Şark Islahat Planı ve deprem kuşağına itilen Kürtler

Dosya Haberleri —

  • Depremler Türkiye ve Kurdistan’da 11 ilde etkili olurken, resmi verilere göre toplamda 20 bin 662 bina ve 71 bin 52 bağımsız birim tamamen yıkıldı. Yine 507 bin civarında bina da ağır hasarlı. Bu yıkımlar ve beraberindeki ihmal sebebiyle Türkiye ve Kurdistan’da açıklanan resmi devlet verilerine göre 50 bin 783 kişi yaşamını yitirdi.
  • Depremlerin ardından özellikle Malatya, Palu, Bingöl, Karlıova ve Adıyaman faylarında stres birikimi olduğunu belirten bilim insanları, yeni felaketlerin de kapıda olduğunu söylüyor. AKP-MHP iktidarının ısrarla bu hakikati görmezden gelmesi ise akıllara, 1939 yılında yaşanan Erzincan depremi ve öncesini getiriyor.
  • Özellikle Şark Islahat Planı’nın en yoğun uygulandığı Muş, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Lice ve dört kentin ortasında kalan Bingöl’ün Islahatın ardından kurulan yeni yerleşim yerleri diri fay hatları üzerinde kurulduğu görülebiliyor. Islahat öncesi yerleşim yerleri ve ıslahat sonrası yerleşim yerleri haritalar üzerinde incelendiğinde gerçek de ortaya çıkıyor.
  • Bilim insanlarının art arda raporlar yayınladığı ve her fırsatta tehlikeli bölge olarak nitelendirdiği Erzincan, Erzurum, Elazığ, Kozluk, Muş, Dersim, Lice ve bu şehirlerin ortasında bulunan Bingöl için tehlike çanları çalarken, özellikle Bingöl, Karlıova, Kozluk ve Palu’ya yapılan ve bu yerleşim yerlerine giden bütün yollar da AKP tarafından fay hattı üzerine yapıldığı yayınlanan haritalar ile görülebiliyor.

YUNUS ASLAN

Kapitalist dünyada ayakta durmaya çalışan ulus devletlerde liyakat ve rasyonalitenin yerini milliyetçi, dinci ve ticari aidiyet alıyor. Bu ülkelerde her gün facialar yaşanırken, ihmal ve rant yeni katliamlara sebep oluyor. Öte yandan, temel bir devlet politikası olan, yandaş kayırma, Türkiye’de her gün yeni katliamlara sebep oluyor. Yoksulluk ve açlık yaşayan halklardan alınan vergiler de kamu yararına harcanması gerekirken, milyarlarca lira savaşa harcanıyor. Kamuya hizmet yerine, sermayeye destek politikaları ise doğal olayları dahi katliama dönüştürüyor. Bu katliamlardan biri de 6 Şubat 2023’te tarihe geçti.

Depremler Türkiye ve Kurdistan’da 11 ilde etkili olurken, resmi verilere göre toplamda 20 bin 662 bina ve 71 bin 52 bağımsız birim tamamen yıkıldı. Yine 507 bin civarında binanın da ağır hasarlı veya bir kısmı yıkılmış olduğu da veriler arasında. Bu yıkımlar ve beraberindeki ihmal sebebiyle Türkiye ve Kurdistan’da açıklanan resmi devlet verilerine göre 50 bin 783 kişi yaşamını yitirdi.

Doğal bir olay olan depremi felakete dönüştüren eylemler ise araştırmalar sonucu ortaya çıktı. Fay hattı üzerine kurulan yapı ve yollar ve alüvyon zemin üzerine yapılan kaçak yapılara verilen (satılan) ruhsat ise yaşanan can kayıplarının kader değil katliam olduğunu gösterdi. Fay hattı üzerine yapılan yollar, deprem sebebiyle çökünce birçok bölgeye ulaşım sağlanamadı. Birçok köy ve ilçe kaderine terk edildi. Bölgeye ulaşabilen sivil halk ise enkaz altında kalan yurttaşların soğuktan ve susuzluktan öldüğünü belirtti.

