Gomidas'ta dile gelen kainat
Dosya Haberleri —
Ermeni müziğinin yanı sıra Türkçe, Kürtçe ve Farsça eserler kaydeden Anadolulu bir 'deli' ve dahinin hikayesi
- Rüzgârın, ağacın, yaprağın, yağmurun, karın, güneşin, toprağın, kısaca dünyanın ve kainatın sesi onda melodiye dönüşüyordu. Öyledir, kainat bazen bir sanatçıda, bazen bir filozofta, bazen de sıradan bir insanda dile gelir. İşte Gomidas Vartabed, onlardan biri...
İLKAY EVREN
“Şarkıları dinlerken hikayeleri gördüm, her hikayede beni buldum.
Kendimin okulu oldum duyduğum her ezgide.
Her ağacın bir adı varmış, her insanın bir şarkısı.”
Gomidas
Rüzgârın, ağacın, yaprağın, suyun, denizin, yağmurun, karın, güneşin, toprağın, kısaca dünyanın ve kainatın sesi onda melodiye dönüşüyordu; belki de tersiydi, dünyanın ve kainatın melodisi onda sese dönüşüyordu, bilemiyorum. Öyledir, kainat bazen bir sanatçıda, bazen bir filozofta, bazen de sıradan bir insanda dile gelir. Gomidas Vartabed, onlardan biri.
Gomidas, Osmanlı döneminde taşrada, Kütahya'da dünyaya gelmiş. Çocukken anne ve babasını kaybetmiş. Daha çocukken yeteneği fark edilmiş, ruhu müzikle dolup taşmaktaymış. Müzikolog, besteci ve koro şefi bir rahip.
Ermeni müziğinin yanı sıra Türkçe, Kürtçe ve Farsça'da eserler derlemiş, yaşadığı topraklara ait sesleri bir hazine gibi korumuş. 1915’te Ermeni aydınlarla birlikte sürgün edilen ve hayatta kalan 8 kişiden biri. Eçmiyadzin, İstanbul, Berlin ve Paris hattında süren hayatı soykırım sonrası tamamen değişir, 18 yıllık sessizlik, çile ve akıl hastanesi süreci başlar.
Akıl hastanesine hapsedilse de aslında bir dahi. Kainatın sesini melodi olarak duymayı bilen bir dahi. Ancak soykırımın yükü ağır, baş etmek zor! Gomidas'ın buna yanıtı, yakın arkadaşının ona miras bıraktığı hayali koyun Pierre ile kendine ait bir dünya kurmak olur. İşte Yolcu Tiyatro'nun Gomidas oyunu, bu topraklara ait melodiyi sahneliyor. İstanbul Kumkapı’daki Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde sahnelenen oyunu izlemeye gittiğimde doğrusu bu kadar çarpılmayı beklemiyordum. Tek kişilik oyunda Fehmi Karaaslan, Gomidas'ı sanki canlandırmadı da kendisi olmuş gibi hissettirdi. Araya giren 40 kişilik koro, Gomidas'ın harikulade eserlerine hayat verdi. Gomidas oyununun süpervizörü Yolcu Tiyatro'dan Ersin Umut Güler ile konuştuk. Naçizane bir tavsiye, fırsatı olanlar oyunu izlerse pişman olmayacak, kulaklarında Gomidas'ın sesi yankılanıp duracak...
Gomidas Vartabed’in yaşamını tiyatroya uyarlama fikri nasıl gelişti?
Ahmet Sami ile daha önce başka bir oyun okumasında tanışmıştık ve beraber bir oyun yaratmak istiyorduk. Bana Gomidas Vartabed’in hayatıyla ilgili bir oyun yazmak ve Yolcu Tiyatro bünyesinde sahnelemek istediğini söyledi. Ben de Sami’ye, Gomidas Vartabed’i çok sevdiğimi ve böyle bir projeyi seve seve beraberce yapabileceğimizi söyledim. Birkaç dakika süren konuşmanın ardından prodüksiyon için çalışmaya başladık.
Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde sahnelenmesinin öneminden biraz bahseder misiniz?
İstanbul ve Anadolu toprakları çok dilli, dinli, mezhepli, kültürlü bir yapıya sahip ancak uzun yıllardır uygulanan asimilasyon politikalarıyla bu büyük zenginlik maalesef büyük orada tahribata uğradı. Anadolu, Ermeni ve dünya müziğine büyük bir miras bırakmış Kütahya doğumlu Ermeni müzisyen Gomidas Vartabed’in hayatını konu alan Gomidas adlı oyunumuzu kilisede sahnelemek, seyirciye tarihi bir kilise atmosferinde oyun seyretme deneyimi sağlamasının yanı sıra farklı dinden, dilden, kültürlerden oluşan Türkiyeli seyircileri de aynı mekânda topluyor. Önyargıların yıkılması, farklılıkların kabullenilmesi ve içselleştirilmesi bakımından oyunun kilisede oynanması son derece kıymetli. Ayrıca Gomidas Vartabed İstanbul’da yaşadığı süreçte bir başrahip olarak görev yapmış ve ayinlere katılmıştır. Türkiye Ermenileri Patrikliğinin karşısında bulunan bu kiliseye yaklaşık 100 yıl önce ayak basan böylesine büyük bir müzisyenin hayatını aynı mekânda anlatmak bizim için çok özel bir his.
