Bir taşla kaç kuş vurulur?
Meral ÇİÇEK yazdı —
- Antalya’da konuşulan konular arasında, TC’nin 140. madde bağlamında tartışmalı bölgelerde askeri güç oluşturma planı da yer alıyor.
Son iki yılda sık sık İran menşeli füzelere hedef olan Hewlêr’de hafta sonu meydana gelen saldırı birçok açıdan farklı. Kasım Süleymani’nin ölümünden sonra Irak ve Başûr topraklarında, İran kaynaklı olduğu sanılan en az 9 füze saldırısı yaşandı ancak ilk kez Devrim Muhafızları sorumluluğu resmi olarak üstlendi. İkinci temel fark ise saldırının Irak topraklarında değil de İran’ın içinden uzun menzilli füzelerle gerçekleştirilmiş olması. Üçüncü dikkat çekici nokta, saldırıyı resmen kınayan devletler: ABD, Almanya, İngiltere,
Türkiye, Mısır, Ürdün, Bahreyn, Yemen ve başkaları.
İran Devrim Muhafızları tarafından yapılan açıklamada saldırının hedefinin Mossad’ın kullandığı iki hücre evi olduğu belirtildi. Yarı resmi Fars haber ajansı “sahte Siyonist rejiminin son suçlarına” cevaben saldırının düzenlendiğini duyurdu. Kastedilen, geçen hafta Suriye’de iki Devrim Muhafızının öldürülmesi yanı sıra 8 Mart günü Tebriz şehrindeki keşif fabrikasını hedef alan İsrail saldırısı. Ki uzun menzilli füzelerin kalktığı yer de Tebriz’deki operasyon merkezidir.
İran basınında konuyla ilgili yürütülen tartışmalarda dile gelen bir nokta, Tahran’ın hem Başûr hem de Iraklı yetkilileri İsrail’in Hewlêr’deki faaliyetleri hakkında uyardığı, KDP lideri Mesut Barzani’nin bu konuda ellerinden bir şey gelmediği, ancak İran’ın imkanı varsa çıkarına olanı yapabileceği cevabını verdiğidir. İranlı kaynaklar İsrail’e ait keşif uçaklarının Başûr’dan kalkıp sınır hattında, özellikle Kirmanşah’a doğru olan bölgede istihbarat topladığını belirtip bunun önüne geçilmezse Hewlêr’de başka hedeflere saldırı olacağı uyarısında bulunuyor. Irak Hizbullah’ı da konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Bu üslerde ölü Mossad personeli bulunduğunu teyit ediyoruz. Bu lokasyonlar, Amerikan ve Türk işgalcilerin üsleriyle birlikte, Irak’taki direnişin meşru hedefleri olmaya devam edecektir” dedi.
Öncelikle şunu hatırlatmak gerekir: Irak, İsrail devletini tanımadığı gibi, İsrail’e göre de Irak düşman ülke. İki devlet arasında diplomatik ilişkiler bile söz konusu değil. Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, önceki gün Hewlêr’e gitti, Kürdistan Bölge Başbakanı Mesrur Barzani eşliğinde saldırının temel hedefi olan çiftliği ziyaret etti. Ancak, eski istihbarat başkanı olan Kazımi’nin olaydan hemen sonra Kürdistan Bölge Başkanı Neçirvan Barzani’yi arayıp, Mossad’ın Başûr’daki varlığının araştırılacağını söylediği belirtiliyor.
Peki İran’ın resmen üstlendiği bu uzun menzili füze saldırısının tek hedefi ve muhatabı gerçekten İsrail midir? Ya da olaya salt bu açıdan mı bakmalı?
Irak-Suriye-Kürdistan topraklarında yoğunlaşan Üçüncü Dünya Savaşı son derece çok boyutlu ve çok aktörlü bir çatışma sahasını oluşturduğuna göre, bu resmin içerisine oturtularak ele alınması gereken son saldırı da çok yönlü değerlendirilmeli. Öncelikle zamanlamasına bakalım.
Irak’ta devam eden, daha doğrusu tıkanan hükümet kurma çalışmalarının elbette bir etkisi vardır ancak bunun belirleyici olmadığını düşünüyorum. Bundan ziyade bölgesel ve uluslararası etkenler esastır. Saldırıdan hemen önce, Viyana’da sona gelindiği bildirilen İran nükleer görüşmelerine ‘Rusya’nın müzakere dışı talepleri’ nedeniyle ara verildi. Aynı sıralarda Antalya’da düzenlenen Diplomatik Forum’da AKP ile KDP arasında geniş katılımlı bir görüşme yapıldı. Görüşmeye, ‘Irak dosyası’ ile görevlendirildiği belirtilen MİT müsteşarı Hakan Fidan da hazır bulundu. Hatırlanırsa Fidan, Erdoğan’ın Şubat sonunda Irak Sünni ittifak liderleri ile yaptığı görüşmeye de katılmıştı. Antalya’da konuşulan konular arasında, TC’nin 140. madde bağlamında tartışmalı bölgelerde askeri güç oluşturma planı da yer alıyor.
Orta alan olarak da isimlendirilen bu bölge, yani Kürdistan ile Irak arasındaki topraklar bir nevi tampon bölgesi niteliğinde olduğundan stratejik öneme sahip. DAİŞ’in ilk örgütlendiği alan olduğu gibi Haşdi Şabi milisleri de esasen bu alanlarda tanzim edildi. Bağımsızlık referandumundan sonra 2017 sonbaharında Irak güçlerince Kürt idaresine son verilen bu bölgeye yönelik TC’nin kirli planları yeni değil ancak belli ki Kerkük’teki plan Tel Afer’e kadar genişletilmek isteniyor. Böyle olursa ise Başûr tamamen TC tarafından kuşatılmış olur. Antalya’da kendileriyle karşılıklı oturanlar bunun ne kadar bilincinde, ayrı tartışma konusu. Ancak bu planın tek hedefinin Kürdistan Özgürlük Hareketi olmadığını görmemek için dahi olmaya gerek yok.
Tekrar füze saldırısına dönecek olursak, saldırıdan en çok hasar gören, dolayısıyla esas hedef olan çiftlikteki villalar, KAR Grubun CEO’su olan Şêx Baz Rauf Abdulkerim’e ait. 1999’da Hewlêr’de kurulan, Türkiye, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve ABD’de şubeleri bulunan ve Barzani ailesine ait şirketler grubunun temel işi enerji projeleri. Hedef alınan villalar, inşaat halindeki yeni ABD konsolosu ve Mesrur Barzani’ye ait Kurdistan24 kanalının da bulunduğu bir komplekste yer alıyor. Mossad’ın burada (ve İran tarafından tespit edilen başka yerlerde) operasyonel mekanlarının olmasının Kürtler açısından sonuçları neler olur, başka bir yazı konusu. Ancak Neçirvan Barzani’nin bir ay içinde iki kez hem Erdoğan hem de Katar dış işleri bakanı ile görüşmüş olmasını, Başûr topraklarındaki gaz ve petrol bağlamında da okumalı. TC’nin Başûr’dan gaz hattı oluşturma planları Tahran ile yeni bir çelişki penceresi açma niteliğine sahip.
Bütün bunlar ve ötesindeki dinamikleri doğru değerlendirmek güçlü bir siyasi aklı ister. Yoksa bugün fırsat gibi görünen durumlar çok büyük tehlikelere dönüşebilir. Üzerine yatırılan dengeler de yarın öbür gün birer zincir olup en ufak bir hareket kabiliyeti bırakmayabilir.