Biz NATO değiliz!
Meral ÇİÇEK yazdı —
- Almanya, İsveç, Kanada ve Norveç’in dış işleri bakanları, feminist bir dış siyaseti geliştirme ve temsil etme vaadinde bulunuyor. Bunu söylerken Suudi Arabistan’a silah satmaktan veya kadın düşmanı TC faşist rejimi ile ilişkisini ‘güçlü ortaklık’ olarak isimlendirmekten beis görmüyorlar nedense.
Son NATO zirvesinin ardından Norveç’in Filistin elçisi Twitter hesabından, zirveye katılan kadın bakanlarının fotoğrafını paylaşıp altına şunu yazdı: Zaman değişiyor #BizNATOyuz. Fotoğraftakilerin kim olduğu, arka plandaki NATO yazısı olmazsa bir grup modern, canlı, dinamik kadın arkadaş grubu sanılabilir. Ama öyle değil. Fotoğraftakiler, NATO Genel Sekreteri Kadın, Barış ve Güvenlik Özel Temsilcisi yanı sıra Almanya, Norveç, İsveç, Arnavutluk, Belçika, Kanada, İzlanda, İngiltere, Slovenya ve İspanya’nın kadın savunma ve dış işleri bakanları. Hatıra fotoğrafı da, NATO zirvesi kapsamında ilk kez düzenlenen kadın yuvarlak masa toplantısı ardından çekildi. Toplantının temel gündemi ise, kadınların NATO’ya daha güçlü katılımının sağlanması.
Fotoğraftaki siyasetçilerin bazıları kendilerini feminist olarak isimlendiriyor. Hatta toplantıya katılan Almanya, İsveç, Kanada ve Norveç’in dış işleri bakanları, feminist bir dış siyaseti geliştirme ve temsil etme vaadinde bulunuyor. Bunu söylerken Suudi Arabistan’a silah satmaktan veya kadın düşmanı TC faşist rejimi ile ilişkisini ‘güçlü ortaklık’ olarak isimlendirmekten beis görmüyorlar nedense.
Şu nettir: Kapitalist modernitenin devletçi-iktidarcı sistemi içerisinde kadın değerlerine dayalı bir siyaset geliştirmek mümkün değil. Bu iddiada olanlar belki nispeten daha demokratik bir yaklaşım geliştirebilir ama feminist dış politika mevcut düzen içerisinde söylemde cambazlıktan başka bir şeyi ifade etmez. Çünkü NATO sistemi içerisinde yerini alan devletlerin dış politikasında ölçü barış, demokrasi ve adaletten ziyade ekonomik, askeri ve politik çıkardır. Bu amaçla yürütülen saldırılar, savaşlar, sömürüler mubahtır.
Bunun değişmesi için sistemin değişmesi, demokratikleşmesi gerekir. Demokratik bir sistem değişikliğinin öncü gücü de elbette örgütlü kadın mücadelesidir. Ancak feminist dış politika geliştirme iddiasında olan kadın bakanlar söz konusu kadın hareketinin ne parçası ne de temsilcisidir. Tersine.
Cinsiyetçiliğe ve erkek-devlet egemenliğine karşı mücadelesini daha üst bir seviyeye ulaştıran dünya kadın hareketi beraberinde bir değişimi de getiriyor. Daha doğrusu değişime zorluyor. Eğer düne kadar erkek imtiyaz alanları olarak korunan dış işleri ve savunma bakanlıklarına bugün giderek daha fazla kadın sorumlu düzeyde yerini alıyorsa, bu da kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinden kopuk değildir.
Ancak bununla birlikte egemen erkek-devlet aklı, varlığı açısından tehdit olarak gördüğü kadın özgürlük mücadelesini etkisizleştirmek amacıyla liberalizm ideolojisinin ince yöntemlerine giderek daha yoğun başvuruyor. Bir yandan kadın hareketlerinin taleplerini sahipleniyor gibi yapıp içini boşaltırken, diğer yandan ise pragmatist yaklaşımlar geliştiriyor. Kendi varlığını güçlendirmek için kadın hareketinin talep ve kazanımları ile kendini süsleyip fayda sağlamaya çalışıyor. NATO’nun kadın yaklaşımı da böyle.
Bir kere NATO, tamamen egemen erkek aklına dayanan bir kontra savaş ve saldırı örgütüdür. NATO demek her türlü kadın ve toplum değerlerinin inkarı demektir. NATO’nun tarihi, özgürlük ve demokrasi değerleri üzerinde yükselen hareket ve yönetimleri tasfiye amaçlı komplolar tarihidir. Özü itibariyle böyledir. Dolayısıyla öncelikli olarak kadın düşmanıdır. Bu gerçeğin en somut hali, 1985’ten beri Kürdistan Özgürlük Mücadelesine karşı yürütülen NATO Gladio savaşları ve Önder Apo’nun esareti ile sonuçlanan 15 Şubat NATO operasyonudur.
‘Feminist dış politika’ kavramını geliştirenler, hedef olarak savaş ve çatışmaların önlenmesi ile kalıcı barışın tesis edilmesini önceliyor. Bugün kadın devriminin yaşandığı ve bütün dünyada yankılandığı Rojava toprakları bir kez daha bir NATO ordusu tarafından işgal edilme tehdidi ile karşı karşıya. Şaşırtıcı bir durum değil zira NATO bir savaş örgütüdür ve söylemde barıştan söz etse de kast ettiği savaştır. Ancak dünya kadın hareketleri olarak böylesi bir kadın düşmanı savaş organizasyonunun talep ve kazanımlarımızdan faydalanmasına izin vermemeliyiz.