(Islahat Öncesi Bingöl Yerleşim Yeri)

 

Devlet politikası

Depremlerin ardından özellikle Malatya, Palu, Bingöl, Karlıova ve Adıyaman faylarında stres birikimi olduğunu belirten bilim insanları, yeni felaketlerin de kapıda olduğunu belirtti. Tıpkı Maraş depremleri öncesinde olduğu gibi uyarı yapılan illerde de önlemler alınmıyor. Bilim insanlarının, bilimsel incelemeler sonrası ısrarla bu bölgeye dikkat çekmesi ve bölgede daha önce de birçok kez büyük depremlerin olması göz önüne alındığında, yaşanabilecek felaket anlaşılabiliyor. AKP- MHP iktidarının ısrarla bu hakikati görmezden gelmesi ise akıllara, 1939 yılında yaşanan Erzincan depremi ve öncesini getiriyor.

Son yüzyılda özellikle Kurdistan’da artan depremler, başta jeoloji mühendisleri olmak üzere, konu üzerinde çalışan birçok bilim insanını bölgeye çekti.  Bölgede incelemede bulunan bilim insanları, Doğu Anadolu Fay hattında enerji birikmesi olduğu yönünde uyarılarda bulundu. Uyarılarda bulunan bilim insanlarından biri de Nazi Almanya’sından kaçarak 1934 yılında Türkiye’ye gelen Profesör Wilhelm Salomon-Calvi’ydi.

Salomon - Calvi Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne bağlı Tabii İlimler Fakültesi bünyesinde bulunan Jeoloji Enstitüsü’nün başına geçti. 2 yıl boyunca Kurdistan ve Türkiye’de araştırmalar yaparak dönemin hükümetine raporlar sundu. 22 Ocak 1939’da deprem ve depreme karşı alınacak önlemler üzerine bir kanun tasarısını dönemin meclisine sundu ancak dönemin hükümeti hiçbir önlem almadı. Nitekim 26 Aralık 1939 yılında Erzincan’da 7.9 büyüklüğünde bir deprem meydan geldi ve resmi devlet kaynaklarına göre 40 bine yakın insan hayatını kaybetti. Bu depremin ardından da birçok araştırma ve rapor hazırlanırken devlet aklı yine bu doğa olayını görmezden gelerek hiçbir önlem almadı. Peki Kurdistan’a yönelik bu tutumun sebebi neydi?

(Yeni Bingöl Yerleşim Yeri)

Tehcir, özel savaş ve katliam

Fransız İhtilalinin ardından 18. İle 19. Yüzyıllar arasında başta Avrupalı halklar olmak üzere Dünyadaki halklar içinde yayılan özgürlük fikri 19’uncu yüzyıla gelindiğinde doruk noktasına ulaştı. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun sömürgesi olan halklar da özgürlük arayışına girerek birer birer özgürlüklerini ilan etti. Avrupa, Afrika ve Asya’daki topraklarını kaybeden Osmanlı Devleti hızla yok oluşa sürükleniyordu. Emperyal Güçlerin yeni sömürge savaşları Osmanlı topraklarına da sıçrarken bu dönemde Anadolu ve Kurdistan’da yaşayan halklar direnerek işgali durdurdu. Bu dönemde Ermeni ve Kürtlerde de özgürlük fikri yaygınlaşmış ve örgütlenme çalışmaları hız kazanmıştı. Durumdan rahatsız olan İttihat Terakki Cemiyeti devlet aygıtını ele geçirerek Ermenilere karşı büyük bir soykırım gerçekleştirdi.

Cumhuriyetin kurulmasının ardından tekçi devlet anlayışı da resmî ideoloji olarak benimsendi. Yeni oluşan bu sisteme karşı Kürtler de ayaklanarak birçok isyan başlattı. Bu isyanlar katliamlar ile bastırılırken Kürtler yine de geri adım atmadı ve nihayetinde Kürdistan Teali Cemiyeti bünyesinde örgütlenen Kürtler 1924 yılında Cibranlı Halid Bey ve Yusuf Ziya’nın tutuklanmasının ardından cemiyetin başına geçen Şeyh Said 1925 yılında büyük bir isyan başlattı. Bu isyanı da kan ile bastıran devlet aklı 1925 yılında Şeyh Said ve 46 arkadaşı Amed’de idam edildi.

