Kaygı, şüphe yerine özgüven

Demir ÇELİK yazdı —

  • Aleviler Kürt siyasi hareketi ve önderliğinin devlet ve iktidara giden yolu değil de Alevilerin iktidar dışı Ocak sisteminin yatay örgütlenmesine dayalı toplumsal kurtuluş perspektifini anlayabilmiş olsalardı hayıflanma yerine Kürtlerle birlikte mücadele içinde olurlardı.
  • Alevilerin çıkarması gereken sonuç kuşku, kaygı, tereddüt ve hayıflanmak yerine Kürtlerle birlikte nahak zihniyete karşı mücadele ederek, direnerek kazanmaya bakmaktır.

Erdoğan iktidarının 2015’te devirdiği masayı yeniden gündemleştirmesi siyasi parti ve toplum kesimleri arasında farklı tartışma ve yaklaşımlara yol açtı. Her şeyden önce iktidar ortakları arasında da sürece yaklaşımda ve süreci değerlendirmede de birbirinden farklı söylem ve yaklaşımlar söz konusudur. Bu durum devletin ve iktidar blokunun yekpare olmadığını göstermektedir. 

Ancak yine de ağır basan eğilimin Kürtlerle savaşmanın toplumsal çöküşe neden olacağı düşüncesinin öne çıktığı anlaşılmaktadır. Ancak bu düşünce sahipleri de Kürt sorunu ile Alevi sorunu gibi kadim sorunları temel taleplerini karşılama ve demokratik, sivil ve özgürlükçü bir anayasa güvencesine tabii tutma niyeti ve düşüncesinde değiller. Olabilirse sıradan bir kısım adımlarla Kürtleri ve Alevileri sistem içileştirme anlayışıdır.

Devlet ve iktidar blokuna benzer farklı yaklaşım ve değerlendirmeler Aleviler ve Alevi hareketleri arasında da yaşanmaktadır.

Devlet ve iktidarın üst perdeden söyledikleri ve dile getirdiklerinden hareketle genel eğilim iktidarın soruna keyfi ve kendine göre yaklaştığı yönündedir. Erdoğan’ın bir kez daha başkan olmanın siyasi salvosu olduğu düşüncesi bu kesimlerde öne çıkan düşüncedir. Bu nedenle de bu kesimlerde kaygı ve kuşku ön plana çıkmış görünüyor.

 Bu bir yanıyla anlaşılırdır. Çünkü söz konusu Türk devlet geleneği olunca orada diyalog, çözüm ve barışa yer olmadığı gerçeğidir. Gittiği coğrafyaları talan, gasp etme ve el koyma zihniyet sahibi bu gelenek, belki de iki bin yıllık tarihinde ilk kez inkar ve katliamlarla ortadan kaldıramadığı bir halktan ve onun haklarından bahsediyordur. Bu durum devlet ve iktidarın inkarcı ve katliamcı zihniyetten vazgeçtiği anlamına gelmez. Aksine kırk yıllık mücadelenin ete kemiğe bürünerek toplumsallaştığı gerçeğini görmüş olmalarındandır. Uzun soluklu bu mücadelenin ekonomik ve siyasal kriz başta olmak üzere çoklu kriz sonucu Türkiye’yi toplumsal çürüme ve çöküşün eşiğine getirmiş olması sonucu içine düştüğü çaresizliği ve sıkışmışlığı aşmak istemesindendir.

İslam Ümmeti anlayışıyla hareket eden Emevi, Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı devletleri dincilik anlayışları sonucu çoğu kez katliam ve soykırımlardan Alevileri geçirdiler. İmparatorlukların çöküşü ve çözülmesi sonrasında kurulan ulus- devletler dinciliğin yanına milliyetçiliği de koyarak farklı milliyetlerden ve inançtan halkların katliam ve soykırımına soyundular. Türk ulus- devleti de tekçi, katliamcı ve inkarcı zihniyeti sonucu Êzîdî, Asuri-Süryani, Ermeni, Rum, Kürt ve Alevilerin katliam ve soykırımlarını yapar.

Diğer halkların geride kalanlarının gidebileceği coğrafyaları ve sığınabilecekleri devletleri olmasına karşın Kürtlerin, Êzîdî Kürtlerin, Kürt Alevilerin ve her sürekten Alevilerin gidebilecekleri başka coğrafyaları olmadığı için Mezopotamya- Anadolu coğrafyasında kalmaya devam ettiler. Geçen yüz yılda ulus- devletin milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi zihniyetinin her tür zulmüne, katliam ve asimilasyonuna maruz kaldılar. Kürt sorunu ve Alevi sorunu ulus- devletin bu tekçi anlayışı sonucu çözümsüz kalmış, adeta kangrenleşmiş hali ile Türkiye’yi rehin almış bulunuyor. Türkiye bu rehinelikten kurtulmanın rasyonel yollarına başvuracağına her seferinde savaş ve savaşçıl politikalara başvurduğundan çöküş ve çözülmenin eşiğinde pusulasını kaybetmiş gemi misali sağa sola savrulmayı yaşıyor.  

Devlet ve iktidar kliklerinden biri bu savrulmadan uluslararası konjonktür ve dönemin ruhuna uygun hareket edilmesi niyetindeyken diğer bir klik ise katliam ve soykırımda ısrar ediyor. Aleviler klikler arası bu çelişkiler yumağında bir yandan çaresizliği ve çözümsüzlüğü yaşarken, diğer taraftan da devletin Kürtlerle görüşüyor olmasını kendilerine dert edinmektedirler. Devletin bu sıkışmışlığını fırsata çevirmek için Kürtlerle ortaklaşacaklarına hayıflanmanın pozisyonu ve açmazı içindeler. Kürt siyasal hareketini ve önderliğini yeterince tanımama ve bilmemekten kaynaklı bu yaklaşım doğru değildir. Kürt siyasi hareketi ve önderliğinin devlet ve iktidara giden yolu değil de Alevilerin iktidar dışı Ocak sisteminin yatay örgütlenmesine dayalı toplumsal kurtuluş perspektifini anlayabilmiş olsalardı bu hayıflanma yerine Kürtlerle birlikte mücadele içinde olurlardı.

 Kaldı ki Rojava’da bu siyasal paradigma teorik olmaktan çıkmış, toplumsal hakikat olmuş. Rojava’da demokratik ulus paradigması sonucu Kürtler, Araplar, Türkmenler, Asuri Süryani, Êzîdîler ve Aleviler kendi meclisleri üzerinden kendilerini yönetiyor. Söz ve karar süreçlerine doğrudan katılarak özne olmanın inisiyatifi ile hareket ediyor. DEM Parti’nin İmralı heyeti siyasi partileri bilgilendirme ve öneri alma ziyaretlerinin benzerini Alevi hareketlerini de ziyaret ederse Alevi canlardaki kaygı, kuşkuyu giderebilir, hayıflanmanın önüne pekala geçebilir.

Buradan hareketle biz Alevilerin çıkarması gereken sonuç kuşku, kaygı, tereddüt ve hayıflanmak yerine Kürtlerle birlikte nahak zihniyete karşı mücadele ederek, direnerek kazanmaya bakmaktır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.