Bir geleneği değiştiren kadın
Dosya Haberleri —
Uluslararası Hrant Dink Ödülü alan Sierra Leoneli Rugiatu Neneh Turay ile ilham verici mücadelesini konuştuk
- Bondo kültürü içerisinde bu ritüeli girmek zorundasın. Bu kadın genital mutilasyonuna maruz bırakılman gerekiyor ki o topluluğa dahil ol. Bondo kültürünün çıkış noktası çok ciddi bir şekilde değiştirildi ve yozlaştırıldı. Kadın cinselliği sömürüldü, yozlaştırıldı, değiştirildi. Sadece bir kültürle kavga etmiyorsun, bütün politikacılarla ve devlet sistemiyle kavga ediyorsun.
- Reddedildim, sürüldüm, sürgüne gönderildim, kabul edilmedim, saldırıya uğradım. Aldığım tepkiler düşünebileceğiniz bütün çeşitlilik skalasına girer. Ölüm tehditleri aldım. Bir keresinde bir erkek topluluğu ellerinde bir cesetle geldiler... Benim için her şey mücadele, kadına dair ne varsa mücadeledir. Bir kadını baskılamak için ne varsa o benim kavgamdır...
- Karanlık ve ışık karşı karşıya geldiğinde her zaman ışığın üstte kalacağını inanıyorum. Cesaretim kazandı. Bana karşı olan düşman pozisyonundaki kadınlar benim en büyük destekçilerim oldular. Beni toplumdan sürdüren şefim BBC’ye benimle ilgili ilk röportajı veren bir kişi oldu. Kadınlar evime sürekli gelir, muz getirir, pirinç getirir, desteklerini böyle gösterir.
GÜLCAN DERELİ
Hrant Dink Vakfı'nın verdiği ödül gecesindeyim. Her yıl Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de yapılıyor. Biraz geç kalmanın telaşıyla hızlıca içeri giriyorum ve arka sıralardan sahneyi tepeden gören bir yere oturuyorum. Kısa dinleti ve duyurulardan sonra sıra ödül alanlara geliyor. Bu yıl Uluslararası Hrant Dink Ödülü, Rugiatu Neneh Turay aldı. Sahnede bu ödülün neden Neneh Turay'a verildiğine dair kısa bir özet geçiyor. Neneh Turay, Afrika'nın küçük bir ülkesi Sierra Leone’den. Bu küçük ve kapalı toplulukta geçmişi uzun yıllara dayanan gelenekler hüküm sürer. Bu gelenekler tabu ve dokunulmazdır. O topluluğa ait olup olmadığınızı belirler. Bu geleneklerden biri de genital mutilasyonu. Törenle kadınlar bu uygulamaya maruz kalır ve aslında bir ömür yara alır. Bundan geçmeyen kadın topluluğa giremez. Aforoz edilir. Karşı çıkarsa cadı avına mazur kalır. İşte Turay, bu 'kutsal' geleneğe ilk başkaldırandır. Kendisi de buna mazur kalan Turay, geleneğe başkaldırdığı için Bondo topluluğundan önce dışlanır, reddedilir, sürülür, sürgüne gönderilir, saldırıya uğrar, ölümün kıyısından çok defa döner.
Sahneye Afrika'ya özgü rengarenk kıyafetleri ile çıktığında alkış tufanı koptu. Uzak diyarlardan gelen bu güzel kadın, bütün renkleriyle sahneyi doldurduğunda aklımda tek şey vardı. Onunla konuşmalıyım. Öyle yaptım, konuşmasını dinledikten sonra oturduğum o arka koltuktan kalktım, sahneye doğru gittim. Ve nihayet, Hrant Dink Vakfı'ndan arkadaşlar sayesinde randevu aldım. İki gün sonra 23,5 Hrant Dink Hafıza Merkezi'nde buluşup ilham verici hikayesini dinledim.
Biraz yaşadığınız yerden, Sierra Leone’den bahseder misiniz? Nasıl bir gelenek egemendi kadınlar için?