Ancak isyanların etkisinden çıkamayan ve panik yaşan devlet aklı Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Şark Islahat Planı yürürlüğe sokuldu. 8 Eylül 1925 tarihinde Şark Islahat Encümenliği kurdu. 25 Eylül 1925'te Şark Islahat Encümeni, Şark Islahat Planı için aşağıdaki tavsiyeleri içeren raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sundu.

* Kürt seçkinlerinin bir yönetim organı olarak ortaya çıkmasını engellemek

* Hükûmetin politikalarını boşa çıkarabileceğine inandığı insanları yeniden yerleştirmek

* Fırat Nehri'nin doğusundaki illeri, süresiz sıkıyönetim ile yönetilecek olan Genel Müfettişlik adı verilen idari bir alt bölüm altında yeniden birleştirmek.

* Hem Türkçe olmayan dillerin kullanılmasını hem de Kürtlerin ikinci düzey görevlerde istihdam edilmesini yasaklamak

* Kürtlerin başka bölgelere yerleştirilmesi için 7 milyon lira sağlanması

Rapor, çok sayıda yeniden yerleşim yasasını ve Kürtlerin çoğunlukta olduğu illeri içeren üç umumi müfettişlik kurulmasını teşvik etmekteydi.

Planın ardından Kurdistan’da asimilasyon ve tehcir hız kazandı. Bu plan neticesinde birçok Kürt yerleşim yeri tahrip edilerek, yeni ve kontrol edilebilir şehirlerin inşasına başlandı. Bu bölgelerden en dikkat çekeni ise bugün deprem kuşağının içinde yer alan Elazığ, Bingöl, Erzurum, Erzincan, Muş ve Malatya bölgesiydi. Özellikle Şeyh Said isyanına katılan, destek veren köyler ve merkezi yerleşim yerlerinin hedef alındığı bölgede önce tehcir uygulandı. Ardından yeni kurulan şehir merkezlerine bölge dışından farklı milliyetçi nüfus yerleştirildi. Tehcirin ardından şehirlerine ve köylerine geri dönen insanlar da yine yeni kurulan bu kentlere yerleştirildi. Atatürk’ün ölümünün hemen ardından 11 Kasım 1938 yılında cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü de bu plana sadık kalarak Kurdistan’da savaş politikalarını devam ettirdi.

Kurdistan’da yaşanan en büyük deprem felaketi olan Erzincan depremi öncesinde İsmet İnönü’ye giden raporlarda yeni kurulan şehirlerde deprem riski olduğu ve bu sebeple şehirlerin taşınması gerektiği söylense de ıslahat planını hatırlatan İnönü, bu talebi reddetti. Nitekim tarihler 27 Aralık 1939 yılını gösterdiğinde Erzincan merkezli 7.9 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Deprem sonucunda resmi devlet kaynaklarına göre, 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti ve birçok yerleşim alanı da tamamen yıkıldı.

(Islahat Öncesi Lice Yerleşim Yeri)

(Yeni Lice Yerleşim Yeri)

Şark ıslahat planı sürüyor

Öte yandan son depremlerin ardından Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) gibi devlete ait kurumlarca hazırlanan deprem risk haritalarında ortaya çıkan bazı veriler de var. Bu haritalar incelendiğinde özellikle Şark Islahat Planı’nın en yoğun uygulandığı Muş, Erzincan, Erzurum, Elazığ, Lice ve dört kentin ortasında kalan Bingöl’ün Islahatın ardından kurulan yeni yerleşim yerleri diri fay hatları üzerinde kurulduğu görülebiliyor. Islahat öncesi yerleşim yerleri ve ıslahat sonrası yerleşim yerleri haritalar üzerinde incelendiğinde gerçek de ortaya çıkıyor. Profesör Wilhelm Salomon-Calvi’nin 1936 yılında yayınladığı “Türkiye Cumhuriyeti’nde Jeolojik Görünümler” kitabını referans alan devlet aklı Kürtleri korunaklı dağlarından ederek deprem kuşağına yerleştirdi.

