Mazlumların kardeşliği!

Demir ÇELİK yazdı —

  • Kardeş olmadığımızı devlet de çok iyi biliyor. Ancak onun aklımızı çelmeye, bizde ırkçı uygulamalarına rızalık üretmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle kardeşlik söylemini dilinden düşürmüyor. Son bir aydan çıkaracağımız ders; zalime karşı mazlumların birbirinin Xizir'i olabilmelerinin ertelenmez, ötelenmez olduğu gerçeğidir.

Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü iş birliğinde 30 Temmuz-4 Ağustos tarihleri arasında 50 gencin yer aldığı “Bir Olalım, İri Olalım, Diri Olalım” şiarı ile Hacı Bektaş Gençlik Kampı’nın Nevşehir’de yapıldığı haberi görsel ve işitsel basında paylaşıldı. Bu kampa katılan genç kızların bir kısmının türbanlı olması, genç erkeklerden bir kısmının ise bozkurt işareti yapması kamptan murat edilenin ırkçılık ve kültürel soykırımı sürdürmek olduğu gerçeğini bir kere daha bize göstermiş oldu. 

Alevi- Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın kuruluşu esnasında bu adımın Alevi asimilasyonu ve kültürel soykırıma hizmet edeceğini, Alevilere Türkçü- Sünni Hanefi Mezhep gömleğinin giydirilmek istendiğini çokça söylemiş, yazmıştık. Buna rağmen bir kısım devşirme dedeler ve az sayıda cemevleri, Alevi hareketlerinin uyarılarını dikkate almayarak Hızır Paşaların sofralarına oturmayı, asimilasyon ve soykırım merkezi olan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nın değirmenine su taşıyan düşkünler oldular.

Kendilerinin belirleyip gençlik kampında buluşturdukları üzerinden Aleviler içinde türban ve bozkurt işaretine meşruiyet kazandırmak, sadece Türk Alevi olduğu iddialarına haklılık kazandırmak istiyorlar. Halbuki Maraş’ta, Çorum’da Alevilere soykırımı yapanlar, Madımak'ta canları ateşe verenler, Gazi'de Alevi katliamı yaşatanlar hep bozkurt işareti yapanlardı. Bakanlık ve resmi kurumlar üzerinden Alevileri başkalaştırmanın kültürel soykırımına soyunan devlet, aynı günlerde Kurdistan'da Kürt kültürel soykırımındaydı.

Türkiye' de son 15 gündür dile, halaya, sloganlara ve kilamlara yönelik saldırılar ırkçı devletin Kürt kültürel soykırımda ısrarcı olduğunu da göstermiştir. Kurdistan'da seküler yaşam değerlerine ve yaşam tarzına yapılan saldırılar, özellikle kadınları hedef alan, havuzda, kafelerde, parklarda kadınlara yaşam hakkı tanımayan, sanatsal faaliyetlere yönelik saldırılar selefi zihniyetinin devletteki vücut bulmuş halidir. Son haftalarda Kürtlere yönelik yaşatılan hak ihlalleri ırkçılık, cinsiyetçilik, dincilik olup devletin tepelerinde alınan soykırımcı kararların yerellerdeki uygulamaları olmuştur.

AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nı imzalayan Türkiye, yerellerin kendi kendilerini yönetmesi hakkını tanımadığı gibi belediyelerin yerellerde yaşayan halkın anladığı dilden hizmet üretmesine de engel oluyor. Amed, Batman, Van ve Mardin Büyükşehir belediyelerinin trafik kurallarını Kürtçe yazmasına devletin valiler üzerinden verdiği tepki tam bir faşizm örneğidir. 20 milyon insanın anadilini yasaklayan, anadilde eğitim hakkını vermeyen devlet, Kürtlerin kendi kendilerine anadillerini yaşatma çaba ve arayışlarına da ırkçı ve faşistçe yaklaşıyor, kolluk kuvvetleri üzerinden terör estiriyor. Halbuki özellikle Kurdistan'da trafik uygulama ve kuralları henüz çok yenidir. Pek çok yerelde yaya öncelikli yollar olmadığı gibi güvenli geçiş koşulları da oluşmuş değildir. İnsanın bilmediği dilden kuralları öğrenmesi ve içselleştirmesi zordur. Hayatın birçok alanında olduğu gibi trafik kurallarının da anadilde öğrenilmesi ve içselleştirilmesi çok daha kolaydır. Ancak devlet bir kere "Kürt yoktur, Kürtçe diye bir dil yoktur" demişken kamuoyuna açık alanda Kürtçe yazıya müsaade etmeyeceğini Kürtçe uyarı yazılarını silerek üzerine inkârcı, ırkçı sloganlar yazarak göstermiş oldu. Yakın zamanda bütün bu yaşananlar, bir kez daha Türk devletinin tekçi, katı merkeziyetçi zihniyetinde ısrarcı olduğunu gösteren olgular, gelişmeler olmuştur. Devlet, yüzyıldır Alevilere "Türk kardeşiyiz" diyerek Alevilerin aklını çeliyor, Şafi ve Sünni Kürtlere de "Müslüman kardeşiz" diyerek Kürtlerin aklını çeliyor. Peki kardeş kardeşinin dilini, kimliğini, kültürünü ve inancını yasaklar mı? Kardeş olmadığımızı devlet de çok iyi biliyor. Ancak onun aklımızı çelmeye, bizde ırkçı uygulamalarına rızalık üretmeye ihtiyacı vardır. Bu nedenle kardeşlik söylemini dilinden düşürmüyor. Bu sayede Filistin için Kürtleri yürütebiliyor, Müslümanlık üst kimliğinde buluşturduğu Kürtlere kendi anadillerini, halaylarını, stran ve kilamlarını yasaklarken tepkisiz kalmalarını sağlayabiliyor.

Kürt'e ve Alevi'ye karşı inkârcı, ırkçı ve soykırımcı olan bu geri ve faşist zihniyete karşı Kürtler ve Aleviler birlikte dur diyemedikleri sürece, fiziki ve kültürel soykırım devam edecektir. Son bir aydan çıkaracağımız ders; zalime karşı mazlumların birbirinin Xizir'i olabilmelerinin ertelenmez, ötelenmez olduğu gerçeğidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.