Devlet- siyaset-tarikat…

Demir ÇELİK yazdı —

  • Devlet-siyaset ve tarikat örgütlenmesinin el birliği ile devreye koydukları savaş; Türkiye toplumu üzerinde telafisi mümkün olmayan derin ve kalıcı sosyo-politik, ekonomik ve psikolojik travmalara neden olmuş bulunuyor. Toplumun genetiği ile oynanmış, ahlaki ve politik tüm değerleri dejenere edilmiş, ırkçılık ve tekçilik boca edilmiştir.
  • Derin siyasal, toplumsal, inançsal, ekolojik ve kadın kırımının yaşandığı bu ülkede restorasyonla kaybedecek zamanımız yok. Toplumda neden olduğu ideolojik veya etnik bölünmeler, toplumsal hakikati karartan ve uzun vadede toplum üzerindeki yıkıcı etkileri nesiller boyunca devam edecek olan bu yıkıcı etkilerin onarılması, uzun ve zor bir süreci gerektirir.

Türkiye’de her gün ağır siyasal ve sosyal travmalar yaşanmaya devam ediyor. İnsan vicdanını yaralayan vahşet ve barbarlığın, yaygın örgütlü kötülüklerin yaşanmasının nedeni Kürtlere karşı yüzyıldır yürütülen savaştır. Kürt’ e karşı olması şartıyla uyuşturucu çetelerinin, kumarcıların, fuhuşun, mafya ve çetelerin kollandığı, desteklendiği bir ülkede başka bir şeyin yaşanma olasılığı da olmazdı zaten. Sadece son yıllarda yaşanan Gülistan Doku, Leyla, Edanur ve Narin’in cinayetleri Kürt savaşı sonucunda toplumun ne denli çürüdüğünü, çürütüldüğünü göstermeye yeter de artar.

Devlet-siyaset ve tarikat örgütlenmesinin el birliği ile devreye koydukları savaş; Türkiye toplumu üzerinde telafisi mümkün olmayan derin ve kalıcı sosyo-politik, ekonomik ve psikolojik travmalara neden olmuş bulunuyor. Özellikle 30 Ekim 2014 çöktürme Planı ile sadece Kürt siyaseti tasfiye edilmeye çalışılmakla kalınmamış, toplumun genetiği ile oynanmış, ahlaki ve politik tüm değerleri dejenere edilmiş, ırkçılık ve tekçilik boca edilmiştir. Düşürülmüş kişilik, düşürülmüş toplumun ne halde olduğunun acı örneklerine öfkelenmemiz bir yere kadar anlaşılırdır. Ancak lokal ve tek tek vakalarla bizi uğraştırmak isteyenlere inat, asıl olarak çürüten sistemle hesaplaşmalı, ondan hesap sormamız gerekiyor.

Raa(Reya) Heq inancının Ser Çeşmesi geniş Dersim coğrafyasında inancımızın düşkünlük olarak mahkum ettiği kumar, uyuşturucu, fuhuş yaygınlaştırılmış, politik öncüler ya sürgün edilmiş ya da tutsak kılınmışlardır. Öncüsüz bırakılan Dersim, devlet tarafından örgütlü kötülüklere maruz bıraktırılmış, biata zorlanmıştır. Düşürülmüş kişilik ve düşürülmüş toplumu fırsat bilen devlet, elde kılıcı ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na camii üstüne camii, kuran kursu üstüne kuran kursu açtırıyor, Alevilere başkalaşımı dayatıyor.

Kürt Savaşı, insanları yoğun korkuya, çaresizlik ve dehşet hissetmesine neden olmuş, gelecek güvencesinden yoksun kalmanın uzun süreli psikolojik rahatsızlıklara yol açmış, kaygı ve depresyonun yaşanmasına neden olmuştur. Devletin askeri ve sivil bürokrasisine sirayet eden tarikatlar üzerinden topluma şeriat düzeni dayatılmış,  gelenekçi aileye ve topluma şeri kuralların deli gömleği giydirilmiş, çocuklarda derin duygusal travmalara yol açan şeri kurallarla toplumun tarihi bellek ve hafızası karartılmak isteniyor. Kürt toplumsallığının ahlaki ve politik değerleri yerine tarikatların ikbal ve iktidara giden kirli ilişkileri dayatılmış, kitleler cehennemle korkutulurken, cennet vaadi ile toplumun kitlesel sömürüsüne alan açılmıştır.

Kürt  savaşı, milyonlarca insana köylerini, kasabalarını terk etmesine, mülteci durumuna düşmesine yol açmış, dört bin köyün yakılıp yıkılması, on sekiz bin faili meçhulün yaşanmasına neden olmuştur. Devlet, Kürtler arasına nifak ve düşmanlık sokarak, yüz binlercesini koruculuk adı altında kendisine yedeklemeye, yüz binlercesini Hizbulkontra adı altında paramiliter güç olarak kullanmış. Bugünde Hüdapar örgütlenmesi üzerinden Kürtleri tekçi, ırkçı, inkarcı ve katliamcı devlete ikna olmalarını sağlamaya, rızalık üretmeye bakıyor.

Devlet, kendisine yedeklediği bu kesimlere ikbal, iktidar ve çıkar sağlarken, bedel olarak Kürt inkarı ve katliamını dayatmaktadır. Kürtler arasında yarattığı bu karşıtlık ve düşmanlığın daha derinini toplumda Kürtlere karşı örgütlemiş, etnik, dini veya siyasi gruplar arasında düşmanlık ve güvensizliği örgütlü kötülüğe dönüştürmüş bulunuyor. Sağlık ve eğitim sistemi çökmüş, nesiller boyu sürecek bilgi kayıplarına ve sağlık sorunlarına neden olmuştur. Başta tarım ve hayvancılık olmak üzere temel ülke potansiyeli tüketilmiş, üretim ve ticari faaliyetler gerekli verimlilikte ve kalitede de iş üretememekte, işsizlik oranı artmış, açlık ve sefaletin kol gezdiği, ekonomik iflasın yaşanmakta olduğu yoksulluğun ve yoksunlukların kol gezdiği bir ülke söz konusudur.

Kültürel mirasın yok edilmek istediği, tarihi ve sanat eserlerinin karartıldığı, arkeolojik alanların tahrip edildiği, doğanın talan ve gaspının yaşandığı bu ülke, Kürt’e karşı ısrarla sürdürmek istediği savaşın ağır bedelinin altında ezilmekte, toplumsal alt üst oluşla karşı karşıyadır. Türkiye halklarının kültürel kimliklerini, toplumsal hafızasını kültürel soykırımla ortadan kaldırmak isteyen bu zihniyet ülke coğrafyasını çoraklaştırmış, zengin flora ve faunasını yok etmiştir. Kısacası derin siyasal, toplumsal, inançsal, ekolojik ve kadın kırımının yaşandığı bu ülkede restorasyonla kaybedecek zamanımız yok. Toplumda neden olduğu ideolojik veya etnik bölünmeler, toplumsal hakikati karartan ve uzun vadede toplum üzerindeki yıkıcı etkileri nesiller boyunca devam edecek olan bu yıkıcı etkilerin onarılması, uzun ve zor bir süreci gerektirir. Toplumun tek başına bu travmalarla başa çıkabilmesi zordur. Çare çokluk içinde birliğin yaşanacağı ortak yaşamdır. Ortak yaşam da toplumun hak ve özgürlükleri için bedel ödeyenlerin kararlı, inançlı ve örgütlü mücadelesi ile mümkün olacaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.