Hala dimdik, 90’lı yıllardaki gibi

Kadın Haberleri —

Fatma Işın

Fatma Işın

  • Nisêbînli Fatma Işın’ın köyü 90’lı yıllarda yakıldıktan sonra eşi, baskılardan dolayı gerilla saflarına katılır. Devlet, 3 çocuğunu alıp ailesinin yanına yerleşen Işın’ı rahat bırakmaz. Onlarca kez gözaltına alınır, elektrikli ve çıplak işkence görür. Baskılara rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen Işın, şu an çocuklarıyla Stuttgart’ta kampta kalıyor. 
  •  En küçük oğluna ‘Abdullah Öcalan’ adını veren Işın, ailesinden 14 şehidin olduğunu söyledi: “Bir kardeşim şehit. Ailemde 13 şehit var, eşimle beraber 14 oldu. Kardeşimi kontralar 92’de katletti. Amcalarımın iki çocukları, 6 yakın akrabam ve iki çocukları Nisêbîn’de Özyönetim Direnişleri’nde şehit düştüler.

ARAT ARARAT/KÖLN

Tarihi Köln yürüyüşünde miting alanında dolaşıyorum. İnsanlar sohbet ediyor, kimseden slogan sesi çıkmıyor. Programın başlamasını beklenirken bir an “Bijî Serok Apo, Bijî Serok Apo” sloganının yükseldiği tarafa dönüp bakıyorum. Elleri kınalı, boynunda kesk û sor û zer yazması ve iki kolunu kaldırmış zafer işareti yaparak insan seli içinde yürüyen 60’lı yaşlarında bir Kürt kadını. Yanına yanaştım ve ''Rojbaş yadê'' dememle başladı sohbetimiz.

Adı, Fatma Işın. Nisêbîn’in Sêderîyê köyünden. 7 aydır Almanya’nın Stuttgart kentinde kampta kalıyor. Aslında 15 Şubat Komplosu nedeniyle duygularını dinlemek istemiştim ama dinledikçe dinleyesim geldi hikayesini. Evi yakılmış, 14 şehit vermiş… Dile kolay 14 can yitirmiş ve halen dimdik.

Panzerlerle katlettiler

İç çekip “Çok kahroluyorum. Erdoğan’ın zulmünden kaçıp geldim” sözleriyle başlıyor hikayesini anlatmaya.

“En başından anlat yaşadıklarını” diyorum. Fatma Ana, “Erê kurê min” diyerek devam ediyor: ''Evimiz Bagok’da Sêderîyê köyündeydi. Ermeni köyü derlerdi. 1992 yılında Nisêbîn Newrozu’na katılmıştık. O Newroz’da panzerlerle halkı ezdiler. Birçok insan panzerlerin altında kalıp şehit düştü. Eşim Newroz’dan sonra partiye katıldı. Dört yıl köyde kaldıktan sonra Türk askerleri gelip köyümüzü yaktı. Köyümüz yakıldıktan sonra eşim artık gerillaya katıldı. Ben yaşları 3, 8 ve 10 olan 3 çocuğumla Nisêbîn’e ailemin yanına gidip yerleşmek zorunda kaldım. Çevreden komşuların yardımıyla evimi tekrar kurdum.”

 

 

'Bugün şeref ve namus günüdür’

Fatma Ana konuşurken duygularının doruğa çıktığını hissediyorum. Çevredekiler de onun hikayesine kulak kabartıyor. Bağırıyordu, öfkeliydi. Onun anlattıkları Kurdistan’da yaşanan kirli savaştan sadece bir kesitti.

