Direnen benim, direnen sensin

Kadın Haberleri —

Colemêrg kayyum prostesto

Colemêrg kayyum prostesto

  • Kurdistan’da irade gaspına karşı geniş çaplı başlatılan ilk yürüyüş olan Demokrasi Yürüyüşü’nde anneler en önde yürüdü. Şemzînan’dan başlayıp Gever ve Çelê’den Colemêrg merkeze doğru yol alırken her ağaca dokundular ve her insana gülümsediler. Hepsinin dilinde aynı sözcük vardı; kayyumu istemiyoruz, irademizi tanıyın.

MEDİNE MAMEDOĞLU/COLEMÊRG

4 Haziran 2024, saat gecenin üçü. Herkesin uyuması gereken saatte, bir aracın içinde uyanık halde karşımızdaki kitleye bakıyoruz. Etrafları siyah çevik ve kalkanlarla çevrili kitle dışarıda ne arıyor diye soracaksınız. Sormayın. Bir avuç insan yüz yıllardır kimlik mücadelesi veren bir halkın iradesini ve hakkını savunuyor. Yani tam da uyanık olması gereken saat ve gün bu an. Yaz mevsiminde olmamıza rağmen Sümbül Dağı’nın serin rüzgârı havayı soğutuyor ve kadınların öncülük ettiği nöbet sabaha kadar sürüyor. İrade mücadelesi verirken aslında güneşi de doğuruyorlar.

Güneşi doğuranlar direniyor

Sözünü ettiğim bu insanlar, kayyumun atandığı Colemêrg Belediyesi yani bir xiret meselesi için direnen eşbaşkanlar, DEM’li vekiller ve belediye eşbaşkanları. Onlara destek veren gençler de polis ablukasının dışında bekliyor. Ne tuhaf değil mi? Sen kalk sandıkta kazanan iradeyi tanıma, halkın oylarını hiçe say, on binlerce insanın tercihine kayyum ata sonra da bu insanların tepki vermesini engelle.

İlk kayyumu 2016’da gördüm

İlk kayyuma Kasım 2016’da tanık olmuştum, aynı süreç 2019’da da devam etti.

Aradan geçen 8 yılda bu sürecin değişmemesi, siyasi iktidarın aynı kafa yapısıyla adımlar atması ve Kürt halkı için tarihin yeniden tekerrür ediyor oluşu hepimizi düşündürüyor. Evet Kürt’seniz gecenin üçünde herkesten farklı dertleriniz ve çözüme kavuşturmak isteğiniz sorunlar olur. Bizim sorunumuz da bir varlık, bir kimlik sorunuydu.

 

 

Direniyorlar

Bunları düşünürken polis kalkanlarının arasına vuran ışıkla güneşin doğduğunu anlıyorum. Günün ilk ışıklarıyla beraber vekillerin fotoğrafını çekmek için kitleye yaklaştığımda DBP Eşbaşkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar’ın saçları gözüme takılıyor. Etraflarını çevreleyen karanlığa karşı beyaz bir ışık gibi... E boşuna dememişler, “Direnen özgürleşir, özgürleşen güzelleşir” diye. Sabaha kadar devam eden eylemin ardından vekiller kentte yürüyüşe başlıyor. Annelerin “Kayyumu istemiyoruz, irademizi tanıyın” sloganlarıyla önde olduğu yürüyüşe, beyaz tülbentleri ve bastonları damgasını vuruyor.

 

 

 

Kayyumu bastonlarla kovdu

Ne sıkılan gazdan ne de yapılan müdahalelerden korkmuyorlardı, uğruna bedel verdikleri iradeleri için sokaktaydı. Ellerindeki bastonları yüzlerce polise sallayarak “Defolup gidin buradan” diyor, yaşadıkları acılarla alanlarda mücadele ediyor. Bazen iki tutsağı olan bazen de kızını, evladını bu uğurda yitiren anneler çıkıyor karşımıza. Anneler, kadınların yüz yıllardır sürdürdüğü mücadeleyi bu sefer Sümbül Dağı eteklerinde devam ettiriyor.

 

 

Öncüler anneler oldu

“Madem yasaktı o zaman hiç seçim yapmasalardı” diyor Fatma anne. Kalkanlara ve barikatlara karşı günlerce direndi. Abluka içerisinde yazmasını çıkararak barış ve birlik çağrısında bulundu, ilerleyen yaşına rağmen evinde oturmadı. “İradem için, kendim için buradayım. Kayyumu kabul etmiyoruz. Artık yeter! Bu dağların, insanların sözlerinde boğulacaklar. Bizim olanı alarak hakkımızı yiyorlar, hakta boğulacaklar” sözleri aslında direnişin sesiydi.

 

 

Demokrasi Yürüyüşü

Kent merkezindeki eylemlerden sonra halk bu sefer de kentin bütün ilçe ve köylerini kapsayacak bir “Demokrasi Yürüyüşü” başlattı. Halk ve vekiller Şemzînan’dan başladı yürüyüşe. 7’den 70’e herkesin katıldığı yürüyüş aynı zamanda irade gaspına karşı Kurdistan’da geniş çaplı başlatılan ilk yürüyüş. “Direne direne kazanacağız” sesleriyle önce ilçe merkezinde ardından köylere yürüyen kitlenin öncüsü yine anneler.

 

 

Milyonların talebi

Kurdistan’ın her toprağın ve ağacına dokunarak yürüdüler. Kararlıydılar; dört duvardan ibaret olmayan belediyelerini alacaklardı. Kimi zaman bir ağacın, kimi zaman yağmurun altında, kimi zaman ise düğünle devam eden bu yürüyüş akşam saatlerine kadar sürdü. AKP’ye oy veren insanlarla yaptıkları sohbette “Kayyumu kabul etmiyoruz” vurgusu, halkla olan temas ve birliktelik ise görülmeye değerdi. Gever’in ardından Çelê’de de her ağaca dokundular ve her insana gülümsediler.

 

 

 

Bu hakarete dur demek için

Emine anne de yaşına aldırış etmeden yokuşları çıktı, engebeli köy yollarını aştı. “Bugün hem kendim hem de torunlarım için buradayım” diyor ve devam ediyor: “Bize yapılan bu hakareti kimse kabul etmesin. Sadece Kürt halkı değil, Türkler de kabul etmesin. Amacımız çatışma ya da savaş değil, tam tersi barış istiyoruz. Barış dedikçe onlar bizim olanı bizden almak istiyorlar. Buna ‘dur’ demek için yürüyoruz; yürüyüş devam edecek, Colemêrg’de bitmeyecek.”

19 yaşındaki iki genç, yürüyüşün en gençleriydi. Gözlerindeki ışık ve kararlılıkla kendilerinden emin adımlarla yürüdü, “Kendimiz için” diyerek başladıkları bu yolu Colemêrg’de sona erdirdi.

Her yer Wan

Yürüyüş bitti, ben hala 3 Haziran’ı 4 Haziran’a bağlayan gecenin üçündeyim. Bir kez daha hem kendime hem de size soruyorum; ‘Tarihin tekerrür etmesine daha ne kadar izin vereceğiz? Dur demenin zamanı değil mi? Her Kurdistan bir Wan değil mi? Bu irade her noktada açığa çıkmaz mı?’

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.