İşgal bitmeden çözüm olmaz

Dosya Haberleri —

Foza Yusif

Foza Yusif

TEV-DEM Yürütme Kurulu üyesi ve PYD Başkanlık Konseyi Üyesi Foza Yusuf, Suriye'deki son gelişmeleri Özgür Politika'ya değerlendirdi:

  • Türkiye’nin Suriye politikası aslında çöktü. Gerçekten Türkiye Suriye politikasında ektiğini biçiyor. Son protestolar ve Kayseri'deki saldırılar çok ciddi öfke ve tepkiyle karşılandı. Türkiye’nin gerçek yüzü daha fazla deşifre oldu ve bir kez daha ortaya çıktı ki Türkiye çıkarı için bütün Suriye halklarını kurban edebilir.
  • Şam yönetimi şartlarını öne sürdü, bu şartlar bizce de önemlidir. Türkiye Suriye toprağını işgal etmiştir; bu topraklardan çekilmeden görüşme aslında bunu kabul etmek anlamına gelir. Umarız Şam bundan sonra da aynı yaklaşımı gösterir. Çünkü Türkiye stratejisini değiştirmemiş sadece taktik yapıyor. Bir görüşme olsa bile ilerleme olmayacağı ortada.

GÜLCAN DERELİ

Suriye konusunda son dönemde yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor. Bir yanda Türkiye'de Suriyelileri hedef alan ırkçı saldırılar, bir yanda Türkiye'nin ele geçirdiği Suriye topraklarında patlak veren protestolar. AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise artık gün aşırı "katil Esed" dediği Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la görüşmek istediğini dile getiriyor, randevu koparmaya çalışıyor. Bütün bu trafiğin tam merkezinde elbette Ankara'nın Rojava'ya ilişkin hesapları ve çıkmaza giren Suriye politikası var. Biz de bu sürecin merkezinde belirleyici bir aktör olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin gelişmeleri nasıl okuduğunu merak ettik. TEV-DEM Yürütme Kurulu üyesi ve PYD Başkanlık Konseyi Üyesi Foza Yusuf'a Ankara'nın Şam'ın kapısındaki halini, Şam'ın yaklaşımını ve Özerk Yönetim'in tutumunu sorduk.     

 

Türkiye'nin ÖSO grupları ile ele geçirdiği bölgelerde protestolar patlak verdi, Türk bayrakları yakılıp indirildi, sınır hattı boyunca çatışmalar yaşandı. Bu protestoların Erdoğan'ın Esad ile görüşebileceğine açıklamasına tepki olduğu belirtiliyor. Bir yandan da Kayseri'de gerçekleşen ırkçı saldırılara tepki olduğu da yazıldı çizildi. Gerçekte protestoların nedeni neydi?

Bu protestoların gerçek nedeni aslında yıllardır Türkiye’nin Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği siyasetinin ve stratejinin bir sonucudur. Türkiye’nin 2011’den bu yana Suriye’ye yönelik politikası tamamen yanlıştı. Suriye’deki krizi hep kendi çıkarları temelinde kullanmaya çalıştı. Bilinçli olarak mültecilere kapıları açtı, milyonlarca insanı Türkiye’ye aldı. Ardından hem mültecilerin dosyasını Avrupa’ya hem de Suriye rejimine karşı bir şantaj olarak kullanmak istedi. Ve hatta Türkiye’de muhalefete karşı kullandı. Özellikle seçimlerde onlara Türkiye vatandaşlığı vererek kullandı. Şimdi bu politikası Türkiye’de mültecilere yönelik ciddi bir rahatsızlık uyandırdı, hem oradaki mülteciler ucuz iş gücü olarak kullandı. Bununla beraber zenginleşen mültecilerden bir mafya şebekesi oluşturdu. Fakir mültecileri de ucuz işçi olarak kulandılar. Diğer yandan da işgal edilmiş alanlarda da soykırım politikası, Türkleştirme, yine etnik temizlik ve MİT’e bağlı olan bu çetelerin yoluyla insanları sindirmeye çalıştı, bastırdı. Oradaki halk işkencelerden geçirildiler, bir sürü haksızlıklara uğradılar. Yani tamamen bir işgal gücü olarak o insanlara bir yaklaşım gösterildi. Bunların hepsi aslında üst üste geldi. Şimdi Kayseri olayıyla tam bir patlak verdi. Bunun nedeni de şudur; Türkiye’de ciddi bir milliyetçilik dalgası gelişmiş, zaten önceden de vardı ama Suriyelilere yönelik daha da fazlalaştı. Aslında hem aşağılıyor hem köle olarak kullanıyor; bu devletin politikasıdır.

