Krizin dayattığı çözümsüzlük

Demir ÇELİK yazdı —

  • Krizin asıl nedeni insanlıktan sapma olan devlet ve iktidarın varlığıdır. Bu anlamda yaşanan krizin asıl nedeni tarihseldir, ekonomiktir, toplumsal ve politiktir.                                       

Dünya kapitalist-emperyalist sistem, derin bir yapısal ve tarihsel kriz hali içindedir. Son otuz yılını bu krizi aşmaya kalkışan devletli sistem lokal ölçekli dünya savaşından, genel savaş pozisyonuna hızla yol almaktadır. Genelde devletçi sistemin, özelde de ulus- devletin çoklu krizinin nedeni çok boyutlu ve karmaşıktır. Tarihsel ve yapısal olan bu kriz, devletçi sistem varlığını sürdürdükçe yaşanmaya devam eder. Çünkü krizin asıl nedeni insanlıktan sapma olan devlet ve iktidarın varlığıdır. Bu anlamda yaşanan krizin asıl nedeni tarihseldir, ekonomiktir, toplumsal ve politiktir.                                       

1. Tarihsel nedenler:  Birçok ulus- devlet, kolonyalizm sonrası dönemde kurulmuş, çizilen yapay sınırlarla halklar, kimlikler ve inançları tekçi ve katı merkeziyetçi yapıda öğütmek istemiştir. Yapay sınırlara hapsedilen etnik, dini ve kültürel topluluklara tekçilik dayatıldığından toplumsal ve siyasal istikrarsızlık potansiyeli ile çelişki ve çatışmalar kesintisizce yaşanmaya devam etmiştir. 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkan ulus-devlet sistemi, toplumsal ve siyasal talepleri karşılayamayınca toplulukların direnişi ile karşılaşmış, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri es geçmiştir. Küresel boyutta yaşanan devrimsel nitelikteki bilgi ve iletişim teknolojileri, yapay ulus-devlet sınırlarını aşındırmış, gezegenimiz küçük bir köye dönüşmüşken, ulus- devletler kendilerini yapay sınırlarla sınırlayamazlar. Bunda ısrarın neden olduğu yönetememe hali yaşanmaktadır.

2. Ekonomik nedenler: Küreselleşme, sadece bilgi ve teknolojik alanda değil, sermaye, mal ve hizmetlerin serbest dolaşımında da ulus devlet sınırlarını aşındıran, gereksiz kılan bir dinamizme sahiptir. Çok uluslu şirketler ve uluslararası finans kuruluşları, ulus- devletlerin ekonomi politikalarını geçersiz kılmıştır. 'Milli ve Yerli' kavramının milliyetçiliği konsolide etmenin dışında bir hükmü kalmamıştır. Ekonominin ulus- devletin kontrolünden çıkması, gelir ve servet eşitsizliklerinin artması, gelişmekte olan ülkelerde sosyal huzursuzluk ve protestolara yol açmış, sağ popülizm ve faşizmin hortlamasına neden olmuştur.                                  

3. Sosyal ve kültürel nedenler: Ulus-devletler, genellikle tek bir ulusal kimliği esas almış, etnik, dini ve dilsel gruplara kendi etnik kimliğini dayatmıştır. Kimlik siyaseti ve azınlık hakları sorununun çözümsüz kalmış olması beraberinde, ulus-devletlerin toplumsal meşruiyet krizini yaşamasına neden olmuştur. Bununla birlikte savaşlar ve eşitsiz gelişme yasasının neden olduğu göç hareketleri ve demografik değişiklikler, ulus-devletlerin homojen kimlik algısını iyice sarsmış, derin sosyal uyum ve entegrasyon sorunlarının yaşanmasına neden olmuştur.

4. Politik nedenler: Devletli sistem, genellikle inkârcı, katı merkeziyetçi yönetimler altında, ağır işleyen askeri ve sivil bürokrasiye dayanır. Tekçi ve katı merkeziyetçi olan bu hiyerarşik yapı, esneklik ve yerel ihtiyaçlar açısından duyarsız, toplumsal taleplere cevap vermez, kendi önceliklerini yerele ve yerel dinamiklere dayatır. Bunun sonucu olarak otoriter yönetim biçimlerinin yaşanmasına neden olunur. Demokratik mekanizmaları işletmez, toplumun taleplerine yanıt vermez, kendi öncelikleri ile toplumda zor aygıtları üzerinden rızalık üretmek ister. Bu da faşizm ve rekabetçi otoriterizmle sonuçlanır.

5. Uluslararası nedenler: NATO, ŞEÖ ve Avrupa Birliği gibi devletler üstü organizasyonlar, ulus-devletlerin egemenliğini sınırlamakta, ulus- devletleri üst yapıların stratejilerine göre yeniden şekillendirmektedir. Üye devletler arasında politik ve ekonomik uyum sağlama zorunluluğu, beraberinde ulusal bağımsızlığı işlevsiz kılar. Küresel ısınma, iklim değişikliği, pandemi ve nükleer savaş araçları gibi küresel sorunlar, ulus-devletlerin geleneksel kriz yönetim kapasitelerini zorladığından, krizi ya tam entegrasyonla ya da daha küçük ölçekli idari ve siyasi yapıya dönüşerek atlatmaya çalışmaktadırlar.

6. Teknolojik nedenler: Bilgi iletişim araçları, internet ve sosyal medya, devletlerin bilgi kontrolünü ve denetimini zayıflatmış ve sınırlar üstü bilgi akışını hızlandırmıştır. Bu gelişme, devlet otoritesine karşı çıkan hareketlerin ve alternatif sistem arayışlarının çoğalması, çeşitlenmesi ve yaygınlaşmasına yol açmıştır. Devlet sınırlarını aşan küresel sistem alternatifi hareketlerin açığa çıkması ve onların küresel iletişim ağları üzerinden örgütlenmesine gebe bir sürecin yaşanacağı açıktır. Teknolojik gelişmeler, geleneksel iş gücü piyasalarını dönüştürmekte ve devletlerin ekonomik düzenlemeleri ve sosyal güvenlik sistemleri üzerinde baskı yaratmaktadır. Farklı alanlardaki bu gelişmeler, ulus-devletlerin hem iç hem de dış dinamiklerle sürekli bir kriz durumu yaşamasına neden olmaktadır. Devletçi sistemlerin ve ulus-devletlerin tarihsel ve yapısal krizle başa çıkabilmeleri mümkün değildir. Ancak kimi dönemsel politikalara uygun pozisyon almaya çalışarak, toplumsal uyum stratejilerine ve uluslararası iş birliğine bağlı kalınarak krizin yıkıcı şiddetini düşürebilirler. Ancak devletli sistem asla çözüm iradesi ve gücü olmaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.