Batı Afrika'da küçük bir ülke, 8 milyon nüfusumuz var, düşünürseniz İstanbul'un yarısı kadar insan yaşıyor. Ülkemiz zengin minerallere sahip fakat halk ciddi bir fakirlik içerisinde. Yakın geçmişte sivil savaş yaşadık, bunun yanı sıra toprak kaymaları, sel felaketleri yaşadık. Kadınlar açısından bahsetmemiz gerekirse hükümetimizde ve yasalarımızda kadınlarımızı koruyan ve destekleyen yasalar var. Kadının güçlenmesi ve desteklenmesi için de yasalar var. Devlette ve politik pozisyonlarda kadın kotası mevcut fakat tabii ki bunların yanında cinsiyet temelli şiddete karşı kadınların korunduğunu söyleyemem. Özellikle de kadın genital mutilasyonuna karşı bir koruma mevcut değil.
İlk nasıl karar verdiniz genital mutilasyonuna (kadın sünneti) karşı mücadele etmeye. Başlangıç anını, karar verdiğiniz o anı merak ediyorum.
Öncelikle bilmenizi isterim ki kadın genital mutilasyonu geleneksel bir gerçeklik bizim orada. Bu kadının aslında bir geçiş sürecini temsil ediyor. Bu Bondo kültürünün bir parçası; aileler, ebeveynler için kız çocukları belli bir yaşa geldiklerinde bu başlangıç olarak adlandırdığımız ritüellere götürülmeleri ve dahil edilmeleri zorunlu. Şöyle ki bu ritüele dahil olmak evlilik için de bir ön şart. Bu sebeple erkekler bir kadınla evlenmeden önce kadın genital mutilasyonuna maruz kalmamışsa para vererek bu ritüeli yapar ve böylece topluluğa dahil olmuş sayılır. Bondo kültürü içerisinde bu ritüeli girmek zorundasın. Bu genital mutilasyonuna maruz bırakılman gerekiyor ki o topluluğa dahil ol. Bu arada geleneksel bir ritüele karşı olmak hiç kolay değil, çok zor bir şey. Aynı zamanda çok tartışmalı bir durum, bizim orada özellikle birçok politikacı oy alabilmek için kamusal alanlarda kadın genital mutilasyonunu destekliyor. Bunu değiştirmek istediğini söylediğin zaman sadece bir kültürle, bir gelenekle kavga etmiyorsun, bütün politikacılarla ve devlet sistemiyle kavga ediyorsun.
Kaç yaşında yapılıyor?
Aslında geleneksel olarak bir geçiş süreci olarak tanımlandığı için çocukluktan yetişkinliğe geçişte yapılıyor. Bu sebeple ergenlik dönemine girmiş kız çocuklarında başlar, regl olmaya başlamış, göğüsleri büyümüş, kılları çıkmaya başlamış gibi gibi kriterlere bakılırdı fakat artık bir yaş sınırı uygulanmıyor. Altı aylık bir bebekle iki yaşındaki bir bebeğe bile uygulanabiliyor.
Bunun iyileşme süreci nasıl oluyor, çocuklarda nasıl bir etki yaratıyor? Sizin de bu yönlü bir travmanız var bildiğimiz kadarıyla.
Şu an bizim orada örgün eğitim zorunlu olduğu için bu kesme işlemi uygulandığında iki hafta kadar dinlenme süreci, iyileşme süreci oluyor. Evde ya da Buuş diye tanımlanan çalılık orman içerisinde bir bölge var orada kesme işlemi yapılıyor ve evlerinde ya da Buuşta iki hafta kadar dinlenebiliyorlar. Örgün eğitim zorunluluğu olmadığı zamanlarda 3-4 ay Buuşta kalınıp iyileşme süreci oluyordu. Aslında iyileşme süreci bir aydan başlıyor. Kendi deneyimimde yaram iyileşmedi, benimle beraber bu süreci yaşayan diğer kız çocuklarının da iyileşmedi. Şöyle oluyor vajina üzerinde liberasyon kesilmesi ile enfeksiyon olması durumunda bir kaşıntı oluyor. Bu kaşıntının olması durumunda elle ya da başka bir şeyle kaşıyamayacağı için bir bez parçası ateşin üzerinde dezenfekte edilip o sıcaklığı ile baskı yapılır. Bu sebeple aslında enfeksiyon daha da artıyordu. Bu yapılan çoğu kişide travma olarak kalıyor.
Biraz bu gelenekten bahseder misiniz? Bunun kaynağı ne?