Son günlerde “Beşar Esad’la görüşeceğiz” diyen Erdoğan’ın açıklamaları, Hakan Fidan’ın işte “ÖSO’yla rejimi uzlaştıracağız” açıklamaları olunca tepkileri daha da tetikledi.

Özetle şunu söylemek istiyorum: Türkiye’nin politikası çöktü: Şimdi ektiğini biçiyor. İnsanlar ciddi öfke içerisinde. Bu nedenle öfke çok büyük; hem Türkiye’nin içinde hem de işgal edilmiş alanlarda.

Türkiye'de pek çok yerde gerçekleşen saldırılar, Suriye'de nasıl görüldü?

Türkiye’de gerçekleşen saldırılar Suriyeliler tarafından tabi ki çok ciddi öfke ve tepkiyle karşılandı. Çünkü Türk devleti ve hükümeti Suriye halklarına karşı ciddi bir düşmanlık içerisindedir. 2011’den bu yana Suriye halk hareketini kendi özünden çıkarmak için, uzaklaştırmak için bütün yolları denedi, kullandı. Aslında diyebiliriz ki buradaki halk hareketini kendi çıkarına kurban etti. Ve bir sürü alanı işgal etti. Var olan askeri güçleri de çeteleştirdi. Bu son olaylarla Türkiye’nin gerçek yüzü daha fazla deşifre oldu. Çünkü bazıları kendini kandırıyordu ama ortaya çıktı ki Türkiye kendi çıkarı için bütün Suriye halklarını gözden çıkarabilir ve kurban edebilir.

 

 

Türkiye'nin ele geçirdiği bölgelerde belli periyotlarla protestoların patlak verdiği gözlemlenmekte. Bunun nedeni Türkiye her ne kadar ÖSO gruplarının maaşını ödese de "işgalci güç" olarak görülmesi mi yoksa, bu bölgedeki rant düzeninin bozulma endişesi mi? İkisi mi yoksa? 

Aslında işgal edilmiş alanlardaki protestolar ÖSO tarafından ya da diğer çeteler tarafından gösterilmedi. Daha çok oradaki yurtsever insanlar, işgali kabul etmeyen insanlar, yıllardır bastırılmış, işkenceye maruz kalmış, malına mülküne el konulmuş ve soykırıma uğrayan insanlar tarafından gerçekleştirildi. Hatta ÖSO ve MİT’e bağlı olan güçler halkı bastırmaya çalıştılar ve tutukladılar. Ciddi bir yönelim oldu o alanlara. Dışarıya da yansımaması için hatlar kesildi, şebekeler kapatıldı, ambargo uygulandı. Tabi ki ÖSO’nun özellikle bir öfkesi olmuşsa da kesinlikle bu güçler ranta, bir sürü kirli işlere bulaşmışlar ve insanların malına mülküne el koymuşlar ve bu yaşamdan da vazgeçmek istemiyorlar. Özetle aslında o tepkiler de Sultan Murat güçleri tarafından ve MİT’le ilişkilenen gruplar tarafından bastırılmaya çalışıldı.

Rusya'nın Şam ile Ankara arasında mekik dokuduğu belirtiliyor. Erdoğan sık sık Esad ile görüşme talebini dile getiriyor. Davet edebileceğini açıklıyor. Türkiye beklentisinin Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin dağıtılması ve Kürtlerin devre dışı bırakılması olduğu yorumları sıkça yapılıyor. Peki Şam bu görüşmeden ne bekliyor?

Şam şimdiye kadar şartları öne sürdü, bu şartlar da bizce önemlidir. Türkiye şu an işgal devletidir, Suriye toprağını işgal etmiştir ve bu topraklardan geri çekilmeden yapılacak bir görüşme aslında bu durumu kabul etmek anlamına gelir. Bu nedenle şu ana kadar Şam tarafından bir direnç var. Tabi ki takip ettiğimiz kadarıyla baskılar var. Şam’a yönelik baskılar var, hem Arap ülkeleri tarafından hem Rusya tarafından… Şimdi bu baskılara karşı ne kadar dayanır tabi o tartışma konusudur. Daha çok önümüzdeki süreçte ortaya çıkacak. Ama bizce Şam hükümeti Türkiye politikasını görüyor. Şam yönetimi, Türkiye’nin 2011’de ilk Suriye’yi gözden çıkaran ülke olduğunun ve Suriye’yi ele geçirme politikası izlediğinin farkında. Yani Erdoğan’ın samimiyetine Şam hükümeti çok da inanmıyor.