Gomidas, Anadolu'nun kalbinden, tabiri caizse taşrasından bir Ermeni. Hikâyesi biraz da Ermenilerin yaşadıklarının hikâyesi. Onun ve mensubu olduğu toplumun kaybı Anadolu'ya neye mal oldu sizce?
Kültürel olarak bu kadar zengin bir coğrafyada olup, aynı zamanda bu kadar tek tipleştirici bir anlayışla yönetilmek bu ülkenin en büyük sorunu. Ermeniler, Rumlar, Museviler ve Anadolu topraklarında yaşayan farklı milliyetlerden onlarca halk, hepsinin yokluğu ve inkârı, bu toprakların zenginliğine vurulmuş birer balta. Kendi alanımızdan bir örnek vereyim. Geleneksel tiyatromuzdaki isimlerden bahseden kaynakları okuduğunuzda büyük oranda Ermeni tiyatrocuların isimlerini görürsünüz ama ne acıdır ki bu kaynaklarda başlık genellikle şu şekildedir: “Geleneksel Türk Tiyatrosu”. Kültür sanat hayatında ve bir arada yaşama kültürümüzde yaşanan erozyonun bakiyesi, aslında bugün itibariyle içerisinde bulunduğumuz çıkmazlar.
Gomidas, Ermeni toplumunun yaşadığı büyük felaketin simgesi gibi. Anadolu sanki o 'koyun'u kaybettiği günden sonra eksik. Daha üzücü olan o 'koyun'u aramayı bırakması gibi. Bu topraklar kaybettiği parçasını nerede aramayı bıraktı? Ya da bıraktı mı?
Gomidas Ermeni müziğinin yanı sıra Türkçe, Kürtçe ve Farsça'da eserler derlemiş, Anadolu müziğine ve kültürüne büyük bir miras bırakmış; ancak maalesef değeri bilinmediği gibi bir kesim tarafından da yok sayılmış, büyük bir sanatçı. Çocuk yaşta yetim, öksüz kalması, sonrasında yaşadığı zorlu hayat ve son olarak 1915’te sürgüne gönderilmesi, geri dönülemez bir kopuş yaratıyor Gomidas’ın hayatında. Gomidas sürgünden geri dönen sekiz Ermeni aydından biri, ancak sürgün zamanı yaşadıkları bir noktada son darbe oluyor ve binlerce eseri olan çok yönlü bu sanatçı, bırakın yeni sanatsal çalışmalarda bulunmayı, hayata küsüyor ve son 18 yılını hiç kimseyle konuşmadığı bir sessizlik inzivasına çevirerek Paris’te akıl hastanesinde hayatını kaybediyor.
Kaybettiği parçalarının peşinden koşan farklı sektörlerden çok sayıda insan var bu topraklarda. Böyle zor bir zamanda böyle kalabalık bir ekip bir araya gelip Gomidas’ın nefesini dünyaya yaymak istiyorsa aramayı bırakmadığımızın, unutmadığımızın, vazgeçmediğimizin kanıtıdır.
Oyun yalnızca oyunculukla değil sezgi, derinde yatan birçok hali, bulutlu, nerdeyse mistik bir hali seyircinin zihninde, kalbinde uyandırıyor. Oyunu izlerken, bu nasıl oldu diye düşündüm. Bu nasıl oldu?
Doğru insanlar bir araya geldi diyelim. Yetenekli ve Gomidas’ın hikâyesine inanıp ona sahip çıkan koca bir ekip ve oyuna gönülden destek olanlarla muazzam bir buluşma oldu. Yaklaşık 80 kişinin eli, emeği değdi bu oyuna.
Oyunu izlerken sanki rüzgârın, ağacın yaprağının hışırtısı, yağmur, güneş, dünyanın melodisi Gomidas'ın içinde dile geliyor gibi geldi. Gomidas'ta onu melodiye dönüştüren ne? Hayat hikâyesi mi, hissetmedeki derinliği mi?
Yetenekli bir müzisyen, naif bir ruh. Acıları ve mutlulukları derinden yaşıyor ve sanatına yansıtıyor. Annesinin, babasının, sevdiklerinin kaybı ve koca bir halkın çığlığı Gomidas’ta önce müziğe, ardından sessizliğe bürünüyor. Biz de Gomidas’ın ruhunu üflüyoruz seyirciye. Böyle hissettiyseniz ne mutlu bize.
Tekrar Gomidas'ın kayıp koyununa gelmek istiyorum. Bana öyle geldi ki o sanki hepimizin kayıp koyunu, yanılıyor muyum?
Pierre kayıp bir koyun değil aslında. Gomidas ve benzer yıkımlara maruz kalmış bir halkın geride bırakmak, atlatmak istediği geçmişi geri getiren, alegorik bir unsur orada. Gomidas, Pierre’le konuşurken hem kaçmak hem de anlamlandırmak istediği bir geçmişle, o geçmişteki mağduriyetiyle ve tanıklıklarıyla yüzleşiyor. Geçmişte maruz kaldıklarıyla ve maruz bıraktıklarıyla yüzleşme, hesaplaşma, anlaşıp barışma cesareti olan herkesin böyle bir koyunu olabilir.
Bir oyuncu ve 40 kişilik bir koro ile soluksuz bir oyun. Size geri dönüşler nasıl oluyor?
Seyirci oyuna yoğun ilgi gösteriyor ve kapalı gişe oynuyoruz. Çok güzel yazılar ve paylaşımlar görüyoruz. Bizim için en büyük ödül de bu.