İmparatorluklar, devşirmeler ve kullar

Aykan SEVER yazdı —

  • Orta Doğu siyasetinde her zaman İsrail'in varlığını korumayı önceleyen ABD'nin hepimizi salak yerine koyan "bizim bu işlerden pek haberimiz yok, biz o arada Thanksgiving kutlamalarıyla meşguldük..." türünden açıklamalarına bakıp "Amerika bu işlerin içinde yok, somut kanıt lazım..." diyenlere ne anlatsak boş.

3. Dünya Savaşı'nın başat gücü ABD'nin müesses nizamı son dönemde geliştirdiği politikalarla çatışmayı farklı bir evreye taşıdı. Rusya'ya karşı uzun menzilli füzelerin kullanılmasına izin verilmesi bu hamlelerden ilkiydi. Sonrasını Suriye, Gürcistan ve Pakistan'da olanlarla geliştirdi.

Yukarıda sıraladığım örnekler her bölgenin kendine has dinamikleri, failleri olduğunu gerçeğini dışlamıyor ancak post-modern karakterli Savaş yerkürenin tamamını uzay ve siber uzayı çatışma alanı haline getirmişken ister istemez her gelişmeye şöyle ya da böyle etkisi oluyor. Yoksa örneğin komplo teorisi deyip Pakistan'da olanlarla Suriye’dekilerin hiçbir alakası olamayacağını düşünüp güzel aklınızı yorma zahmetine katlanmayabilirsiniz. Pakistan'da son dönem vuku bulanları kısaca özetleyeyim. Yaklaşık iki hafta önce Hayber Pahtunhva eyaletinde, Şiilere yönelik saldırı düzenlendi, en az 42 kişi hayatını kaybetti. Sünni İslamabad yönetimi doğal olarak failleri bulamadı. Arkasından Şiilerin cenaze törenleri ve protesto gösterilerine de saldırılar düzenlendi. Son iki haftada en az 130 kişi öldü. Bir başka olay ise azıcık ABD'den bağımsız davranmaya kalkışınca bir tür sivil darbeyle hapsi boylayan eski Başbakan İmran Han'la ilgili. Geçenlerde Han taraftarları çeşitli eyaletlerden başkente yürüyüş yaptı. Karşılarında polisin yanı sıra milis güçlerini buldular. En az altı kişi öldürüldü. Yüzlerce Han taraftarı gözaltına alındı. Han ise muhtemelen genişletilen suçlamalar sayesinde bir daha hapisten çıkamayacak. Son dönem Çinli işçi ve mühendislere, Rus diplomatlara karşı saldırılar da artıyor. Failler nedense hiç yakalanamıyor...

Suriye'de olanlara gelince, bu konuda Hitler'in yaptığı bazı işleri örnek olarak gösterirsek sanıyorum çok da yanıltıcı olmaz. Hitler 1933 yılında iktidara geldikten sonra Ocak 1934’te Polonya ile bir saldırmazlık paktı imzalamıştı. Zaman kazanmak ve olası bir Fransa-Polonya ittifakını engellemek istiyordu. Olayın bu periyodu TC-İran-Rusya ve Suriye arasındaki Astana sürecine benzetilebilir. Daha sonra 1939 Ağustos'unda imzalanan Alman-Sovyet Paktı'yla Eylül ayında Hitler müdahale çekincesi olmaksızın Polonya'nın önemli bir bölümünü işgal etmişti, bir kısmını da Sovyetler Birliği. Suriye'de son olan da İsrail-TC mutabakatına işaret ediyor. Rojava dahil Suriye'nin kuzeyi, TC ve yeni DAİŞ çetelerinin inisiyatifine terk edilirken, Suriye'nin güneyi de İsrail'e bırakılıyor. Bu anlaşmanın garantörleri ise başta ABD olmak üzere NATO ülkelerinin önemli bir kısmı. Ortada yazılı protokol olduğunu elbette sanmıyorum ancak bu fiili uzlaşmaya kuşkusuz Filistin halkının geleceğinin de İsrail'in ellerine bırakılması ve Lübnan'da kukla bir hükümet kurulması da dahildir. TC'nin uzantısına dönüşmüş Hamas yöneticilerinden bu konuya bir itiraz geleceğinin ise hiçbir işareti yok. Tabii bütün bunları yaparlar yapamazlar ayrı ancak tasarı da muhtemelen daha sonra sıra Irak ve İran'a gelecek. Bu kurguları yapanlar, Rusya, İran ve Irak'ın fiili desteği ile bölgedeki Arap ülkelerinin Esad yönetimini selamlayan açıklamalarının da katkısıyla en azından kağıt üzerinde meşruiyetlerini kaybettiler. Tabii ki zor yolundan vazgeçmeyeceklerdir.

Orta Doğu siyasetinde her zaman İsrail'in varlığını korumayı önceleyen ABD'nin hepimizi salak yerine koyan "bizim bu işlerden pek haberimiz yok, biz o arada Thanksgiving kutlamalarıyla meşguldük..." türünden açıklamalarına bakıp "Amerika bu işlerin içinde yok, somut kanıt lazım..." diyenlere ne anlatsak boş ancak en azından Batı basınının tutumuna bakabilirler. Kobanî Savunması döneminde Kürtleri göklere çıkaranlar bugün "muhalifler" diye yeni DAİŞ'i alkışlıyor.(1) Anlıyorum dünyayı bugünden ibaret sanıyorlar ama yetmiyorsa azıcık geçmişe gidip ABD ve BM tarafından da terörist kabul edilen HTŞ'nin CIA ile yakın temaslarını inceleyebilirler.

Başlıktaki meseleye gelince geçen hafta imparatorlukların bazı "marifetler"ini sıralamayı unutmuşum. Osmanlılar gibi dönemin egemen devletleri işgal ettikleri yerlerde coğrafyayı kendi ihtiyaçlarına göre dönüştürmeden önce ahalinin bir kısmını kılıçtan geçirip, bir kısmına tecavüz edip malını mülkünü yağmalarken arada küçük çocukları kaçırıp, beyinlerini yıkayıp, devşirme nihayetinde bir kul-köle haline getiriyorlardı. Bugünse hiç öyle zahmetli işlere gerek yok; mevcut kapitalizmin işleyiş çarkları, eğitim sistemi, kültürel-teknolojik olanaklar sayesinde talimata ihtiyaç duymaksızın hizmet için koşan çokça gazeteci, akademisyen kılıklı post-modern köleler var. Bencillikle sarmalanmış bir soluk alıp verme uğruna efendilerine hizmet için kırk takla atıyorlar ancak başaramayacaklar, herkesi kendileri gibi insanlıktan uzaklaştıramayacaklar!

Elbette biz, onlar ve efendilerine rağmen yeni bir dünya yaratmak için BARIŞ'ı savunmakta ısrarcı olacağız...

(1) Batılı politikacıların geneli Kürt halkının DAİŞ'e karşı mücadelesini alkışlarken hiç bir zaman Rojava'da hayata geçirilmeye çalışılan düşünceye saygılı olmadılar, pozitif yaklaşmadılar. Jeremy Corbyn gibiler her zaman az sayıda oldu. Zira politikacıların çoğunun zihnine Avrupa merkezci bir tür ırkçılık hakim. Onlar AKP'ye destek verirken de Türkiye'nin demokratikleşmesi yerine her zaman kendi adlarına kılıç sallayacak bir yönetimi tercih ettiler. Çünkü onların bakış açısına göre "Doğulular"ın hakkettiği demokrasi Putin'in, Erdoğan'ın sultası kadar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.