Fransa’nın seçimi ve gelecek

Forum Haberleri —

Fransa/foto:AFP

Fransa/foto:AFP

  • Irkçılık siyasetin ana öznesine dönüştürüldü. Bu iklimden hızlı bir şekilde çıkılmalı. İşte şimdi, Fransa’da bu yeniden değişim başlayacak mı diye umutlanmak istiyoruz. Böyle devam etmesi durumunda bütün insanlık kaybetmeye devam edecektir. Bu sınav önümüzde duruyor.

ERCAN JAN AKTAŞ

Avrupa’da son yıllarda aşırı sağdaki yükselme öncelikle göçmenleri ciddi bir şekilde tehdit etmeye devam ediyor. Son yıllarda Afganistan, Suriye, Ukrayna’da gelen göçmenler ile birlikte hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde göçmen karşıtlığı üzerinden popülist aşırı sağ tırmanışa geçti. Hollanda'da Geert Wilders liderliğindeki PVV, Fransa'da Marine Le Pen'in partisi RN, Almanya'daki aşırı sağcı AfD, Avusturya'daki FPÖ, İtalya'da Matteo Salvini'nin partisi Lega, Belçika'daki aşırı sağcı Vlaams Belang, Macaristan’da Orban’ın başında olduğu Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) bu tırmanışın başını çeken partiler.

6-9 Haziran'da 27 AB üyesinde düzenlenen AP seçimlerinin sonuçları bu tırmanışı açık bir şekilde gösterdi. Bu tırmanışın başını Almanya’da AfD çekerken, Fransa’da Marine Le Pen’in partisi Rassemblement National/Ulusal Birlik (RN) aldığı oy oranı ile Fransa’da birinci parti seviyesine yükseldi. Uzun yıllardır Fransa’da aşırı sağın başını çeken RN, bu kez bütün tahminlerin üzerinde bir oy oranı ile ciddi tartışmaları da tetiklemiş oldu. Bu sonucu gören Cumhurbaşkanı Macron günün akşamında meclisi fesederek erken seçim kararı aldı. Bu şekilde kalmayan meşruiyetini yeniden kurmak, dağınık solu bir kez daha ‘aşırı sağ gelmesin de’ refleksi ile kendisini bir kez daha sandıklarda çıkarmasını umuyordu. Anaçakım medya, anketler, televizyonlardaki analistler bu sefer RN’in salt çoğunluk ile Fransa’nın yeni iktidarı olacağına dair kesinleşmiş kanaatlerini paylaşıyorlardı.

Fransa’da 30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılan iki turlu yasamayı belirleyecek ‘élections legislative/yasama seçimleri’nin galibi kendileri dahil hiç kimsenin beklemediği NouveauFront Popularire/Yeni Halk Cephesi oldu. Yeni Halk Cephesi’ni (NFP) oluşturan La France Insoumise (LFI)- 78, Sosyalist Parti (PS)- 69, Ekolojistler- (27) ve Fransız Komünist Partisi (PCF)- 9, toplamda 184 sandalye sahibi, blok olarak mecliste birinci sırada yer aldı. Bu sonuç  ile mutlak çoğunluk (289 sandalye) sağlanamadığı için hükümet kurmaya yetmiyor. Kazanacağına kesin gözü ile bakılan Rassemblement National ise 577’lik mecliste 143 sandalye sahibi olarak en çok sandalye sahibi parti oldu. Cumhurbaşkanı Macron’un partisi Renaissance (RE) ise 99 sandalye ile mecliste olacak.

Bu durum bir koalisyonu zorunlu kılıyor. Kimileri Almanya’da olduğu gibi bir koalisyon ihtimalini sol-yeşil- merkez sağ bir koalisyon ihtimalini konuşurken, NFP’in en büyük Partisi La France Insoumise (LFI)’in lideri Jean-Luc Mélenchon ve Cumhurbaşkanı Macron bu ihtimalin sözkonusu olamayacağına dair söylemler geliştirmeye başladılar. Macron’un hükümeti kurması için kime işaret edeceği bu bir kaç günün en popüler sorusu olmaya devam edecek. Her türlü formül, koalisyon ya da farklı ittifaklar bu tablo ile Fransa’da işlerin büyük bir mücadele içinde devam edeceğini gösteriyor. Bu yazının asıl konusu ise, tıpkı bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Fransa’da da seçimlerin sonuçlarını belirleyen birbirinden ayrı düşünülemeyecek olan göçmenler ve yurttaşların artan ekonomik sorunları.