Geleneksel olarak aslında Bondo kültüründe bir kadının güçlenmesi kadının özgürleşmesi ile bağdaştırılır. Fakat aklıma Madame Yocco örneği geliyor. Madame Yocco bir Bondo topluluğunun başındaki şef kadınlardan biriydi ve kız çocuklarını bu topluluğa dahil edip genital mutilasyonuna uğrattıktan sonra güçlü erkeklerin gelip seks yapmak istedikleri kız çocuklarını seçebildikleri bir alan yaratmıştı. Bunun kadın güçlenmesi ve özgürleştirilmesi ile hiçbir ilgisi yok. Bondo kültürünün çıkış noktası çok ciddi bir şekilde değiştirildi ve yozlaştırıldı. Kadın cinselliği sömürüldü, yozlaştırıldı, değiştirildi. Bugün artık bu kesme işleminin etrafını kültürel değerler sarmıyor fakat sadece Bondo topluluğuna girebilmeniz için genital mutilasyonuna uğramanız gerekiyor.
Bondo kültürüne dahil olabilmek çok mu önemli?
Çok önemli, çok çok önemli. Aileler çocuklarının katılmasını çok fazla istiyorlar, bu aslında bir ailenin çocuğunun ne kadar çok sevdiğini göstergesi olarak da kabul ediliyor. Aynı zamanda kız çocukları ve kadınlar da katılmak istiyor. Çünkü kendi topluluğunun ve kültürünün bir parçası olabilmenin yolu bu.
Mücadele ederken sizi en çok hangi yaklaşımlar zorladı, nasıl dirençlerle karşılaştınız? Olmayacak dediğiniz anlar oldu mu?
Reddedildim, sürüldüm, sürgüne gönderildim, kabul edilmedim, saldırıya uğradım. Aldığım tepkiler düşünebileceğiniz bütün çeşitlilik skalasına girer. Ölüm tehditleri aldım. Sadece doğru zamanda doğru yerde olduğum için hayattayım. Beni öldürmek için örgütlü bir grup evime saldırmıştı ve o gün içgüdülerimle kurtuldum. Akşam saat yedi gibi eve girmiştim, dokuz gibi ben burada uyumak istemiyorum bugün diye düşündüm ve çantamı, paramı aldım bir bisiklet tutup çıktım. Ve sonra babamdan bir telefon geldi, neredesin eve saldırdılar dedi. Ben de babama sakin bir şekilde seni sabah görürüm dedim. Bana saldırmak ve öldürmek için geldiklerinde başka bir şehre gitmiştim. Evimin arkasında bir okul otobüsü vardı. Avustralya'dan ziyarete gelen bir arkadaşım bu otobüsü bizim okulumuz için almıştı. O buradayken okuldaki öğrencilerle tanıştırmıştım ve ne kadar uzun bir yoldan okula gelmek zorunda kaldıklarını, okula gelmek için sabah ne kadar vakit harcadıklarını anlattılar. O da geldiğinde ben size bir otobüs almak istiyorum demişti. Sonra bir okul otobüsü aldı. Döndüğümde gördüm ki otobüse saldırmışlar ve evimin arka camını kırmışlardı.
Başka nasıl saldırılarla karşılaştınız?
