İyi anlamak gerek!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de gündeminde yeni bir çözüm sürecini başlatma, halkları ve inançları barışta buluşturma niyeti de anlayışı da yoktur. Onlar, vatandaşlarına karşı ilan ettikleri savaşın neden olduğu çoklu krizden çıkamamanın derin açmazındalar. 

31 Mart Yerel Yönetimler Seçimi sonrasında Erdoğan’ın ‘Yumuşama’, CHP lideri Özgür Özel‘in ‘Normalleşme’ diyerek Erdoğan’ın yörüngesine girdiği, tek adam diktatörlüğüne meşruiyet kazandırdığı sürece hep beraber tanıklık ettik. Bu sayede ana muhalefet partisini kendi mutlak iktidar zeminine çekmeyi başaran Erdoğan, İsrail’in denetimsiz ve kontrolsüz saldırılarını fırsat bilmiş, İsrail’i dış düşman ilan ederek başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm muhalefeti dizayn etme stratejisini devreye koymuş bulunuyor.

İsrail’in Eylül ayında Lübnan’a dönük saldırısında Erdoğan, “Fitne girişimleri karşısında millet olarak 85 milyon olarak iç cephemizi sağlam tutmalı... İsrail saldırganlığı karşısında içeride ve dışarda çatışma alanlarının değil, uzlaşma alanlarının öne çıkması gerekiyor…” demiştir.

Erdoğan’ın pragmatist ve fırsatçı kişiliğini iyi bilen Bahçeli durumdan vazife çıkararak; “yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barışı isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” diyerek DEM parti sıralarına yönelmesi herkesi şaşırtmakla kalmamış, yeni bir çözüm süreci mi olacak sorusunu sormaya neden olmuş görünüyor. 

Aynı Bahçeli yıllar öncesinde Erdoğan’a demediğini bırakmamış, her tür hakaret ve tehditi savurmaktan geri kalmamıştı. Ancak MGK’unun ‘Çöktürme Planı’ doğrultusunda hareket eden Bahçeli, 2017 yılında, “Madem Erdoğan Anayasaya uymuyor... Anayasayı Erdoğan uyduralım” diyerek Erdoğan’ın yanında saf tutmuştu. Yıllar önce nasıl ki kendisine en sert ve radikal muhalefeti yapan HAS Parti genel başkanı Numan Kurtulmuş ile DP genel başkanı Süleyman Soylu’ya ikbal sunarak yanına çekip ‘ehlileştiren’ Erdoğan, MHP, BBP, DP ve Hüda Par’ı da yanına çekmeyi başarmışken, şimdi de geri kalan muhalefeti silikleştirmenin, pasifize etmenin, sistem içinde eritmenin ve ehlileştirmenin stratejisi ile hareket ettiğini çok iyi görmemiz gerekiyor.

Nasıl ki, 15 Temmuz 2016 sonrasında HDP dışındaki tüm muhalefeti yanına çekerek ‘YeniKapı Ruhu’ demiş ve bugünlerin yaşanmasına neden olmuşsa, bugünde mutlak iktidarından olmamak adına, kendisine karşı çıkmanın muhalefetini yapmaktan başka hüneri olmayan muhalif parti ve siyasi aktörleri dizayn etme stratejisi ile hareket ediyor, Erdoğan.

Erdoğan’ın da, Bahçeli’nin de gündeminde yeni bir çözüm sürecini başlatma, halkları ve inançları barışta buluşturma niyeti de anlayışı da yoktur. Onlar, vatandaşlarına karşı ilan ettikleri savaşın neden olduğu çoklu krizden çıkamamanın derin açmazındalar. Kürtlere karşı fiziki, siyasi ve kültürel soykırımda, Alevilere karşı siyasi ve kültürel soykırımda ve devrimcilere, sosyalistlere karşı siyasi soykırımda ısrarcıdırlar.

Bu inkarcı ve soykırımcı zihniyet kendi suçlarına yeni ortaklar edinmeye çalışarak Kürtlere, Alevilere ve devrimcilere karşı milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi ‘iç cephe’yi tahkim etmek istiyor. Çürümenin hat safhada olduğu, mafya-çete-polis devletinin Kürtlere, Alevilere karşı sürdürmek istediği ‘Bitmeyen Suç Pratiğine’ öteki siyasi aktörleride katmak istiyorlar. Çünkü boğazlarına kadar suç pratiğine bulaştıklarını çok iyi biliyorlar. Kürtlere, Alevilere ve devrimcilere karşı kullandıkları mafya-çete artıklarından kaynaklı toplumda yükselen tepkininde farkındalar. İktidarlarının her gün ürettiği ‘örgütlü kötülüğün’ kendilerini vuracağını hissetmiş bulunuyorlar. Bununla birlikte örgütlü kötülüklerin nedeni olan lümpen mafya ve çeteleri, taciz ve tecavüzcüleri salıvermenin fırsatçılığından başka bir niyetlerinin olmadığını bilmek gerekir. “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir” sözünü unutmadan bu sürece ve bugünün siyasi aktörlerine yaklaşmak gerekiyor. En ufak itirazı yükseltenin tutuklandığı, her gün siyasi soykırım operasyonlarının yapıldığı, onbinlerce siyasi tutsak, onbinlerce sürgünün olduğu... Kürt dili, kültürü, şarkısı ve govendinin yasak olduğu, ağırlaştırılmış tecrit ile Türkiye halklarının iradesinin kırılmak istendiği, misaki milli sınırlarımız diyerek Kürdistan’ın işgal ve ilhak edilmek istendiği bu koşullarda çözüm ve barış bu kötülükleri yaşatanlardan beklenir mi?

Tek adam faşist diktatörlüğü; Erdoğan karşıtlığı dışında politika üretemeyen, ülkenin ve ülke halklarının kadim sorunlarına çözüm geliştiremeyen, siyasetsizliği topluma dayatan muhalefetin çapsızlığından iktidarına nefes aldırmak istiyor. Muhalefete, ırkçı ‘Kızıl Elma’ sosunu uzatarak kendisine biatı etmelerini istiyor. DEM’e uzatılan el Kürt’ün, Alevi’nin, kadının ve özgürlüklerin inkarının elidir.                                                                       

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.