Tavşantepe prototiptir
- DEM Parti Milletvekili Beritan Güneş, “Narin’in köyü Çulî’de (Tavşantepe) yaşananlar ülke genelindeki suskunluğun mikro düzeyde bir yansıması, küçük bir prototipi” dedi.
ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL
DEM Parti Çocuk Hakları Komisyonu Sözcüsü Beritan Güneş, Narin’in katledilmesinin arka planında siyasal iktidarın Hüda-Par (Hizbulkontra) gibi karanlık yapılar eliyle sürdürdüğü “kültürel soykırım” ve “yozlaştırma” politikasının yattığına dikkat çekerek, bu politikaların sokak sokak, mahalle mahalle nasıl örgütlendiğine ilişkin gözlemlerini anlattı.
Dönemin Türk İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 23 Mayıs 2023 tarihli “Burada Türkiye Cumhuriyeti Devleti çok önemli ve stratejik bir adım atmıştır. Bunun faydasını Türkiye 10 yıl sonra anlayacak” açıklamasını hatırlatan Güneş, AKP ve Hüda-Par’ın “itibar ortaklığının” Kürdistan’da yansımalarını seçimlerden hemen sonra yavaş yavaş görmeye başladıklarını söyledi. Güneş, “Aslında bu geçmişten beri örülen bir sistemdi. Genel seçimlerle birlikte bu biraz daha ayyuka çıktı ama seçimlerin çok öncesinde başlayan kayyumlar sürecinden beri ciddi oranda Kürdistan’da neredeyse çocukların gidebileceği, zaman geçirebileceği, sosyalleşebileceği, aslında sözde sosyalleşebileceği tek alanlar olarak Kuran kursları bırakıldı” dedi.
Çocukların buluşabildiği tek merkezin Kuran kursu olmasının özel bir politika olduğunun altını çizen Güneş, bunların her birinin Hüda-Par ve AKP’nin iş birliğinin sonuçları olduğunu söyledi. Belediyelere ait çocuk güvenliğinin ve çocuğun üstün yararının gözetildiği bütün kurumların kayyum eliyle kapatıldığını hatırlatan Güneş, “Kapatılan kurumların yerine hiçbir şey açılmadığı gibi her mahallede, her köyde, her sokak başında yalnızca ve yalnızca Kuran kursları açıldı. Kuran kursları neredeyse artık her köşe başında bulunan bir kurum haline getirildi” diye konuştu.
Kültürel soykırımın hedefindeler
Hüda-Par eliyle Kuzey kürdistan'da çocuklara yönelik özel bir asimilasyon politikası yürütüldüğünü ve benzeri politikaların Türkiye’nin geneline yeni müfredat değişikliğile yayılmaya çalışıldığını kaydeden Güneş “Bütün bu politikalar; kimliğinden, kültüründen, özellikle söylüyorum gerçek örf ve adetlerinden Kürtlerin koparılmasına sebep oldu” dedi.
Güneş, 8 Eylül’de Diyarbakır Adli Tıp Kurumu önüne gelerek Narin Güran’ın ailesi ile görüşen Hüda-Par Genel İdare Kurulu Üyesi Vedat Turgut’ın “Bunlar bizim kültürümüz değildir” açıklamasını da şöyle değerlendirdi: “Kimse Narin’in neden öldürüldüğü, neden Kuran kursundan çıktıktan sonra öldürüldüğünü sorgulamıyor. 9 yaşındaki bir çocuk kaybedilmişken kültürü en çok tahrip eden bu odaklar tarafından verilen ilk mesajda vurgu ‘kültüre’ yapılıyorsa burada bütün halkımızın ve muhalefetin düşünmesi gerekiyor. Kürt kültürünün merkezini kaydırmaya çalışan odakların, kültür vurgusu yapması kendilerini ifşa ediyor. Çünkü onlar kültür değiştirme odaklı çalışma yürüttükleri için bütün meseleye kültür gözüyle bakıyorlar. Hüda-Par iktidarla iş birliği içinde Kürdistan’da kültürel soykırımın araçlarından biri olarak kolları sıvamış durumda.”
Bilip de susmak!
“Narin’in köyünde yaşananlar ülke genelindeki suskunluğun mikro düzeyde bir yansıması, küçük bir prototipi” tespitinde bulunan Güneş “Türkiye’de herkes Kürt sorunu olduğunu bilmiyor mu? Herkes Kürt sorunu olduğunu inkar etmiyor mu?” diye sordu. “Köylülerin Narin’in cinayetiyle yüzleşememesine bir de buradan bakalım” diyen Güneş, şöyle devam etti: "Narin cinayetinde de mevcut köyde kimse gerçeği söyleyemedi; gerçeği söylediği anda başına bir şey geleceğini biliyor. Herkes gerçeği biliyor ama bu gerçeği ifade etmiyor. Bu olayla ilgili kamuoyunun vicdanını rahatlatacak, zihnindeki soru işaretlerini giderecek bir açıklama yapılmadıkça asla ve asla durmayacağız. Failler cezalandırılmadıkça, şüphelerin üzerindeki sır perdeleri kaldırılmadıkça biz kendi komisyonlarımızı, kendi yapılarımızı devreye sokarak orada ne olup bittiğini bizzat araştıracağız ve araştırmalarımızın sonuçlarını tüm kamuoyuyla paylaşacağız.”
* * *
Prof. Fincancı uyardı
Adli Tıp Uzmanı Prof. Şebnem Korur-Fincancı, bilimsel verilerin tamamlanmadan spekülasyonların yapıldığını ve basının kesinleşmemiş bulgularla haber yaptığını belirterek, hakikatin ortaya çıkartılmadığını söyledi.
Prof. Fincancı, 8 yaşındaki Narin Güran'ın katledilmesine ilişkin adli tıp inceleme süreçlerini bianet’e değerlendirdi: “Olayla ilgili tüm detayların koruma altına alınması; olay yerlerine de giriş çıkışların engellenmesi, olay yerinin de koruma altına alınması gerekiyor. Genel olarak gördüğümüz kadarıyla henüz adli tıp süreçleri bitmeden, kişilerin hem suçlu ilan edildiğini, abinin, annenin, amcanın, babanın adının geçtiğini görüyoruz. Hiçbir yorum bilimsel verilerle yapılmıyor. Bilimsel verilere dayanmayan her cümle gerçek dışıdır aslında. Sürekli ‘inanıyorum’, ‘düşünüyorum’, ‘güveniyorum’ gibi cümleler kuruluyor. Bunlar bilimsel veri değildir.
Henüz bilimsel veriler tamamlanmadan, bilimsel bulgular sonuçlanmadan haberler yapıldı, kamuoyu ile paylaşıldı. Tamamlanmamış bilgilerle yapılan yorumlar, bilimsel olamaz. Üstelik bu süreçten direkt olarak basın haberdar oluyor. Basın, tamamlanmamış ve kesinleşmemiş bilgilerden haber yapıyor. Adli süreçler tamamlanmadan, olay yeri süreçleri bitmeden ortaya atılan iddiaların tamamı gerçek dışı olabilir. Haber yaptığınız insanların masumiyet karinesini ihlal etmiş olursunuz. Kesin yargıya varmadan tüm bulguların toplanmış, sonuçlanmış olması gerekiyor. Maalesef birkaç basın kurumu dışında birçok kurum bu detayları gözardı ediyor. Basın adeta dedektif gibi davranıyor.”