İnfazı tamamlanan Savur bir yıldan fazladır rehin

Mehmet Savur

Mehmet Savur

  • Türkiye’de bugüne dek en uzun süre hapsedilenlerden biri olan Mehmet Savur’un tutsaklığı, 32. yılına girdi. Savur'un 3 Temmuz 2021’de tahliye olması gerekiyordu, ancak infazını tamamlamasına rağmen bir yıldan fazladır rehin tutuluyor.

MİHEME PORGEBOL/İSTANBUL

Türk cezaevlerinde infazını tamamlamasına rağmen tahliye edilmeyen tutsakların sayısı 100’ü aşıyor. Neredeyse tamamı da 90’lı yılların başında tutuklanıp Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nde yargılandıktan sonra müebbet hapse çarptırılanlar. Tutsakların hükümlerini doldurmalarına rağmen tahliye edilmemesinin nedeni ise “Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesi Yönetmeliği”nde 1 Ocak 2021'de yapılan düzenleme. Düzenleme, tutsakların tahliyesini aralarında gardiyanların da bulunduğu bir gözlem kurulunun tasarrufuna bırakıyor. Kurul, tutsağa pişmanlık dayatıyor, pişmanlık dayatmasını reddeden tutsağın tahliyesinin ertelenmesine olanak tanıyor. 

Yalan ihbarla 32 yıllık esaret

Hükmünü doldurup tahliye olması gerektiği halde tahliye edilmeyen tutsaklardan biri de Mehmet Savur. Çalıştığı tarla için gerekli malzemeleri satın almaya 3 Temmuz 1991'de şehre geldiği sırada yalancı tanığın ihbarı üzerine tutsak edilen Mehmet Savur’un esareti, 32. yılına girdi. 3 Temmuz 2021’de tahliye olması gereken Savur, infazını tamamlamasına rağmen tahliye edilmiyor. Aliağa 3 Nolu T Tipi'nde tutulan Savur’un tahliyesinin iptali için sunulan gerekçeler, ihlal içinde ihlalin göstergesi. (https://t.co/D7jRhCqEq4 ) Keyfiyet ve hukuksuzluğa karşın iç hukuk yollarına başvuran Savur’un girişimleri sonuçsuz kalınca konu AİHM’ne taşındı. Kısa zamanda sonuçlanan başvuruda AİHM, Mehmet Savur’a dönük hak ihlali tespit etti. Gereğinin bir an önce yapılmasına kanaat getirdi, ancak Türk devletinden hala bu konuda bir sonuç almış değil. Savur, cezaevinde geçirdiği süreyle Türkiye’de bugüne dek en uzun süre hapsedilenlerden biri. 

İnsanın içini acıtıyor

Avukatı Şükran Öztürk, siyasi tutsaklara dönük uygulamaların hukukta karşılığı olmadığını belirterek, şunları söyledi: “Hukukçu olarak artık ifade edebileceğim hiçbir şey yok. Yaşadığımız sorunlar, karşılaştığımız çözümsüz problemlerin hiçbirisi hukukla ilgili değil. Savur’a yaşatılanlar insanın içini acıtıyor. Savur, bir buçuk yıl önce Gözlem Kurulu toplantısına ilk çağrıldığında kendisine ‘pişman mısın’ diye soruldu. Savur da çok net olarak ‘Ben örgütü tanımıyordum, bilmiyordum. Sizin sayenizde öğrendim. Siz bana örgüt üyesi olduğumu söylediniz. Ben niye olayım, siz pişman olun. 30 yıldır beni burada tutuyorsunuz’ diye tepki gösterdi. Bu insan, üç çocuğunun en güzel zamanlarında yanlarında olamamış. Hapishanede bir ömür tüketmiş. Çocuklarının gençliğini kaçırmış bir ömürden bahsediyoruz. Bunun karşısında diyebilecek hiçbir şey yok. Vicdani ve ahlaki açıdan da kabul edilemez."

Bir hukuk garabeti: TMK 

Esas olarak Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) tartışmaya açmak gerektiğini vurgulayan Öztürk, buradaki garabeti şöyle izah etti: “Mehmet Savur özelinde yaşatılanlar hukuki açıdan infazdaki eşitsizliğin somut bir örneği. TMK bu gibi durumlarda ekstra uygulanıyor. AİHM de Türkiye’deki Terörle Mücadele Kanunu’nu her zaman tartıştı. Sizin bir ceza kanunu sisteminiz var, bu kanun sistemine dayanarak bir yargılama yapıyorsunuz ama bir yandan da ekstra bir kanun çıkartıp 'terörle ilgili' olarak değerlendirilen dosyaları ikinci defa da buradan cezalandırıyorsunuz. Bu durum, hem cezayı arttırıyor hem de hukuksuzluğu. Örneğin çete suçları kapsamında değerlendirilen adli suçlar da 'örgütlü suçlar' kapsamına giriyor ama TMK kapsamında değerlendirilmediği için daha az cezalandırma uygulanıyor. Örneğin Türkiye’de ‘örgüt üyeliği’nin cezası 5 yıl ama işin içine TMK girince bu ceza yarı oranında arttırılıyor. Hem ceza sisteminde çifte cezalandırma hem de infaza dair garip bir düzenleme yapılıyor. 'Tutsak bu madde kapsamında üç hücre disiplin cezası almışsa koşullu salıvermeden yararlanamaz’ deniliyor. Şimdi sen infaz yasasında yaptığın düzenlemeyle ‘canavarca hisle insan öldüren’ kişiye dair koşullu salıverme hakkını tanırken sırf TMK kapsamında değerlendiriliyor diye başka birinin koşullu salıverme hakkını kaldırıyorsun. Devlet, vatandaşa karşı yapılan suçları vatandaşın yerine affedebiliyor, önemsemeden o kişinin daha az ceza almasına göz yumabiliyor ama kendisine karşı olan ‘suçlara’ karşı bu toleransı göstermiyor. Bu da infazdaki eşitsizliği gözler önüne seriyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.