Dersim’in dinmeyen direnişi        

Selim FERAT yazdı —

  • Katliam tarihi bir travma; öne çıkması gereken, katliam değil, Dersim direnişi olmalı. Boyun eğmeyenler ve itaat etmeyenlerin tarihi daha da parlak. Direniş vardı ve devam etti; Bundan dolayı da katliam vardı ve devam ediyor.

Dersim katliamı, sadece bir bakış açısı.

Soykırıma denk düşen bir katl var ve Dersim insanı ve  doğası benzersiz bir travma yaşadı.

Buna rağmen, Dersim direnişi dinmedi ve otuz yıllık bir toparlanma sürecinden sonra, 70’li yıllarda devam etti.

Bu bağlamda, "Munzur Kültür ve Doğa Festivali“, insan ve tabiatı birleştiren bir hatırlatma eylemi olarak algılanmalıdır.

Katliam tarihi bir travma; öne çıkması gereken, katliam değil, Dersim direnişi olmalı.

Boyun eğmeyenler ve itaat etmeyenlerin tarihi daha da parlak.

Direniş vardı ve devam etti; Bundan dolayı da katliam vardı ve devam ediyor.

Boyun eğmeyenler olduğu müddetçe, şiddet de olacak;

Felaketler tekrarlanan sosyal gerçekler ve sonuçlarıyla birlikte sosyal değişimlere yol açacaklarından, dramatik sonuçlar doğururlar.

Direnen bir yumruğun, bir namluyla karşılaşması neredeyse kaçınılmaz.

Bu bağlamda bir zamanların Dersim’ine bakalım:

"Dersim, hükûmet-i Cumhuriyet için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliyat…selameti memleket namına farzı ayindir" (2 Şubat 1926). Aradan 13 yıl geçtikten sonra, tarihe "Dersim Kasabı“ adıyla geçen IV. Umumi Müfettiş Korgenaral Hüseyin Abdullah Alpdoğan 12.1.1939 tarihinde Dahiliye Vekaleti‘ne (İçişleri Bakanlığı) yazdığı kısa bir raporda, Aşuranlılar aşiretinden 5 kişinin Ovacık Kazasına dehalet ettiğini yazmış (Devletin Dersim Arsivi).

Bu bilgi üç beş satırdan oluşmakta.

Üçüncü satırında: "Bölgede sukünet vardır“ notu düşülmüş.

15 Kasım 1937’de Harput’da idam edilen Dersim direnişinin öncüsü Seyit Rıza’yı idam etmek için yaşını 75’ten 54’e indirdiler.

Oğlu Hüseyin’in idam edilmesi için ise yaşını 17’den 21’e çıkaran, 1925’te çıkarılan Şark Islahat Planı’nın devamı ve devamında Kurdistan’da uygulanan "Olağanüstü Hal“ kararnameleriydi.

General Alpdoğan’ın "Bölgede sukünet vardır“ notu, Seyit Rıza’nın idam edilmesinden yakinen bir yıl iki ay sonrasına denk düşüyor.

Bu rapor aynı zamanda, Kurdistan’daki direnişlerin 40’lı yıllara kadar sürdüğünü de belgeliyor.

Aradan yıllar geçmiş ve susmayan Dersim’in önde gelen liderlerinden M. Nuri Dersimi, direnen Dersim’in tarihini "Kürdistan Tarihinde Dersim“ yapıtına yansıtmıştı.

Ve Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar 9.10.1952 tarihli kararında,: Firari Kürt sergerdelerinden (elebaşı, başıbozuk, eşkiya) halen Halep’te oturan Dersimli Beytar Nuri tarafından Türkçe ve Latin harfleriyle yayınlanan "Kürdistan Tarihinde Dersim“ adlı kitabın yurda sokulmasının ve dağıtılmasının menedilmesi…kararlaştırılmıştır“ (a.y.)   

O Cumhurbaşkanı’ndan bu yana tüm Cumhurbaşkanları, olağanüstü yetkilerle donatılan ve Kurdistan’a yasak koyan Reis-i Cumhur oldular.

Bir dönem öncesine kadar, Diyarbekir’de görevlendirilen Olağanüstü Bölge Valiliği’nin öncesi var: Tunceli valisi ve komutanı sıfatıyla, Korgeneral Abdullah Alpdoğan, IV. Genel Vali olarak özel yetkilerle donatılmıştı.    

Devamı kayyumlar oldu. Kayyumlar da Olağanüstü Bölge Valilikleri’ne konan başka bir sıfat. Onlar bölge valilikleriydi. Şimdilerde her kente bir Olağanüstü Vali atanıyor.

Olağanüstü Hal’lerin sürekliliğinin nedeni devam eden o direniş.

Tarih öğretiyor; Olağanüstü hal ve olağanüstü Reis-i Cumhurlar o direnişi durduramayacaklar.

Biliyorlar, direniş korku şatosunu yıkacak!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.