Islahat Planlanı’nın ardından birçok deprem yaşandı ancak devlet aklı yine de planı devam ettirerek günümüze dek Şark Islahat’ına sadık kaldı. AKP’nin iktidara geldiği yıllarda ise Şark Islahat Planı yerini Büyük GAP Projesi’ne bıraktı. Bu dönemde Eski yerleşim yerleri baraj altında bırakılırken, birçok tarihi eser ise yok edildi. Yine Kurdistan’ın kırsal bölgelerindeki verimli topraklarına kurulan santral ve maden ocakları ile tehcir hızlandırıldı. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası’nın yayınladığı Jeoloji Mühendisliği Dergisi’nin Şubat 2021 yılında yayınlanan 21’inci sayısında deprem kuşağına itilen bölgelerin AKP eli ile yeni felaketlere hazırladığı ile ilgili raporlar yayınlandı. Rapora göre “. Ülkemizin en önemli diri faylarına çok yakın olması ve doğrudan fay hatları/zonları üzerine oturmasına rağmen Bingöl ilimiz bu iki temel çalışmadan da yoksundur. İlk kez 02.04.2012 tarihinde onaylanan Malatya- Elâzığ- Bingöl- Tunceli Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planının J42, J43, J46, K39, K40, K42, K43, K45, L40 ve Lejand Paftaları, Plan Uygulama Hükümleri ve Plan Açıklama Raporu 16.09.2013 tarihinde yapılmıştır. Plan bu tarihten sonra 13 defa değişikliğe uğramış olup son plan değişikliği 19.02.2020 tarihinde yapılmıştır. Çevre düzeni planlarında diri faylar dikkate alınmamıştır” denildi.

(Islahat Sonrası Karlıova Yerleşim Yeri)

(Islahat Öncesi Karlıova Yerleşim Yeri)

Bilim insanlarının art arda raporlar yayınladığı ve her fırsatta tehlikeli bölge olarak nitelendirdiği Erzincan, Erzurum, Elazığ, Kozluk, Muş, Dersim, Lice ve bu şehirlerin ortasında bulunan Bingöl için tehlike çanları çalarken, özellikle Bingöl, Karlıova, Kozluk ve Palu’ya yapılan ve bu yerleşim yerlerine giden bütün yollar da AKP tarafından fay hattı üzerine yapıldığı yayınlanan haritalar ile görülebiliyor.

Devletin birimleri olan AFAD ve MTA’nın hazırladığı haritalarda görülen bu yollar ve kentler için ise hala hiçbir adım atılmış değil. Özellikle Karlıova’ya giden ve ilçe merkezinden geçen Erzurum -Bingöl karayolu olan D-950, Varto - Karlıova yolunun Çalıdere, Köprücük, Onpınar ve Kargapazarı mevkilerinden geçen D- 955 kara yolunun kolu ve Karlıova’nın güney girişi olan Karlıova- Bingöl D-950  karayolu da fay hattı üzerine kurulu. Böylelikle olası bir depremde ilçenin tüm girişleri kapanıyor.

Bingöl İl merkezine giden ve şehir merkezinden geçen D-300 karayolunun batı kısmında onlarca fay hattının bulunduğu da haritalar üzerinden görülebiliyor. Bingöl’ün güney girişi olan Bingöl - Diyarbakır yolu olan D-950 kara yolu da fay hattı üzerinde. İl merkezinin doğu girişi olan D-300 kara yolunun da özellikle D-300 ve D-950 kara yollarının kesişim yeri olan Köprübaşı ve Çavuşlar mevkileri de fay hattı üzerine kurulu. Böylelikle Bingöl de olası bir deprem sonrası giriş ve çıkışa kapalı hale gelebilir.

Öte yandan, Jeoloji mühendisleri ve STK’ler olası depremler için yeni raporlar yayınlamaya ve uyarılarda bulunmaya devam ederken, iktidar sözde müjdeler vererek baraj, santral ve diğer yapılar ile deprem riskini artırıyor. Ayrıca hiçbir uyarıya kulak asmayarak sessizliğini koruyan hükumet, özel savaş politikalarına ağırlık vererek, 1925 yılından bu yana devlet aklı ile devam ettirilen Şark Islahat Planı’nı sürdürüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.