Mücadelemeye başladığım zamanı ve şu an nerede olduğumu düşünüyorum ve hepsini bir bütün olarak görüyorum. Bana saldırmak isteyenler yanımda olan kadınlara, insanlara da saldırıyorlardı. Bugüne kadar benimle aynı toplulukta bulunan, benimle mücadele veren kadınların öldürüldüğü, saldırıya uğradığı, işkence gördüğü çok oldu. Bir keresinde, bir erkek topluluğu bana yönelik şiddete liderlik eden, yaşadığım yere bir saldırı düzenlemişlerdi ve çok büyük bir gruptu. Ellerinde bir cesetle gelmişlerdi. İnanışa göre o ceset beni üç gün içerisinde öldürecekti. Kendi yaşadığım topluluk, ait olduğum topluluk oradan gitmemi, o cesedin beni öldüreceğini ve onları da öldüreceğini söyleyip kovdular beni. Ben de asla gitmeyeceğimi, beni öldürebilecek şey bir cesetse zaten bırakın öleyim, tavırla topluluğumu terk etmeyeceğimi söyledim. Bana saldıran bu gruba karşı çok daha güçlü bir şeye sahip olduğumu söyleyerek cevap verdim. Söylemek istediğim ben yenilmeden yaşamayı tercih ediyorum. Bir keresinde de babam bize tekrar saldırı olabileceği haberini aldı ve dedi ki gelin evin içinde yatmayalım, hepimiz dışarıda yatalım, böylece geldiklerinde kapıları kırmazlar, dışarıda bizi görsünler, bakalım biz dışardayken ne yapacaklar? Sonra kalabalık bir grup geliyor, dışarıda bütün ailemizin yattığını görüyorlar ve ne yapacaklarını şaşırıp geri dönüyorlar. Babam çok inançlı bir Müslüman'dır, inançlı bir kişinin kötü bir insana karşı her zaman kazanacağını inanır. Ben de buna inanıyorum, biz o gün korkuya yenilmedik. Karşımızdaki kişiler herhalde bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlar diyerek saldırmadılar. Karanlık ve ışık karşı karşıya geldiğinde her zaman o ışığın ve iyiliğin üstte kalacağını inanıyorum. Cesaretim kazandı.
Kaç yıldır mücadele ediyorsunuz?
24 yıldır bu mücadeleyi veriyorum, şu an 50 yaşındayım, neredeyse hayatımın yarısını bu mücadeleye verdim. Ömrümü bu mücadeleye adadım.
Bütün aile dışarda yattık dediniz. Kalabalık bir aile misiniz, kaç kardeşsiniz?
16 kardeşiz. Babam beş evlilik yaptı. Benim annemden altı kardeşiz. Hep beraber yaşıyoruz. Biz ise toplamda 9 kız, 7 erkek kardeşiz. Eşimin ailesi benimkinden de büyük, 38 kardeşler.
Bu çok olağan ve yaygın bir durum mu?
Bu çok yaygın ve çoğunlukla 3-4 ve bazen de 5 kadınla evlilik olabiliyor. Kadının bunu kabul edip etmemesine bağlı olarak eş sayısı değişiyor. Biz bunu kırmaya çalışıyoruz, ben tek eşliyim, kız kardeşim de tek eşli ve buna karşı da mücadele ediyoruz. Benim için her şey mücadele, kadına dair ne varsa mücadeledir. Bir kadını baskılamak için ne varsa o benim mücadelemdir, kavgamdır.
Yeni bir mücadele başlatmak üzerine çalışıyorum aslında. Topluluklarda her grubun bir şefi oluyor. Bu şef dediğimiz kişi sadece erkek oluyor ve şef olmanın durumu da kalıtsal bir şekilde şefin ailesinde doğan erkeklerden oluşuyor. Bu tanrı tarafından verilmiş bir hak olarak tanımlanıyor. Buna karşıyım. Bunun sadece erkeklere verilmiş bir hak olduğuna inanmıyorum, bu yüzden önümüzdeki dönemde buna karşı da mücadele yürüteceğim.
Kadınları nasıl ikna ettiniz? Başarılı olacağını hissettiğiniz bir an var mıydı? Çalışmanızın etkisini gördüğünüz o anı veya durumu anlatır mısınız? Nasıl bir örgütlenme kurdunuz?
Stratejilerden biri onlarla açık alanlarda sohbet ederek şiddetin ne olduğunu konuşuyorum, kendi deneyimlerini, fikirlerini paylaşmalarını sağlıyorum. Sonra da kendilerinden Bondo’dan bahsetmelerini istiyorum. Bondo kültüründen ne anladıklarını, bu genital mutilasyonundan ne anladıklarını soruyorum. Hep şiddet hakkındaki söylemleri ile Bondo hakkındaki söylemlerinin ortaklaştığı yerleri tekrar tartışmaya açıp Bondo bir şiddet ritüeli olabilir mi, sadece bir gelenek değil, bir kültür değil gibi bir tartışmayı başlatıyorum. Sonrasında kendi deneyimimi paylaşıyorum. Topluluğa girişimdeki mutilasyon deneyimimi ve kız kardeşlerimin deneyimini paylaşıyorum. O kadınlardan da kendi deneyimlerini paylaşmalarını istiyorum. Bir workshopumuzda 30 kadın varsa genelde 20 kadın çok kanaması olduğundan, sonrasında idrar yapamadığından, yürümekte zorlandığından gibi çeşitli fiziksel ağrı ve acı hikayeleri paylaşıyorlar. Sonra bunun üzerinden acı kavramını konuşuyoruz ve 'kadınlar acı için yaratılmıştır' diye bir söz var birçok kültürde. Kadın gerçekten acı için mi yaratıldı, kadın varlığı gerçekten bununla mı ilişkili diyerek bir tartışmaya başlıyoruz sonrasında.
