İktidarcı zihniyetle işimiz olmaz

Demir ÇELİK yazdı —

  • Alevi inancını inkâr eden, Alevilere katliamlar yaşatan, her gün Alevilere başkalaşımı ve inancına yabancılaşmayı dayatan devlet, Alevi öğretisi ve inancının önemli tarihi kişiliklerinden ve Pir'i olan Hacı Bektaşi Veli'nin öğretilerine değer vermez.
  • Katliamlardan beslenen, savaş ve savaşçı politikalarla her gün irade kıran, asimilasyonla herkese Türk ve Sünni İslam'ı dayatan zihniyet ile Hacı Bektaşi Veli'nin  hoşgörü, sevgi, barış ve ortak yaşam anlayışı nasıl bağdaşır?

16-18 Ağustos 2024 tarihlerinde 61. Ulusal, 35. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri gerekleşti. Anmanın planlaması ve organizasyonu için Hacıbektaş Belediyesi ile Alevi kurumları, 25 Mayıs 2024'te toplanır ve şu karara varırlar: "Bu toplantıda alınan kararlar, 29 Mayıs 2024 Çarşamba günü Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile yapılacak toplantıda aktarılacak, 30 Mayıs 2024 Perşembe günü bu mutabakatta imzası bulunan kurum temsilcileri ile Ankara'da toplantı yapılacak ve son şekli verilecektir" denilmektedir.

Hacı Bektaş Veli Anma etkinlikleri, Türkiye'de ve dünyanın çeşitli bölgelerinde her yıl kutlanmaktadır. Bu etkinliklerde, yalnızca Hacı Bektaş Veli'nin fikirleri ve öğretileri hatırlanmakla kalınmaz, aynı zamanda Alevi-Bektaşi kültürünün yaşatılmasını ve yeni nesillere aktarılmasını da sağlamayı amaç edinmektedir.

Bugüne kadar Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde düzenlenen anma törenleri görece özgün ve özerkti. Her ne kadar devlet erkanı protokolde yer alıyor olsa da, anma programı, düzenleyici kurumların oluşturdukları Tertip Komitesi tarafından belirleniyordu. Bu temelde de Alevi inancının ahlaki ve politik değerlerinin yanı sıra, sosyal ve kültürel değerleri esasıyla anma etkinlikleri düzenleniyordu. Bu yıl gerçekleşen anmada sadece semah dönülmesi, Alevi deyişlerinin söylenmesi dışında el tutulur bir etkinlik ve faaliyetin yaşanmaması inkârcı, asimilasyoncu ve soykırımcı devletin denetim ve kontrolünde anmanın yapılmış olmasındandı. Bu anlamda anmanın başka türlü olması da zaten mümkün değildi. Bu eşyanın tabiatına aykırı olan bir durumdur. Alevi inancını inkâr eden, Alevilere katliamlar yaşatan, her gün Alevilere başkalaşımı ve inancına yabancılaşmayı dayatan devlet, Alevi öğretisi ve inancının önemli tarihi kişiliklerinden ve Pir'i olan Hacı Bektaşi Veli'nin   öğretilerine değer vermez. Sadece Alevi-Bektaşi toplumu için değil, tüm insanlık için evrensel değerler oldukları için devlet, bu değerleri öne çıkarmaz, yaşam bulmasına müsaade etmez. Katliamlardan beslenen, savaş ve savaşçı politikalarla her gün irade kıran, asimilasyonla herkese Türk ve Sünni İslam'ı dayatan zihniyet ile Hacı Bektaşi Veli'nin  hoşgörü, sevgi, barış ve ortak yaşam anlayışı nasıl bağdaşır?

Zorbaların, zalimlerin saldırılarına karşı asla biat etmemiş, tarih boyunca şah, padişah ve kral tanımamış, dağların kovuklarında inancın hak ve hakikatini canı pahasına sır olarak saklayarak bugünlere taşıyan Alevilere yapılacak en büyük kötülük nahak zihniyetin insafına sığınmak, ondan medet beklemektir. Halbuki Aleviler zalime, egemene, zorbaya karşı "Medet Ya Xizir, Medet Ya Ali..." diyerek her seferinde kendisini korumasını ve kollamasını bilmiştir. Onun için kirlememiş, kirletilmemiş doğal ve demokratik bir inanç olarak kalabilmiş.

"İncinsen de incitme" diyecek kadar naif felsefenin sahibi ile tekçi, inkârcı, ırkçı zihniyet bir olabilir mi? "Bilim ile gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" diyen Pir Veli ile dinci eğitimi topluma giydiren gerici zihniyet nasıl bir olabilir?

Ortak yaşamın Yol önderi, hoşgörü, barış ve sevginin mimarı Hacı Bektaşi Veli'yi inkârcı, asimilasyoncu ve soykırımcı devletin denetimi ve kontrolü altında anmak, devletin bu zihniyetine rızalık vermek, onun kültürel soykırımcı zihniyetini onaylamak anlamına gelir. Söz konusu metine imza atan kurumlar, bir yandan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı'na karşı olduklarını söylüyor, "devletin Alevi'si olmayacağız" diyorlar, öbür yandan da Kültür Bakanlığı'nın kayyumluğuna biat edip ortak anmasının protokolünü imzalayabiliyorlar. 'Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu' diyesi geliyor insanın.

Günümüzde Hacı Bektaş Veli'nin fikirleri, toplumsal barışın, hoşgörü ve insan hakları savunucuları tarafından sıkça dile getirilmektedir. Onun felsefesi, Alevi kültürel mirası olup, bu miras, demokratik sivil toplum kuruluşları tarafından çeşitli kültürel etkinliklerde yaşatılmaktadır. Bu tür etkinlik ve anmalarda sadece Hacı Bektaş Veli'nin öğretilerini anmakla kalınmaz, aynı zamanda Alevi-Bektaşi kültürünün farklı unsurlarının yaşatılmasına da katkı sağlar. Devletli sistem bunu çok iyi bildiğinden tarih boyunca Hacı Bektaş Veli'nin fikirleri, ortak yaşam anlayışı ve inancının hakikati ile hep oynamıştır. Osmanlı 1501'de Balım Sultan'ı kayyum atayarak hakikati karartmaya çalışır. Yetinmez 11. Mahmut 1826-1839) döneminde Nakşibendi Şeyhlerini atayarak kendisine tabi kılmaya çalışır. Türk ulus- devleti de, aynı gelenekten esinlenerek          1925'te dergahı kapatmaz, ancak kayyum atayarak Türkçü-İslamcı zihniyeti Aleviler arasında yerleştirmeye bakar. Bugün yapılmak istenen de yüzyıllardır yapılanlardan bağımsız değildir.

Dolayısıyla Alevi kurumları, "Devletin Alevi'si Olmayacağız!" söyleminde eğer samimi iseler, inkarcı, asimilasyoncu, soykırımcı zihniyetin sofrasına tenezzül etmemeli, oturmamalıdır. Sofranın kırıntılarına Alevileri layık gören anlayış; 1925'te Alevi ocaklarını yasaklayan, Mürşit-Pir-Talip ilişkisini dumura uğratan anlayıştır. Türk devleti şimdi de, Hacı Bektaş Kültür ve Cemevi Başkanlığı üzerinden Alevilerin tabutuna son çiviyi çakmak istiyor. Bunu görmek, önünü almak herkesin görevidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.