Êzîdî soykırımı ve mazlumların mücadelesi

Demir ÇELİK yazdı —

  • Birleşmiş Milletler ve kimi devletler tarafından Êzîdî soykırımı olarak tanınmış olsa da tehlike geçmiş değildir. Tarihte 74 kez katliam ve soykırım yaşayan Êzîdîlerin kendi kendilerini yönetme, askeri, siyasi, kültürel, inanç ve ekonomik alanlarda meşru savunmayı sağlama arayış ve çabaları tanınmamakta, her gün yeni saldırı ve tehditlerle karşı karşıyadırlar.

Êzîdîler, tarih boyunca birçok kez katliama uğramış, zulüm ve baskının her türlüsüne maruz kalmış otantik kadim Kürt inanç topluluğudur. Tarihte 73 kez katliam ve soykırım yaşayan Êzîdîler, en son 3 Ağustos 2014'te DAİŞ'in Şengal'e saldırısıyla 74. soykırımı yaşamış oldular.

Êzîdîlere bu soykırımda yaşatılan zulmün ağır sosyal, siyasal ve kültürel travması olanca şiddeti ile hala devam etmektedir. Yaşatılan büyük zulüm ve travmanın derin izleri, yakıcı ve yıkıcı sonuçları istenilen düzeyde olmasa da dünyanın gündemindedir. Dünya halkları nezdinde 3 Ağustos 2014 Êzîdîlerin kara günü olup soykırım olarak lanetlenmektedir. Halkların mazlum Êzîdî halkını sahiplenmesinden cesaret ve güç alan BM ve kimi devletlerde 3 Ağustos 2014'ü  Êzîdî soykırımı olarak kabul etmişlerdir. Suriye ve Irak'ta İslam devleti kurma amacıyla hareket eden DAİŞ, radikal bir terör örgütüdür.         

2014 yılına gelindiğinde, hızla güç kazanan ve Musul gibi büyük şehirleri kontrol altına almayı başaran DAİŞ, emperyalist sistemin vekâlet savaşçısı güç olarak halkların üzerine saldırtılmıştır. Dünya kapitalist-emperyalist sistem ve bölgesel hegemonik devletler, 3. Dünya Savaşı’nın kaos aralığında halkların siyasal, toplumsal, kültürel, kadın ve ekolojik kıyımına soyundular. Özellikle Türk devleti, Kürt ve Kurdistan karşıtı stratejisi için bu kaos aralığını kendisi için fırsat olarak gördü. DAİŞ'i 'kapitalist sistemin sömürüsüne karşı çıkan iyi çocuklar' olarak tanımlayan Türk devleti, Şengal ve Rojava'ya bu vahşi ve barbar vekâlet savaşçılarını saldırtmayı öncelikli iş gördü. Askeri, siyasi ve ekonomik destekle yetinmeyen Türk devleti, kendi stratejisinin öncelikleri ile hareket ederek DAİŞ'in sevk ve idaresini de sağlayan temel güç oldu. "Kürtlerin toprakları, malları ve namusları helaldir" diyerek devletsiz, mazlum ve mağdur Kürtlerin kıyımına bu vahşi ve barbarları saldırttı. Bu organize yönlendirmenin sonucunda 3 Ağustos 2014'te DAİŞ çeteleri, Şengal Dağı eteklerinde yaşayan Êzîdî halkına saldırdı. DAİŞ, bu saldırısı ile binlerce Êzîdî erkeğini katletti, kadınları ve çocukları kaçırarak köle pazarlarında sattı. Birleşmiş Milletler raporlarına göre, yaklaşık 5.000 Êzîdî erkek öldürüldü ve 7.000'den fazla kadın ve çocuk kaçırıldı. Bu kadın ve çocuklar, DAİŞ tarafından sistematik olarak tecavüze uğradı, zorla evlendirildi veya köle olarak satıldılar. Şengal Dağı'nda mahsur kalan Êzîdîler, haftalarca yiyecek ve su olmadan hayata tutunmaya çalıştılar. Êzîdîlerin yaşadığı bu zulüm ve soykırım, halklar nezdinde büyük bir infiale neden olsa da, devletli sistem yapılması gerekenlerden kaçındı.

Bu saldırı, örgütün vahşeti ve acımasızlığına karşı halkların ayağa kalkması sonucu, DAİŞ insanlık dışı uygulamaların sembolü ilan edildi. Ancak buna rağmen Êzîdîlerin soykırımına karşı beklenen yardım, dayanışma ve tepki çok güçlü olmadı. Uluslararası tepki ve yardımlar sınırlı kaldı. Irak devleti ve Kurdistan Bölgesel Yönetimi askeri alanda hiçbir direnç göstermeden Şengal'den askeri güçlerini hızla çekmeye baktılar. Bölgesel devletlerin saldırıya maruz kalanların kadim inanç sahibi Êzîdîler olması nedeni ile duyarsız kaldığı o süreçte, PKK, Şengal bölgesine girerek DAİŞ'e karşı savaştı ve Êzîdîleri kurtardı. Bu gelişme sonrasında birçok ülke harekete geçmiş, DAİŞ'e karşı hava saldırıları düzenleyerek DAİŞ'in ilerlemesini durdurmaya çalıştılar.

Şengal saldırısının ardından birçok Êzîdî yerinden edildi ve mülteci kamplarına sığındı. Binlerce Êzîdî hâlâ kayıp ve kaçırılan kadınların birçoğu ya DAİŞ tarafından köle olarak kullanıldı ya da mal gibi köle pazarlarında eril erkek zihniyete kurban edildiler. Yaşanan bu büyük travma sonucu, Êzîdî toplumu travmatik bir şekilde dünyanın dört bir tarafına göçmek durumunda kaldı. Uluslararası kuruluşlar, Êzîdî toplumuna yardım etmek için çeşitli girişimlerde bulunmuş olsa da, Êzîdîlerin yaşadığı travmaların etkileri hâlâ devam etmektedir. Tek tesellimiz; DAİŞ'in Şengal'e saldırısının, Êzîdî soykırımı olarak kabul edilmiş olmasıdır.

3 Ağustos 2014, Birleşmiş Milletler ve kimi devletler tarafından Êzîdî soykırımı olarak tanınmış olsa da tehlike geçmiş değildir. Tarihte 74 kez katliam ve soykırım yaşayan Êzîdîlerin kendi kendilerini yönetme, askeri, siyasi, kültürel, inanç ve ekonomik alanlarda meşru savunmayı sağlama arayış ve çabaları tanınmamakta, her gün yeni saldırı ve tehditlerle karşı karşıyadırlar. Bir yandan Irak ve Bölgesel Yönetim'in kuşatması ve tehditleri, diğer taraftan Türk devletinin saldırıları, onca yaşanmışlığa rağmen devam etmektedir.

Bu soykırım, biz gibi devlet dışı halklara ve inançlara faşizme, katliam ve soykırımlara, vahşi ve barbarlara karşı birlik olmamız gerektiğini bir kez daha göstermiştir. Êzîdî halkının yaşadığı acıları unutmamalı ve adalet arayışlarını desteklemeli, kendi kendilerini yönetmelerine sahip çıkmalıyız. İnsanlık tarihine kara bir leke olarak kazınan bu soykırımın bir daha yaşanmaması için çokluk içinde birlik esasıyla mazlumların örgütlü mücadelesinde yer almalıyız.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.