Bütün Avrupa’da özellikle de son yıllarda orta ve alt sınıflar içinde yaşanan ekonomik küçülmenin tek sebebi göçmenler gösterildi. Sebeplerinden uzak analizler, yayınlar, siyasetçilerin popülist söylemleri televizyon/medya aralığında bir bakışa sahip olan insanlar için yaşadıkları sorunların tek sebebi göçmenlerdi. Kimse Afganistan, Irak, Suriye, Burkina Faso, Çad, Moritanya ve diğer savaş bölgelerinde kendi ülkelerinin ordularının ne yaptıklarını sorgulamıyor.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) Mart 2024’de bir rapor yayınladı. Dünya genelindeki silah ve askeri teçhizat satışıyla ilgili 2019-2023 ile 2014-2018 yıllarını karşılaştırdığı raporunda, Orta Doğu ülkelerinin silah ithalatının yüzde 52’si ABD tarafından sağlanırken, bu ülkeyi yüzde 12 ile Fransa, yüzde 10 ile İtalya ve yüzde 7,1 ile Almanya’nın izlediğini açıkladı. Aynı raporda Amerika’dan sonra  önceki beş yıllık dönemle karşılaştırıldığında satışlarını yüzde 17 artıran ve yüzde 42 küresel paya ulaşan ABD yer alıyor. SIPRI'ye göre Rusya ilk kez en büyük ihracatçılar arasında üçüncü sıraya geriledi ve ikinci sırayı Fransa'ya kaptırdı. Fransa yüzde 47 artış ile payını yüzde 11'in üzerine çıkardı.

Bütün bu savaşların göçlerin temel nedeni olduğunu konuşan sadece bu konuları çalışan insanlar. Siyaset ve medyada bu gündem yok, ancak her gün/an ‘göçmenlerin gelişi ile yaşanan ekonomik sıkıntılar, toplumsal yaşamdaki kaos ve karmaşa’ üzerine ahkam kesenler çok. Bu söylemin ciddi bir alıcısı var. Fransa’daki siyasi parti ve söylemlere baktığımızda, sol, sosyalist, komünist ve ekolojistlerin dışında merkez sağdan aşırı/faşist yapılara kadar hemen herkes bütün sorunların çözümünün ancak göçmenlerden kurtulmak ile mümkün olduğunu söylüyor. Fransa’da bunu en iyi yapan parti Rassemblement National/Ulusal Birlik (RN), yani Fransa’da en yüksek oy alan parti.

Bu partinin tarihsel seyri anti-semitist bir politika üzerinden Hitler hayranlığı ile 1972’de Jean-Marie Le Pen ile başlar. 1987'den itibaren Nazi gaz odalarının ve Yahudi soykırımını "İkinci Dünya Savaşı tarihinin bir ayrıntısı" diye tanımlayan ve yahudi karşıtlığıyla bilinen Jean-Marie Le Pen, Fransa’da yığınsal çokluk tarafından "zehirli" olarak bilinirdi. Raşist, anti-semitist, ırkçı hezeyanlar ile daha fazla yol alınamayacağı görüldüğünde yerine 2011’de kızı Marine-Le Pen geçti. Medyaya verdiği açıklamalarında; "Evet, ben de profesyonel kedi yetiştiricisiyim, bir açıdan çiftçiyim" diyerek kitlelere sempatik gözükerek RN’yi dönüştürmeye başladı.

