Mücadele adamından kaçan detay     

Selim FERAT yazdı —

  • Mücadele adamı dostum, oğluyla ilgili detayı kaçırmış olmanın acısını çekti. Daha birçok acıyla birlikte, sanki adım adım ve bilerek bizi terkedip gitti… Bu da bana ve bize kalan büyük bir detay!

Bir mücadele adamının bıraktığı izi anıyorum:

17 yıl hapis yattıktan sonra Berlin’e yerleşti.

İdeallerinden hiç vazgeçmedi.

Kimliğini saklı tutuyorum.

Bana "Diasporada yaşam zor!“ demişti.

Diaspora teriminin Kürtler bağlamında kullanılmasını doğru bulmadığımı söyledim.

Uzunca tartıştık:

Ermeniler’in vatansız kaldıkları dönemde, diaspora terimi geçerliydi.

Yahudi halkı "ülkesiz“ olduğunda "diaspora“ uygun bir terimdi.

Filistin halkı aralıklarla "diaspora“‘ya mecbur edildi.

Başlangıçta ve yüzyıllar boyunca bu terim yalnızca Yahudi halkının sürgüne gönderilmesini ve tarihi vatanlarının dışına dağıtılmasını ifade ediyordu.

"Diaspora terimi ([diˈaspoʀa]; eski Yunanca διασπορά diasporá, dağılım, dağınıklık), dini, ulusal, kültürel veya etnik toplulukların geleneksel anavatanlarını terk ettikten ve bazen dünyanın büyük bölgelerine dağıldıktan sonra yurtdışındaki varlığını ifade eder“.

Birlikte mutabık kaldık:

Kürtler için geçerli olan kavram sürgün veya göç.

Sosyoloji: "Göçü bir kişinin veya bir grup insanın coğrafi ve sosyal mekanda ikamet ettiği yerin kalıcı olarak değişmesi olarak tanımlar. Uluslararası göç, göç sırasında ulusal sınırları aşan ikamet değişikliklerini ifade eder.“

Sosyolojide sürgün: "Yurt dışına gönderilme, devlet tarafından yapılan zulüm vb. nedenlerle kendi ülkesinin dışında kalma zorunda kalmak“ oluyor.

Bu mücadele adamıyla ikinci tartışmamız aile endeksliydi.

Aylar boyu süren meşakkatli bir uğraşıdan sonra oğlunu Berlin’e getirmeyi başarmıştı.

On yedi yıl boyunca babasının fiziki varlığını hissetmeyen 15 yaşındaki oğlunu nasıl kucaklayacağını bilmediğini söyledi.

Oğlu, babasının sevgisini aramaya koyuldu.

On yedi yıllık sevgi boşluğunu doldurması için, babasını yeni bir sosyal yaşam mücadelesine davet etti.

Biraz hodri meydan, biraz da "neredeydin, kimsin sen?" gibi çıkışlarıyla babasının sabır sınırlarını zorladı.

Mücadele adamı dostum, asker ve jandarmaya karşı direnmişti.

Sürgün yaşadığı İstanbul’da Bozkurtlara karşı nasıl mücadele edileceğini bilen usta bir devrimciydi.

Hapishanede, direnmiş, ölümün kıyısından dönmüştü.

Ama oğluna karşı çaresiz kalmıştı. Baba oğul neredeyse tartışma şansına sahip olamadılar…

Günün birinde, sekize katlanmış kareli bir kağıdı çaresiz bir halde elime tutuşturdu.

Bu sekiz parçadan birinin üzerine ince kalemle çizilen oval bir dairenin içine kalınca yazılmış "ölüm“ yazısı vardı.

Açtım:

En üstte,  altı iki kalem hatıyla çizilmiş, oğlunun ismi yazılıydı.

Altındaki "Vasiyetim“in altı bir kalem hatıyla çizilmişti.

Ve altında: "Ölüm sebebim; hep aynı hayatı yaşayacağımdandır! Hep fakir yaşayıp, her gün aynı şeyleri yapacağımı bildiğimden dolayıdır. (Birgün olsun birinin aklına gelmedim) Ailem sadece alışmıştır: 'Bu …nerede kaldı?' sorusunu demeye. Bu her ailede olan şeylerdendir.

Hiç kimse arkamdan ağlamasın, çünkü göz yaşları bile gelip geçicidir. Belki 1 belki 10 yıl sonra eninde sonunda unutulacaktır benim ölümüm. Birgün eninde sonunda öleceğimi bildiğim için, bugün ölmeyi tercih ettim.

Benden bu kadar. Herkes kendine iyi baksın.”

Bu satırları yazan bir zamanların genç çocuğu, şimdilerde tahminen 28 yaşında ve İstanbul’da yaşıyor.

Mücadele adamı dostum, oğluyla ilgili detayı kaçırmış olmanın acısını çekti. Daha birçok acıyla birlikte, sanki adım adım ve bilerek bizi terkedip gitti…

Bu da bana ve bize kalan büyük bir detay!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.