Çöken mezarlıkta ayrımcılık: Suriyeliler ayrı parsellerde!

Toplum/Yaşam Haberleri —

Narlıca Mezarlığı'nda toprak kayması

Narlıca Mezarlığı'nda toprak kayması

  • Hatay'da depremde yaşamını yitirenlerin defnedildiği Narlıca Mezarlığı’nda toprak kayması sebebiyle yaklaşık 600 mezar tahrip oldu, bazı mezarlar sular altında kaldı. Mezarlıkta “Kimliği tespit edilen vatandaşların” mezarları ile Suriyeli mültecilerin mezarlıklarının birbirinden ayrı defnedilmesi ise dikkat çekti.

ERDOĞAN ALAYUMAT

Maraş merkezli depremlerde ağır hasar alan Hatay’da mezarlıkların durumu aciliyetini koruyor. “Deprem Şehitleri Mezarlıkları” adıyla kentin her yerine gelişi güzel inşa edilen mezarlıkların bazıları acele kamulaştırmayla konutların arasına yapılırken bazıları ise tarım arazilerine inşa edildi. Defne ilçesinde Orhanlı Mahallesi’nde yapılan deprem mezarlığı, Cumhurbaşkanlığı Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından konutların arasına kuruldu. Kentteki diğer mezarlıklara nazaran daha iyi durumda olsa da mezarlık, TOKİ inşaatlarından kaynaklı bir şantiyeyi andırıyor. Özel arazilere acele kamulaştırılma ile el konularak mezarlık yapılırken arazi sahibi yurttaşlar mezarlığın kendilerinden habersiz yapıldığını söylüyor.

Antakya Reyhanlı yolu üzerindeki Amik Ovası’nda kurulan Narlıca Mezarlığı ise tarım arazisine yapılan mezarlıklardan biri. Yağışlardan ve toprağın uygun olmamasından kaynaklı zarar gören mezarlıkta toprak kayması sebebiyle yaklaşık 600 mezar tahrip olurken kimi mezarlar ise sular altında kaldı.

 

TOKİ konutları arasında yapılan Orhanlı Mezarlığı

 

Hala cenazeler çıkarılıyor

Hatay genelinde 23 binden fazla insanın yaşamını yitirdiği belirtilse de bu rakamların doğru olmadığı aşikar. Büyük bir mezarlığı andıran kentte kazılan bina temellerinde hala cenazeler çıkıyor; çıkan cenazelerin kimlik tespitleri yapılmıyor. Kent genelinde kaç cenazenin kimliğinin tespit edilmediğine dair net bir veri yok. Bu konuda devlet kurumları sessizliğini korurken, dolaştığımız mezarlıklarda mezar taşı olmayan mezarların hayli fazla olduğunu gördük.

Narlıca Mezarlığı’na ise toplam 4 bin 380 cenaze defnedildi. Mezarlıkta ayrı bir alana defnedilen 160 cenazenin kimliği ise hala tespit edilemedi. Kimliği tespit edilmesine rağmen sahipsiz olan mezarların çok fazla olduğu mezarlıkta depremzedeler hala cenazelerini arıyor ve günde yüzlerce kişi mezarlığa gelerek yakınlarının cenazesini soruyor.

 

Narlıca Mezarlığı'nda kayan bir mezar

 

Bayrak yetmedi

Depremin birinci yılında son durumu gözlemlemek üzere Narlıca Mezarlığı’na gittiğimizde kepçeler düzenleme çalışmalarını sürdürüyordu. Mezarlığın Amik Ovası’na bakan kısmına ilerlediğimizde ise yüzlerce mezarlığın kaydığını gördük. Mezarlıkların içler acısı durumunu örtmek için Hatay Valiliği tarafından bayraklarla donatılan mezarlar yerle bir haldeydi. 600 mezar toprak kaymasından zarar görürken bazı mezarlar ise tamamen suya gömülmüş durumda.

 

Narlıca Mezarlığı'nda su altında kalan mezarlar

 

Yönetmeliğe uyulmadı

Hatay Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü’nde çalışan bir görevliden aldığımız bilgilere göre Narlıca Mezarlığı yönetmeliğe tamamen aykırı bir şekilde kurulmuş. Normal şartlarda mezarlıkların yapılacağı toprağın sert, altının kayalık olması, tarım arazilerinin yakınında olmaması, yakınlarında dere ve su kuyusunun bulunmaması gerekiyor. Ancak Amik Ovası’na kurulan mezarlığın hemen yanından Asi Nehri geçiyor.

Görevli, deprem bölgelerinde ilan edilen Olağanüstü Hal’in (OHAL) ardından Valiliğin acele kamulaştırmayla arazilere el koyduğunu söyleyerek, kentteki yerel yönetimler ve diğer devlet kurumlarının oluru alınmadan, yasal prosedürlerin aşıldığını kaydetti. “Bu normal şartlarda olabilir mi?” diye sorduğumuzda görevli, “Normal şartlarda yapılamaz. O dönem her şey bir valilinin iki dudağı arasında sıkışıp kalmıştı. Dolayısıyla burası mezarlık yapıldığında hiçbir çalışma yürütülmedi. Buraya ilk önce gelişi güzel cenazeler gömüldü daha sonra kimlik tespitleri yapıldı” diye yanıtlıyor.