Öncelikle kendilerine dönük anti-semitik söylemini unutturmak için pratik süreçler içinde yer aldılar. Giderek ılımlı bir söylem benimsemiş olsa da, özellikle göç, ulusal kimlik ve İslam konularındaki görüşleri olduğu gibi kaldı. Büyük hedefine bu şekilde ulaşamayacağını anladığında Lil de france/Paris’in isyanları ile bilinen göçmen Seine Saint Denis Paris banliyösünde İtalyan göçmen bir ailede 26 yaşındaki Jordan Bardella’yı partinin başına getirdi. Bardella, göçmenlik karşıtı RN partisine liderlik eden ve Le Pen ailesinin bir üyesi olmayan ilk kişi. Bardella tipi üzerinden özellikle çalışılabilecek bir karakter. Medya patronlarının siyaseti dizayn ettikleri Avrupa’da aşırı sağın kişi söylemleri, duruşu üzerinden geniş kitlelere ‘normal’ bir söylem ve siyaset haline getirilmesinin iyi bir örneğini sunmaktadır.

Bardella göçmen mahallesinde çıkmış, genç, özenli dili, güler yüzü, bir zamanlar Jean-Marie Le Pen tarafından başkentin batısındaki zengin bir bölgede yer alan bir şatodan yönetilen bir parti olan RN'nin imajının iyileştirilmesine ciddi şekilde katkıda bulundu. Medyada, televizyon programlarında sempatik sıcak görünümü ile genç seçmenlerin ilgi gösterdiği popüler müzikler, ses efektleri ve video klipleri kullanarak sosyal medyada çok popüler oldu. Bir milyondan fazla takipçisinin olduğu TikTok'u politikadan uzaklaşmış gençlere ulaşmak için bir araç olarak çok iyi kullanıyor. Bütün bu şirinliklerle birlikte RN’in temel politikalarını da ince bir ayarla hayata geçirmekten geri kalmadı. Ulusal sınır kontrolleri yaparak göçmenlerin serbest dolaşımını sınırlamak ve AB iklim kurallarını geri çekmek için kampanyalara imza attı. Avrupa'da önemli bir güç merkezi olmayı hedefleyen Bardella, partisini aşırı sağcı Almanya için Alternatif'ten (AfD) uzaklaştırdı ve bir dizi tartışmanın ardından Avrupa Parlamentosu'ndaki grupla artık ittifak yapmayacağını ilan etti.

Asıl sorulması gereken sorulardan bir tanesi; tüm tecrübesizliğine karşın medyadaki en görünür siyasetçilerden biri olmayı nasıl ve kimlerin katkısı ile başardı? İkinci soru; Bir zamanlar oy verse bile utancından ‘hayır asla’ diyen Fransızlardan 10 milyon insan göçmen karşıtı, nasyonalist, faşist bir partiye nasıl oy verdi? Üçüncü soru ise; Jean-Marine Le Pen gibi aşırı sağcı, fanatik, göçmen düşmanı, anti-semitist bir siyasetçiden, Bardella gibi sistemle uyumlanan bir popülist sağ politikacı görünümlü bir siyaset ile bu siyasetin özünün değişmediği geniş kitlelere nasıl anlatılacak? Bu noktada son seçimlerde büyük bir zafer ile çıkan Nouvea Front Populaire (Yeni Halk Cephesi)’ne önemli bir görev düşüyor. Bu başarısı ile sürekli konuşulan, daha yaygın görülen bu siyaset kendi iç/siyasi hesaplarına kapılmadan, popülist medya ve siyaset elitleri tarafından ters yüz edilmiş savaş-silah-göç hikayesinin olduğu gibi bütün parametreleri ile anlatmayı daha etkili bir şekilde yapmalıdır. Elinde her zamankinden daha iyi bir fırsat var.

