Ebedileşmiş edebileşmiş şiirleşmiş yaşamdır yoldaşlık
İlham BAKIR yazdı —
- Kurdistan devrimi bir yoldaşlık devrimidir. Kurdistan devrimcileri bir yoldaşlar topluluğudur. Öcalan bu yoldaşlar topluluğunun mimarı, en büyük emekçisi ve felsefi önderidir. Kurdistan devrimi Öcalan’ın yoldaşlık ikliminde boy vermiştir.
Oysa ne çok yanıldık bu hayatta. Ne büyük hayal kırıklıkları yaşadık. Ne çok hançerlendik arkamızdan ya da hançerlendiğimizi, hançerlenmek üzere olduğumuzu hissettik. Ne çok yanıltıldık. Birilerine verdiğimiz emeklere ne çok hayıflandık, ne çok “değmezmiş” dedik. Kandırıldık, aldatıldık, atlatıldık. Herkes düşmanmış gibi geldi. Kuşatmanın ortasında kimsesiz kalmışız gibi hissettik. Herkesin düşman olmadığına inanmak için paraladık kendimizi, kendimizle savaştık, kendimizle vuruştuk insanda tutunacak yer olduğuna inanmak için, kendimizi inandırmak için.
Yaşam bize bir şeyi çok iyi öğretti. Herkes düşman olabilir, dost düşmanlaşabilir, dost sandıkların zaten başından beri düşman olabilir. Kuşku duymayı öğretti yaşam. Kuşkuyu yaşamın belkemiği kılmayı. Kuşkuya kapılmadan bir yaprağı dahi kımıldatmamayı, tek bir adım atmamayı. Söylenen her sözün, verilen her vaadin, gerçekleşen her eylemin gözümüzün önünde cereyan etse dahi başka bir yüzünün, bir görünümünün, bir anlamının olabileceğini. Fakat bir şeyi daha öğretti yaşam. Kuşkuyla kaplanmış, baştan sona kuşkulara gark olmuş bir yaşamın insana nefes aldırmayacağını, bunca kuşkuyla yol yürünmeyeceğini. Arkanda, yanında, omuzu omuzunda, göz hizanda insanlar olmadan, yani yoldaşların, yol arkadaşların, arayış ortakların olmadan hayatın tek bir anının bile ne tadının, ne huzurunun, ne anlamının olmadığını. Her sözünden, her eyleminden güç aldığın, gücünü gücüne katık eylediğin, bir sözüyle ölüme gittiğin, onun ölümüyle yüreğinde onlarca deprem yaşadığın, onun yerine ölmüş olmayı dilediğin, onun yarım kalan yaşamını, umutlarını, hayallerini, sevinçlerini, hayal kırklıklarını, hüzünlerini, sevincini, gülüşünü sırtladığın, onu kendinde biriktirdiğin, kendinde yaşattığın, kendini ona dönüştürdüğün birisi, birileri olmamışsa hayatında o zaman nasıl yaşanılası olsun ki hayat?
Düşürülmüş Kürt, kendine yabancılaşmış Kürt, ihanetin her türlüsüyle içinden içinden kemirilmiş, içi boş bir ağaca dönüştürülmüş Kürt. Kuşkuyla zehirlenmiş, ağrısını, yarasını yar sandığına göstermekten sakınan, yar sandığının binlerce defa düşman olduğuna tanıklık eden, yerin ve göğün yedi kat altında ve yedi kat üstünde kendini yedi kat yapayalnız hisseden Kürt’ten, bir diğeri için, diğerleri için, tanıdığı tanımadığı, ırak, yakın Kürt için gözünü kırpmadan ölüme giden Kürt’ün yaratılması kolay olmamıştır. Büyük bir sabrın ve emeğin ürünüdür. Bugün Kürt’ü yedi başlı ejderhaya karşı yalın kılıç savaşa götüren motivasyonun mucizevi, felsefi öncülüğünü doğru anlamak gerekir. Bu öncülük, bu önderlik Kürt’ün delik deşik edilen ruhunu, parçalanan bilincini oya oya örerek onarmıştır. Kürt’ü asıl kaynağıyla buluşturan muazzam bir felsefi arayışçılık geliştirilmiştir. Tüm bunların sonucunda muazzam bir yoldaşlar topluluğu inşa edilmiştir. Öylesi bir yoldaşlar topluluğu ki her türlü ihanetçi, her türlü işbirlikçi, her türlü bencil, bireyci kişiliğe karşı adeta çelikten bir iradeyle bir’in herkes için, herkesin bir için canını feda etmekten bir an tereddüt etmediği bir yaşam manzumesi kurulmuştur. Yaşam güzelleşmiştir, yaşam ebedileşmiş, edebileşmiş, şiirselleşmiştir. Ezel ve ebed olan anda buluşturulmuş, çözümlenmiş; an ebedin kaynağı kılınmıştır.
Bugün Kurdistan, Ortadoğu ve bütün dünya için yeni bir yaşam paradigması öneren ve bu paradigmayı hayata geçirmenin büyük mücadelesini veren, Kürt devriminin ruhunu inşa eden yoldaşlık bilincidir. Kurdistan devrimi bir yoldaşlık devrimidir. Kurdistan devrimcileri bir yoldaşlar topluluğudur. Öcalan bu yoldaşlar topluluğunun mimarı, en büyük emekçisi ve felsefi önderidir. Kurdistan devrimi Öcalan’ın yoldaşlık ikliminde boy vermiştir. Öcalan’ı Ortadoğu’daki herhangi bir siyasi önder gibi algılamak yanılgılı bir yaklaşımdır. Onun tarihi çözümleyiciliğini ve felsefi derinliğini, yoldaşlık inşasını anlamadan, bu yoldaşlar topluluğunun koca bir kapitalist uygarlığın her türlü güç ve olanakla geliştirdiği saldırılar karşısında ayakta kalabilmesini, fiziki ve mental bütünlüğünü koruyup geliştirmesini, Kurdistan devrimini yenilmez kılabilmesini anlayabilmek mümkün değildir. Bunu anlamadan, yirmi beş yıldır deryalarla, duvarlarla kuşatılmış bir hücreden Öcalan’ın hala yoldaşlığı diri tutan en büyük güç olduğunu; Öcalan’ın özgürlüğünün bir insanın özgürlüğü değil, bir halkın özgürlüğü olduğunu anlamak mümkün değildir.
Yoldaşlık ruhunun aşındırılması, Kurdistan devriminin temel dinamiğinin parçalanması demektir. Kim ki yoldaşlık zeminini aşındırıyorsa, kim ki yoldaşlık hukukunu zedeliyorsa, kim ki kendi çıkarlarını yoldaşlar topluluğunun çıkarları üstünde tutarak bir ilişki kurmak, geliştirmek istiyorsa bilinmelidir ki bu kişilik tarihsel ihanetçiliğin bir devam ettiricisi ve güncel siyasetin yoldaşlar topluluğuna sızdırılmış bir ajan hücresidir.