Kayyum nedir ne değildir?
Demir ÇELİK yazdı —
- Kayyum rejimi; demokratik süreçlere olan güveni sarsmakta ve siyasi katılımı olumsuz etkilemekte, Kürt sorununun çözümüne yönelik çaba ve beklentileri boşa düşürmekte, çözüme yönelik olası diyalog ve uzlaşma zeminlerini berhava etmektedir.
Kürt belediyelerine kayyum atanması, devlet tarafından 'terörle mücadele' diye savunulsa da hakikat başkadır. Türk devletinin kuruluş kodlarından esinlenen bu uygulama devletin Kürt ve Kurdistan karşıtı stratejisinin bir uygulaması olduğu açıktır. Kürt ulusunu inkâr eden, soykırımla ortadan kaldırmak isteyen zihniyetin toplumu ikna etmek için her seferinde meşru hakları terörize ettiği bilinmektedir. Yaptıklarının insanlık suçu olduğunu bildiği için Kürt'ü kriminalize ediyor. Soykırımı kabul etmiyor, yüzleşmiyor, Kürt’ün hakkını vermiyor, onu soykırımlarla ortadan kaldırmaya çalışıyor. Trilyon dolarını harcadığı savaşı kabul etmiyor, ‘teröristle mücadele’ diyerek suçunu gizlemeye bakıyor.
İktidar, Kürt belediye eş başkanlarının PKK ile bağlantılı olduğunu ve terör faaliyetlerine destek verdiği iddiası ile siyasi soykırımına rızalık üretmek istiyor. Ulus devlet yüzyıldır katı merkeziyetçi ve tekçi idari ve siyasi yapıyı Kürtlere dayatmış, toplumsal kırımla ortadan kaldırmak istemiştir. Kürt kimliğinin ifade edilmesi ve Kürtçe konuşulmasını bile yasaklamış, Kürtlerin siyasi ve kültürel hak taleplerini kanla bastırmıştır.
AKP 22 yıllık iktidarında Kürt sorununun çözümüne dönük kimi adımlar atıyor görünse de asıl olarak inkâr ve imhada ısrar etmiş, Kürt’e karşı savaşında sınır tanımamıştır. Bugün de halk tarafından seçilen belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine kayyum atamakta, Kürt'ün seçme ve seçilme hakkını gasp etmekte, iradesine ipotek koymaktadır. Kayyum rejimi; demokratik süreçlere olan güveni sarsmakta ve siyasi katılımı olumsuz etkilemekte, Kürt sorununun çözümüne yönelik çaba ve beklentileri boşa düşürmekte, çözüme yönelik olası diyalog ve uzlaşma zeminlerini berhava etmektedir.
Kayyumlar, halkın ihtiyaçlarını karşılamak yerine iktidarın politikalarını uygulamakla sorumlu olacakları için bu durum aynı zamanda yerel hizmetlerin kalitesini ve verimliliğini düşürecek, yerel hizmetlerin aksamasına yol açacaktır.
Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması, yerlerine kayyumların atanması, kalkınma projelerinin rafa kaldırılması, yerel ve bölgesel kalkınmayı olumsuz etkileyerek siyasal ve toplumsal istikrarsızlığa neden olacak, bu da Kurdistan’ın insansızlaştırılması, gençlerin metropollere ve ülke dışına göç politikalarına hizmet edecektir. Kayyum atamaları, toplumsal gerilim ve kutuplaşmayı artıracak, Kürtlerin siyasi haklarının ve kimliklerinin tanınmaması beraberinde kopuşu da hızlandıran gelişme olacaktır.
Sonuç olarak: Kürt belediyelerine kayyum atanması, Türkiye'nin demokratik süreçlerini, ekonomik kalkınmasını ve toplumsal barışını dinamitleyen yaklaşımdır. Kürt sorununun çözüm arayışı ve çabalarını zayıflatan, bölgesel istikrarı tehdit eden, yerel yönetimlerin etkinliğini azaltan ve otoriter katı merkeziyetçi anlayışı egemen kılan olacaktır.
Halbuki inkâr ve imha politikalarının neden olduğu ağır siyasal, sosyal ve ekonomik travmadan hareketle Türkiye’nin Kürt sorununun çözümü için daha kapsayıcı, daha demokratik ve diyaloga dayalı yöntemlerle toplumsal barışa dönük hareket etmesi gerekmektedir. Bunu yapmak yerine inkâr ve soykırımda ısrar, çok daha ağır ve büyük siyasal ve toplumsal alt üst oluş demek olacaktır.