Olmayacak dediğiniz, zorlandığınız anlarda neye tutundunuz? Nasıl ikna ettiniz kendinizi bu anlarda?
İlk olarak çektiğim acı beni durdurabilecek bir potansiyele sahipti. İnsanlar beni arayıp bana dua ederlerdi, o bana büyük büyük bir güç ve motivasyon kaynağı oldu. Onun dışında şehrimin güçlü kadınları, politikacıları yanımda durdu. Bizim hükümetin kuruluşunun 50. yılında bir cesaret ödülü aldım ve o cesaret ödülünü almak benim için bir motivasyon kaynağı oldu.
Sizi şaşırtan durumlar yaşadınız mı bu süreçte? Örneğin kadınların birlikte mücadele azimleri, kendi kaderleri ile ilgili karar alma iradeleri, dönüşümleri... Beklemediğiniz güzel sürprizler oldu mu?
Çok oldu. Bana karşı olan düşman pozisyonundaki kadınlar benim en büyük destekçilerim oldular. Beni toplumdan sürdüren şefim BBC’ye benimle ilgili ilk röportajı veren kişi oldu mesela. Kadınlar evime sürekli gelir ve muz getirir, pirinç getirir, odun getirir, ben seni desteklemek için sana bunu verebiliyorum der. Aynı zamanda politik bir adaylık süreci geçirdim ve kazandım. Council woman -konsey üyesi- genel hükümet içerisinde bir pozisyon. Benimle ilgili kampanya yürütürken iki kadın çalışmalarda yer alıyordu ve kapı kapı gezip oy istediler. Ben de arkada görünmeden evlerdeki konuşmaları dinlerdim, kampanya yürütücülerinin ev sahipleriyle yaptığı konuşmaları dinlerdim. Rakibim de erkek bir adaydı, erkek aday gittiği her evde benim için O'na oy vermeyin O bizim kültürümüze karşı, O Bondo'ya karşı vs. şeklinde kötülüyordu. Ve seçim öncesi bir eylem oldu, bir sürü kadın bir araya geldi; bu benim kültürüm, senin değil diye erkek adaya karşı eylem gerçekleştirip beni desteklediler ve ben çok büyük bir oyla kazandım.
Ödülü kazandığınızı duyunca ne hissettiniz, mücadelenizin farklı ülkelerde yankılanması sizi nasıl etkiledi?
Çok onur duydum, çok mutlu oldum ve daha da önemlisi şaşırdım çünkü Türkiye'den hiç kimseyi tanımıyorum, Türkiye'den daha önce hiçbir haberleşmem olmamıştı. Ve Türkiye'den mücadelemin tanınması bana çok şaşırtıcı geldi. Aynı zamanda dünyanın beni izlediğinin farkında değildim, o yüzden de çok onur duydum. Aslında bu medyanın gücünü gösteriyor, sosyal medya olmasaydı Hrant Dink Vakfı bana ulaşamazdı. Twitter üzerinden ulaştılar bana, bu da aslında yaptığımız işlerin dünyaya ulaşması için medyanın önemini gösteriyor bir kere daha.
Son olarak kadınlara mesajınız var mı?
Aramızda dünyalar olduğunu düşünüyor olabilirsiniz fakat hepimiz acıda ortaklaşıyoruz ve bütün dünyadaki kadınlar olarak ortak paydamız acı. Bu acının şekli, farklılığı önemli değil çektiğimiz acılar bizi birleştiriyor. Dünyayı birleştirmek ve bu barışı sağlamak bizim elimizde.
Not: Tercüman Cemre Kumla'ya bu söyleşide bana eşlik ettiği için teşekkür ederim.