Şimdi Türkiye’nin politikası çöktü. Bu politikanın hiçbir karşılığı yok. Belli ki artık iflas etmiş o yüzden de Erdoğan değiştirmeye çalışıyor ama Suriye bunun farkında ve şu ana kadar buna alet olmak istemiyor. Ve umarız bundan sonra da aynı yaklaşımı gösterir. Çünkü Türkiye Suriye’ye yönelik stratejisini değiştirmemiş sadece taktik değişikliği yapıyor, bunun da Suriye için yararı olmaz. O anlamda Türkiye’nin Suriye topraklarından geri çekilmesi şartının dayatılması lazım.

Suriye’nin tutumunun ne olacağını izleyip görmek lazım. Ancak şimdiye kadar ki tutum yerindedir. Suriye’den daha fazla Türkiye beklenti içerisinde. Fakat Türkiye’nin dayattığı politikalarla bu işin çok zor olacağını düşünüyorum. Çok kolay olmayacak. Bir görüşme olsa bile bir ilerleme sağlanamayacağı ortadadır. Çünkü kırmızı çizgiler hala duruyor ve şu ana kadar Türkiye tarafından geri çekilme konusunda ciddi bir açıklama da yok.

Beşar Esad'ın bir süre önce gerçekleşen Baas Partisi toplantısında Rojava ile “diyalog başlatacağını ve birkaç ay içinde sonuç alacağını” söylediği, “askeri çözümü dışladığını ve bölgede askeri operasyon yapılmayacağını” belirttiği basına yansıdı. Bu konuda sanırım bir yalanlama gelmedi. Özellikle Ankara'nın bu açıklama sonrası Şam ile diyalog arayışını yoğunlaştırdığı belirtiliyor. Şam, Kuzey ve Doğu Suriye ile bir anlaşma yapma konusunda ne kadar ciddi? Bir diyalog var mı?

Şam ile Kuzey ve Doğu Suriye arasında hep bir ilişki vardı. Çünkü biz inanıyoruz ki çözümün Suriye içerisinde olması lazım ve Suriye’deki taraflarla konuyu çözmek lazım. Suriye hükümeti de bu sorunun bir tarafıdır, bir parçasıdır. Tabi ki şu ana kadar diyaloğun niteliği bizim istediğimiz düzeyde değil. Ama her zaman Suriye’nin bütünlüğünü esas aldık ve çözümü de Suriye’nin dışında değil Suriye’nin sınırları içerisinde çözülmesini istiyoruz. Bu nedenle bizim hep diyalog kurmaya yönelik çabalarımız oldu, bu konuda da var olan çabalar devam edecek.

 

* * *

Özerk yönetim, Suriye’nin bir prototipidir

* Kuzey ve Doğru Suriye Özerk Yönetimi bu sıcak gelişmeleri nasıl okuyor? Çözüm girişimleri var mı ve nedir çözüm?

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu gelişmeleri izliyor ve onun tutumu da her zaman yapıcı ve kapsayıcıdır. Tabi ki çözüm girişimleri hep oldu. Bu hem Suriye içinde hem de dış alanlarda demokratik bir pozisyonunu oluşturmak için ciddi çabalar içerisindedir. Aynı zaman da Suriye’de de çözümü gerçekleştirmek için ciddi çabalar içerisindedir. Ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi şu ana kadar çözüm iradesi gösteren tek güçtür. Son derece öz güvene sahip, çünkü öz güce dayanıyor, kendi halkına dayanıyor. Bu konuda da Suriye diyaloğu için birçok platform oluşturdu. Hala da o platformlar sürdürülüyor. En sonunda da bu alanda bir Toplumsal Sözleşme yazıldı. Bu Toplumsal Sözleşme de gelecek Suriye için son derece ön açıcıdır. Şu an Kuzey ve Doğu Suriye, Suriye’nin bir prototipidir. Ve burada gelişen siyasal sistem, burada gelişen kültür, burada gelişen toplumsal uzlaşı, birliktelik tabi ki bütün Suriye için de ciddi bir ilham kaynağıdır. Bu denenle Kuzey ve Doğu Suriye aslında tam bir çözüm gücü ve çözüm iradesidir.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.