Çok korkulmasına rağmen Fransızlar bir kez daha ‘aşırı sağa geçit yok’ dediler. Bu yeni mücadele için ancak başlangıç sayılabilir. Önümüzdeki iki yıl içinde Fransa’daki bütün sol, sosyalist, ekolojist ve marksist yapı ve partiler popülist söylemler dışında, hayatın içinde bir dil kurmak ve geniş kitleler ile bunu paylaşmak zorundadır. ‘Mülteciler ya da yabancılar’ diyerek bir genelleme yaparak kurulacak her cümle yanlıştır. Kimdir mülteci, yabancı olmak ne demektir? Paris’te yaşayan bir Alman’a, Berlin’de yaşayan bir Fransız ya da İstanbul’da yaşayan Alman ya da Fransıza ‘göçmen’ dendiğini duymadık. Kimdir bu göçmenler; Afrikalılar, Asyalılar, Ortadoğulular... Yani ‘beyaz’ iklimin dışında kalanlar. Yani kendi coğrafyaları bu ‘beyaz’ iklimciler tarafından gasp, talan, savaş alanlarına dönüştürülen yüz milyonlar.

Söylemlerin asıl içeriği ırkçılığa dayanıyor. Irkçılık ise Avrupa’da kurucu bir sistem oldu. Şu anki ‘ileri’ kapitalist ülkelerin ileri kapitalist ülkeler olmasını sağlamış olan sömürü ve hiyerarşi sistemidir ırkçılık. Eşitliksiz yaratan bütün sistemlerde olduğu gibi, onun da kendini meşrulaştırdığı bir ideolojik yapılanması var. Irkçılık, halklar arasında var olan fiziksel ya da kültürel farklılıkları, savunduğu eşitsizlik sisteminin gerekçesi olarak sunuyor. Ten rengi, göz şekli, kıl oranı vs. gibi bedensel ya da konuşma şekli, oturup kalkma, yemekler, inançlar gibi sosyal, kültürel özellikleri eşitsizlikleri doğallaştırmanın aracı olarak gösteriyor. Tarihsel olarak, kölecilikle kafatasçı ırkçılığın eş zamanlı gelişmiş olması bu sebepten.

 

Eşitsizliği yaratanların halklar içine saldıkları zehir

1) "Te voilà encore toi? On t’a invitée? Non! Tu dégages! J’ai quitté les HLM à cause de gens comme toi"/"İşte yine buradasın. Davet edildin mi? Hayır! Buradan gidiyorsun! Sizin gibi insanlar yüzünden belediye konutlarından ayrıldım." Jordan-Le Pen’in partisi RN’nin seçim vaatlerinden ilki; iktidara geldiklerinde yabancıları sosyal konutlardan çıkararak yerine ülkenin asıl sahipleri Fransızları yerleştirmek.

2) "On fait ce qu’on veut, on est chez nous. Va à la niche! "/ "İstediğimizi yaparız, evimizdeyiz. Köpek kulübesine git!" Seçim kampanyası broşüründe, RN'in "yasal ve yasadışı göçü büyük ölçüde azaltarak" ve "yabancı suçluları sınır dışı ederek" "göç bataklığını durdurmak" olduğunu yazar.

3) "Renverse pas le problème, parce que c’est bien toi. Y a qu’à regarder juste ces trucs dégueulasses qu’elle a dans les cheveux"/ "Sorunu tersine çevirme, çünkü asıl sorun sensin. Saçındaki şu iğrenç şeylere bakın." Bardella televizyon ekranlarında iktidara geldiklerinde, "ilk birkaç haftası içinde mevcut idari kısıtlamaları kaldırarak öncelikle yabancı suçluların sınır dışı edilmesini kolaylaştırmayı amaçlayan bir göç yasasını" geçireceğini söyledi.

Irkçılık siyasetin ana öznesine dönüştürüldü. Bu iklimden hızlı bir şekilde çıkılmalı. İşte şimdi, Fransa’da bu yeniden değişim başlayacak mı diye umutlanmak istiyoruz. Böyle devam etmesi durumunda bütün insanlık kaybetmeye devam edecektir. Bu sınav önümüzde duruyor; tek amaçları daha çok para/servet olan silah tacirleri, savaş baronları ve onların gülen, tebessüm eden temsilcileri mi daha çok yüksek perdeden konuşmaya devam edecekler yoksa bunların içinde oldukları bataklıkları, suç ortaklıklarını anlatarak ‘göçmen’ ve ‘yabancı’nın olmadığı bir dünya için mücadele eden bizlerin mi?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.