Çok geçmeden…

Demir ÇELİK yazdı —

  • Son kırk yıllık Kürt savaşında 5 trilyon dolara yakın kaynak harcayan devlet bugün kendisi uluslararası bankerlerin kapısı önünde dilenirken, toplumun önemli bir kesimi açlık, sefalet ve yoksulluk girdabında cinnet halini yaşıyor.

Türkiye’de çoklu krizin neden olduğu cinnet hali yaşanıyor. Çoklu krizin nedeni de tekçi, inkarcı, asimilasyoncu, ırkçı katı merkeziyetçi zihniyet ve bu zihniyet esasıyla topluma dayatılan idari- siyasi yapıdır. Yüzyıldır toplumun çoklu kimliğine ve çoklu kültürüne dayatılan bu deli gömlek lime lime olmasına rağmen bunda ısrarın neden olduğu çok derin bir paranoya hali yaşanıyor. Kürtlerin, Alevilerin, Êzîdîlerin, Ermenilerin, Rumların ve öteki toplum kesimlerinin inkarı ve imhası üzerine bina edilen Türk ulus- devleti, yüzyıldır bu kadim halklara ve topluluklara karşı dur durak bilmeden savaşı ve soykırımı dayatıyor. Son kırk yıllık Kürt savaşında 5 trilyon dolara yakın kaynak harcayan devlet bugün kendisi uluslararası bankerlerin kapısı önünde dilenirken, toplumun önemli bir kesimi açlık, sefalet ve yoksulluk girdabında cinnet halini yaşıyor. Anadolu ve Mezopotamya’nın kadim halklarına yaşamı zehir eden bu ırkçı zihniyet, dünyanın tüm mafya ve çete örgütlerine kucak açmış, topluma şiddeti reva görüyor. Her gün kadın kıyımı, çocuk- genç kıyımı yaşanıyor, sokakta, mahallede, kentte insanlar ölümle burun buruna, şiddetin her türlüsüne maruz bırakılmışlardır.                             

Toplumun büyük bir kısmının topluca şiddeti, irrasyonel ve kontrolsüz bir tepki veya davranış sergilemesi durumuna cinnet hali denir. Cinnet hali; genellikle ciddi toplumsal kriz, ekonomik darboğaz, savaş, doğal afetler veya uzun süreli sosyal adaletsizlikler gibi ağır travmatik gelişmeler sonucu ortaya çıkar ve yaşanır. Toplumun cinnet geçirmesi, bireylerin normalde sergilemeyecekleri şiddet eylemlerine, aşırı tepki göstermelerine veya kaotik davranışlara yönelmelerine neden olur. Baba dediği devletin şiddetine maruz kalan birey, bir başkasına şiddet uygulamayı kendisine hak görmeye başlar.  Herkesin herkese, özellikle de Kürt ve Alevilere karşı sokakta, kamusal alanda kaba şiddetin yaygınca yaşanıyor olması nedeni ile toplumda derin bölünme, farklı topluluklar arasında ciddi ayrışmalar ve düşmanlıkların yaşanması önüne geçilmez toplumsal alt üst oluşa kaynaklık edecektir. Polis-mafya-çete örgütlenmesine dönüşen devletin kolluk kuvvetleri bizatihi şiddetin yaygınca yaşanmasının parçası olmuş, kontrol ve denetim anayasal kuralları hiçe sayan uygulamalarla, geniş toplum kesimlerinde korku ve paniğe yol açmış, hukuk rafa kaldırılmış, anayasasızlık ve hukuksuzluğun neden olduğu yaşam ve gelecek korkusu tüm toplumu kuşatmış bulunuyor. 

Kürdistan coğrafyasının insansızlaştırılması politikası sonucu Avrupa ülkeleri ve Kanada başta olmak üzere 15.000’i aşkın genç dünyanın dört bir tarafına göçertilmiş, geride kalanlar meslek sahibi olmalarına rağmen Kürt ve Alevi oldukları için iş bulamıyor, işsizlik ve yoksulluk içinde yarınlarına korku ve kaygı ile yaklaşmaktadırlar. Emekliler ve memurlar açlık sınırı altındaki maaşlarıyla inim inim inlenirken, hak arayışında bulunanlar terörize edilmekte, hak mahrumiyetleri ile cezalandırılmaktadır. Çiftçiler mahsullerini toplayamamakta, topladıkları tarım ürünleri masraflarını bile karşılamadığı için ya tarlada çürümeye terk etmekte ya da sokak ve caddelere dökmektedirler.

Tarım bitirilmiş, hayvancılıktan eser bile kalmamış, kepenk kapatan turizm esnafına her gün yenileri katılmaktadır. Tarım ve hayvancılık potansiyeli yüksek Türkiye’yi savaşan Ukrayna’dan patates, Suriye’den soğan ithal eder duruma düşüren bu ırkçı ve faşist iktidar, hiçbir şey olmamış gibi kuvvet komutanlarıyla Ahlat’ta çektirdikleri fotoğrafla halklara göz dağı vermekte, savaşın yıkıcılığındaki ısrarlarıyla geleceğimizi karartmaktadır. 

Krize ve kaosa neden olanların, cinnet halinin müsebbiplerinin çözüm getiremeyeceklerini bilince çıkararak sürece yaklaşmalıyız. Tekçi ve inkarcı zihniyete karşı ortak yaşamı esas alan katı merkeziyetçi idari ve siyasi yapıya karşı kendi yasalarıyla kendilerini yöneten demokratik özerk bölgesel yönetimleri savunmalı, inşa etmeliyiz. Kültürel ve fiziki soykırıma karşı Kürtlerin ve Alevilerin özgür yaşam için birlikte mücadele etmeleri ve ortaklaşmaları günün temel yaklaşımı olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.