana aktörleri dahil kimse süreci kontrol edemiyor. Bazı analistlerin savaşla ilgili gelişmeleri satranç tahtasında ya da bilardo masası üzerinden açıklamaya çalışmalarının bugünün gerçeğiyle bir ilgisi yok. Zira sahada bulunan irili ufaklı hiçbir güç yekpare değil ve bloklar halinde hareket etmiyor. Dolayısıyla yapılan kurgunun çoğu zaman gerçekte karşılık bulma olasılığı yok. Bütün bu çatışmaların adeta her gün değişen farklı kombinasyonlarıyla yüzleşiyoruz.

İlk hat: İsrail yönetimi Filistin halkına dönük katliamları sürdürürken aynı zamanda Lübnan sınırına asker yığıyor. Geçen hafta Hizbullah'la karşılıklı saldırıları artırdılar. Birçok ülke vatandaşlarına Lübnan'dan ayrılmaları uyarısı yaptı. Bu tür gelişmeler savaş olasılığının artıran adımlar olarak değerlendirildi. Hizbullah, iş büyürse “kontrolsüz, kuralsız " savaşacakları tehdidinde bulundu. Ancak İsrail tarafında bu konuda bazı tereddütler görülüyor. Bunlar kısaca şöyle:

*Filistin'e dönük saldırılar sürerken Lübnan'a yeni bir cephe açmanın güçleri bölme durumu.

*İsrail  toplumdaki çalkantılar ve çatlamalar. Hizbullah'ın gücü ve İran'ın savaşa doğrudan dahil olma olasılığı.

*ABD yönetiminin Ortadoğu'da İran'ın da dahil olacağı bir savaşa girmeye isteksiz davranması.

Zira böyle bir savaş zaten hiç güven vermeyen Biden'ın liderliğini sarsıp Trump'ın sorunsuz seçimleri kazanmasının önünü açabilir. Netanyahu yönetiminin her ne olursa olsun Trumplı bir Amerika'yı tercih edeceği ise ortada. İsrail ordusu bu süreçte çokça Filistinliyi katletti ancak kendi ülkesinin geleceğini de adeta ipotek altına aldı ve riske soktu.

İkinci hat: Suriye. Rusya, TC'nin ABD ile özellikle yaşanan krizi hafifletmek niyetiyle son süreçte yakınlaşması sonucu Suriye üzerinden bunu bozmayı hedefleyen bir oyun kuruyor. Şu an TC'nin bugüne kadar Suriye'de desteklediği çetelerin Türkiye'deki rejime isyanı olarak  bunun ilk elden sonuçlarını yaşamaya başladık. Ancak Rusya bunu hedeflemiş miydi bilmiyoruz fakat Putin yönetiminin Esad-Erdoğan arasında diyalogla asıl olarak TC'yi Suriye'de özellikle ABD ile karşı karşıya getirmeyi, en azından Putin'in manevra alanı dahilinde bir tartışma içerisinde tutmak istediği ortada. Bu kapsamda Suriye ile Türkiye heyetleri arasında Irak'ın başkenti Bağdat'ta çok yakın zamanda bir görüşme gerçekleştirileceği basına yansıdı.

Ayrıca 3-4 Temmuz'da ise Astana da Şanghay İşbirliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi var. Putin Erdoğan'ı buraya daha önce davet etmişti, Erdoğan'ın gideceği açıklandı. Putin-Erdoğan görüşmesinde kuşkusuz Suriye meselesi masaya yatırılacak. Ancak bu süreci ABD-İngiltere ve Fransa'nın yanı sıra Ortadoğu'da iddiası olan İran ve Arap devletlerin seyretmesi beklenemez. Muhtemelen şimdiden öyle ya da böyle müdahalede bulunmaya başladılar.

Üçüncü hat: Hatırlayacak olursak geçtiğimiz haftalarda Türk devleti  Güney Kurdistan'da işgali büyütmek için çok sayıda zırhlı araç sevk etmişti. Yakın zamanda ise köy boşaltmaları ve yollarda kontrol noktaları kurulmaya başlandı. Akabinde bölgede çıkan yangınlarla ilgili Kürt Özgürlük Hareketi suçlanarak üç kişi Irak yönetimince tutuklandı. Olayın tüm tarafların (TC-KDP ve Bağdat) dahil olduğu bir komplo olduğu ise rahatlıkla görülebilir. Bu durum Kürt halkına dönük muhtemel yeni saldırılar için zemin olacaktır.

Bu süreçte ABD'den herhangi bir tepki gelmemesini ise özellikle son dönem TC ile yakınlaşma manevralarının bir parçası olarak görmek gerekir. Zira yakın zamanda Türkiye'nin gri listeden çıkarılması ve Ukrayna savaşına dönük ekonomik-siyasi anlaşmaların yanı sıra Güney Kurdistan'ın işgaline yeşil ışık yakıldığı görülüyor. TC, işgali elbette öncelikle İran'a karşı bir NATO manevrası olarak sunuyor. Bağdat yönetimini de yanlarına çekerek bölgede TC emperyalist amaçlarına ulaşmayı hedeflerken zamanla ABD'den boşalan yeri doldurmayı NATO adına önüne koyuyor.

Erdoğan, 9-11 Temmuz tarihlerinde ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenecek NATO Liderler Zirvesi'ne katılacak. Burada Biden'la görüşmesi bekleniyor. Muhtemelen yeni pazarlıklar yapacaklardır. 

Elbette direnenler de var ve zamanla daha çok olacaklar, bu nedenle hiç kimsenin evdeki hesabı çarşıya uymayabilir, hele hele Türkiye'deki rejimin canı burnuna gelmişken...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.