 

 

Cenazeler ortalığa saçılabilir

Mezarlıktaki çalışmalar toprak kaymasından kaynaklı zararı önlemek ve mezarları güçlendirmek için yapılıyor ancak  mezarlık, yığma toprak ve tarım arazisi içinde kaldığından yeniden zarar görmesi olası. Cenazelerin defnedilmesinin ardından yapılacak bir şey kalmadığını söyleyen görevli, “Mezarlar yeniden açılıp cenazeler taşınarak uzun yıllara yayılacak bir çalışma yapılabilir ama yapılmak istenmiyor” diyor.

Mezarların açılması tehlikesine karşı alınan önlemlerin ne olduğunu sorduğumuzda ise görevli şu yanıtı veriyor: “Bölgede sürekli toprak kayması yaşanıyor. Dolayısıyla yeniden toprak kayabilir ve cenazeler ortaya saçılabilir. Cenazeler defnedilirken ceset torbalarıyla birlikte defnedildi. Her ceset torbasının içinde cenazenin kimlik bilgileri ve DNA örneği var. Cenazelerin ortaya saçılması durumunda hangi cenaze kime ait tespit edilebilir ancak ceset torbaların parçalanma ihtimaline karşı alınan bir önlem yok. Kemiklerin birbirine karışması durumunda cenazelerin ancak yıllarca sürecek bir çalışmayla tespit edilebileceğini söyleyebilirim.”

 

 

Mezarlar arasında ayrımcılık

Mezarlıkta dikkat çeken bir başka şey ise cenazeler arasında yapılan ayrımcılık. Mezarlığın üst tarafında bulunan 1 Nolu Ada’da “Kimliği tespit edilen vatandaşların” mezarları ile Suriyeli mültecilerin mezarlıklarının birbirinden ayrı bir şekilde defnedildikleri görülüyor. Mezarlık görevlisi ilk zamanlarda defin işlemlerinde Türk vatandaşlarının ayrı Suriyelilerin ayrı adalara defnedildiğini ancak cenazeler artınca Türk vatandaşları ve Suriyeli yurttaşların aynı adada defnedilmek ‘zorunda kalındığını’ söylüyor.

Mezarlıkların durumuna ilişkin konuştuğumuz Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi’nden Burcu Çelik Özkan, konunun ciddiyetine dikkat çekerek, “Yaşananlar hem cenazelere hem de geride kalanlara saygısızlıktır. İnsanların yas tutma hakkının teslim edilmemesidir, öte yandan defin hakkının sağlanmamasıdır. Her açıdan hak ihlali” dedi.

 

 

Ayrımcılık kabul edilemez

Bölgeden gelen fotoğraflara bakıldığında ölümün dahi kimlik, mezhep, ırk şeklinde ayrıştırıldığını ifade eden Burcu Çelik Özkan, bu durumun cenazelerin diziliş biçiminde bile görüldüğünü söyledi. Özkan, “Mezarların bile böyle bir ayrımcılığa maruz kaldığını görmek insanlık açısından büyük bir ayıp. Dünya ile ilişiği kesilen bir cenazeye dahi ayrımcılık yapılıyor; bu, kabul edilebilir değil” diye konuştu.

Depremin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala sayısız cenazenin kimsesiz şekilde bekletiliyor olmasının yaşanan acıları katmerli hala getirdiğini dile getiren Özkan şu ifadeleri kullandı: “Kimliği belirlenemeyen insanların varlığı sistemin yetersizliğinin sonucudur. Hala evladının cenazesine ulaşmaya çalışan aileleri gördüğümüzde buradaki çelişki daha açık şekilde ortaya çıkıyor. Bu yaşananların hepsi hem cenazelere hem de geride kalanlara saygısızlıktır. İnsanların yas tutma hakkının teslim edilmemesidir, öte yandan defin hakkının sağlanmamasıdır. Yani burada her açıdan hak ihlali mevcut.”

 

 

 

Ciddi sorunlara sebep olacak

Mezarlıklarda yaşanan toprak kaymalarının ciddi bir sorun olduğunu belirten Özkan şöyle devam etti: “Mezarlıkların yapıldığı Amik Ovası’nın zirai potansiyeli yüksek, kalın bir alüvyal toprak tabakası ile kaplı olduğu biliniyor. Hem bölgenin yoğun yağış alması hem de Asi Nehri, Karasu ve Afrin Çayı ile beslenen Amik Ovası gibi sulak bir alanda mezarlık yapılması en hafif tabirle öngörüsüzlüktür. Mevsim koşulları da düşünüldüğünde müdahale edilmemesi halinde çok daha vahim bir durumla karşılaşacağımızı, belki de cenazelere zarar gelebileceği söylemek zorundayız.”

 

Narlıca Mezarlığı

 

Sorumluluk almaya hazırız

Özkan sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Hem deprem sürecinde hem sonrasında Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi olarak cenazelerin dini ritüellere uygun defnedilmesi ve geride kalanların acılarını yaşama, yaslarını tutma hakkının sağlanması konusunda birçok defa açıklama yaptık. Depremin üzerinden geçen bir yılda bu konuya dair herhangi bir çözüm bulunamadı, aksine hem cenazeler hem mezarlıklar unutuldu. Her birimizin sorumluluğu olduğunu düşündüğümüz bu önemli konuda İnisiyatif olarak bir kez daha konunun önemini vurgulamak isteriz. Yerelde çalışan diğer sivil toplum örgütleriyle de bu konuya ilişkin çalışmaya, ortaklaşmaya ve dayanışmaya açığız. Son olarak konuya dair mecliste ilgili önergelerin verilmesi ve çözüm için bir komisyon kurulması önerisini de yapmak isteriz. Bu komisyon çatısı altında bizler de çalışmaya hazırız.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.