Fatma Ana’yı dinlemeye devam ediyoruz: “Köyümüz yakılmadan önce beni gözaltına aldılar, 9 gün işkence gördüm. Elektrik verdiler, farklı işkencelerden geçirdiler. Çıplak işkence yaptıkları Derviş adındaki köylümüzü yanıma getirip ona bakmam için bana vuruyorlardı. İki oğlu gerillaydı, çok değerli bir insandı. Ben de Derviş’e seslenerek 'Birayê Derviş bugün şeref ve namus günüdür. Sana kurban olurum' deyince bana 'Sus kahpe! Senin de sıran gelecek' diye vurmaya başladılar. Sonra bana da çıplak işkence ettiler. Günde iki kez çıplak işkence yapıyordular. Hiçbir şey söylemedim onlara. Eşimi soruyorlardı. İstanbul’a çalışmaya gitmiş diyordum. ‘Eve gerilla geliyor mu?’ diye soruyorlardı. Dokuz gün sonra beni bıraktılar. Eve geldim bir hafta sonra gelip evimizi yaktılar. Eşim artık dağda kaldı. Ben de çocukları alıp Nisêbîn’e ailemin yanına gittim.”

İşkence altında 45 gün

Eşinin iki yıl sonra Nisêbîn’e geldiğini ve tutuklandığını anlatan Fatma Ana şöyle devam ediyor: “Düşman hemen yakaladı. 45 gün işkencede kaldı. Bir şey söylemedi, tutuklandı. O tutuklandıktan sonra artık idare edemiyordum. Polis, iki de bir evime baskın yapıyordu. Gerillaya eleman gönderdiğimi söyleyip beni gözaltına alıyorlardı. 5 kez göz altına aldılar. Bir kez Amasya’ya eşimin cezaevi görüşüne gittiğimde gözaltına aldılar. Oradan Nisêbîn’e getirdiler. Yine 9 gün gözaltında kaldım.”

15 Şubat’ta şehit düştü

Köyünden çıkarak başlayan sürgün hayatının yönü bu kez İstanbul olur. O günlere ilişkin ise şunları anlatıyor: ''Eşim tutuklandıktan sonra ben de çocuklarla İstanbul’a geldim. Nisêbîn’de baskı vardı. Zulüm vardı. Eşim 12 yıl cezaevinde kaldıktan sonra çıktı. İşkenceden dolayı ayağı sakat kalmıştı. Tahliye olduktan sonra ayağı kangren oldu, 3 ay hastanede kaldı. Bundan tam beş yıl önce Önderliğin esir edildiği 15 Şubat günü şehit düştü.”

Abdullah Öcalan adını verdi

Artık gözleri dolmaya başlamıştı Fatma Ana’nın. Ağlarsa açılır insan deniyor ya, işte sanki öyle oluyordu. ''Son çocuğuma Abdullah Öcalan adını verdim. Şimdi dört çocuğum var. İstanbul’da çocuklarım büyüdü çalışmaya başladı. Tekstil işinde çalışıyordular. En küçük oğlum midye satıyordu. Her gün isminden dolayı baskıya maruz kalıyordu. İstanbul’da da baskılar artınca 3 çocuğumla birlikte Almanya’ya geldik. 7 aydır buradayız, kampta kalıyoruz.”

Ailede 14 şehit var

Sonra ailesindeki şehitleri anlatmaya başladı. Son cümlelerini gözyaşlarıyla tamamlıyordu. Fotoğraf çekmeye cesaret edemedim. “Bir kardeşim şehit. Ailemde 13 şehit var. Eşimle beraber 14 oldu” derken gözleri dolan Fatma Ana kısa bir süre durdu ve devam etti: ''Kardeşimi kontralar 92’de katlettiler. Evini yaktılar, 8 çocuğu vardı. Kardeşim derdi ki ‘Keşke Serok’u bir kez görseydim.’ Mehmet Salih Aslan’dı adı. Amcalarımın iki çocukları şehittir, 6 yakın akrabam ve iki çocukları Nisêbîn’de Özyönetim Direnişleri’nde şehit düştüler.”

Sözlerini bitirirken ağlıyordu Fatma Ana. Gözyaşlarıyla ayak üstü kısaca hikayesini tamamlamıştı ama mücadele için son noktayı koymamıştı. Teşekkür edip yanından ayrıldım. Artık anons sesi geliyordu ve program başlıyordu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.