Kurban üzerine...

Demir ÇELİK yazdı —

  • İnsanlık tarihinin uzun geçmişinden bu yana yaşanan ve yaşatılan bu kurban ritüelin, sürdürülebilir eko-sistem için yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Toplumsal, siyasal ve ekolojik kırıma olduğu kadar hayvan kırımına da karşı çıkmak günümüzün öne çıkması gereken temel paradigmasıdır.

İki milyarı aşkın Müslüman'ın Kurban Bayramı'nı geride bıraktık. Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da kurban üzerine çok şeyi yazılıp çizildi. Bende bu vesile ile kurbana ilişkin düşüncemi bu haftaki köşemde paylaşmak istedim. 

Kurban, tarih boyunca pek çok kültürde ve dinde yer almış önemli bir ritüeldir. Hem dini, hem de toplumsal işlevi olan kurbanın tarihçesi, son yüzyılda yapılan arkeolojik kazılarla çok eskilere dayandığı anlaşılmış bulunulmaktadır. Körtik Tepe (M.Ö.10.500), Göbeklitepe (M.Ö 9500), Nevala Çori (M.Ö 9000), Çayönü (M.Ö. 8.600)'de yapılan kazılarda kurban sunaklarına rasgelinmiş, bu sunaklarda döneme ve yaşanan çağa göre evcilleştirilen hayvanların şölenlerde et ihtiyacını karşılamak veya kurban niyeti ile kesildikleri anlaşılmıştır. Bu dönemin toplulukları ve toplumları, doğanın güçlerini yatıştırmak veya tanrıların gazabına uğramamak için tanrılara şükran olsun diye kurban kestikleri ve kurban ritüellerini yaptıkları açığa çıkmıştır. İnsanlar, avlanma, tarım faaliyetleri ile klanlar ve kabileler arası çatışmalar gibi yaşamlarını etkileyen olaylar için tanrılara hayvan veya bitki kurban ederdi. Hatta kimi topluluklarda, büyük kriz anlarında insanın da kurban edildiğine dair söylenceler de vardır. Tanrılara en değerli olanı sunma anlayışının sonucu olarak bunun yaşandığı düşünülmektedir. Sonraki dönem uygarlıklarında da kurban ritüeli kesintiye uğramadan devam eder. Örneğin Antik Yunan Site devletleri döneminde Zeus'a boğa, Roma İmparatorluğu döneminde de Jüpiter'e koyun kurban edildiği bilinmektedir. Keza Aztekler ve Mayalar'da kurban ritüeli büyük etkinliklerin parçası olarak yaşanıldığı tarihi kayıtlarda yerini almaktadır. Tanrıların gazabına uğramamak, onların iyiliklerini kazanmak için kurban sunmayı bir gereklilik olarak hissetmişlerdir insanlar.

Zerdüşt ve sonrasındaki monoteist dinlerde kurban ritüeli, çok güçlü yer almaya başlar. Yahudilikte, Tanrı'ya adanan kurbanlar önemli bir yere sahiptir. Eski Ahit'te pek çok kurban ritüeli detaylı bir şekilde anlatılır. Ancak Kudüs Tapınağı'nın yıkılmasıyla bu uygulama büyük ölçüde sona ermiştir. Hristiyanlık, kurban ritüelini İsa'nın kendisini insanlık için feda ettiği yorumuyla büyük oranda terk eder. Dolayısıyla fiziksel kurban ritüelleri Hristiyanlık’ta yerini İsa'nın fedakarlığının anısına yapılan ayinlere bırakır. İslam'da kurban, özellikle Kurban Bayramı önemli bir ibadeti olarak görülür. Hz. İbrahim, oğlu İsmail'i, Tanrı'ya adama hazırlığındayken kendisine bir koç kurban etmesi için gönderildiğinin tarihsel vakası üzerine İslam'da kurban bir ibadet olarak yerine getirilir.

Raa(Reya) Heq inancında da kurban ve kurban ritüeli güçlüdür. Heq/Haq ve Xizir başta olmak üzere kutsallarına şükran niyeti ile kurban keserler. İnanç insanları, kendi arzularından ve bireyselliklerinden vazgeçmeleri, Hakk'a ve kutsallarına adanmışlıklarını ifade eden kurban ritüeli, insanların yaşamlarındaki zorlukları aşmalarına ve manevi huzura kavuşmalarına yardımcı olma işlevi görüyordu. Hastalıklardan şifa bulma, kaza ve beladan uzak olunsun diye Reya Heq inancından insanların kutsallara kurban kestiği ve kendine has kurban ritüeli vardı. Kurban, inanç insanları tarafından kutsalların kendilerini iyide, doğruda ve güzelde yaşam sürdürmelerine yardımcı olsun diye yerine getirdikleri bir ritüeldi. Diğer yanıyla kurban etinin ihtiyaç sahiplerine dağıtılması, topluluktaki veya toplumdaki yoksullarla ve ihtiyaç sahipleri ile dayanışma ve ortaklaşma amacına hizmet ediyordu.

Görüleceği üzere tarih boyunca kurban hemen hemen her toplulukta ve toplumsallıkta yaşanan temel bir ritüel olagelmiştir. Kurban ritüeli, tarih boyunca topluluk üyeleri arasında paylaşmayı, dayanışmayı ve ortaklaşmayı sağlayan, topluluklar arasında sosyal bağları güçlendiren bir işlevi olmuştur. Aynı zamanda kurban kesme ve paylaşma ritüeli, toplumda adalet ve eşitlik duygusunu pekiştiren, bireylerin ve toplulukların kimliklerini ve dini ve inanç bağlılıklarını güçlendiren bir işleve de sahiptir. Ritüel olarak yapılan kurban kesme, bireylerin ait oldukları toplulukla bağlarını kuvvetlendiren dini ve inanç kimliklerini pekiştiren, geleneksel kültürel ve inanç mirasının korunması, nesiller boyu sürmesini sağlayan önemli ritüellerden birisi olmuştur. Kurban Bayramı gibi dini bayramlarda, esas olan etin ihtiyaç sahipleriyle paylaşılması ve toplumsal dayanışma amaçlı olması gerekirken, maalesef günümüzde yapılanlar, kurbanın tarihsel misyondan uzak, görsel bir şölene dönüştürüldüğünü, bireysel tatmin ve toplumda hak edilmeyen statü eldesi amacıyla yapılmaktadır.

Kurbanın tarihsel ve toplumsal işlevleri, toplulukların inanç sistemlerine, kültürel yapısına ve ekonomik durumlarına göre farklılıklar arz ederek insanlığın en azından son on iki bin yılı boyunca hep yaşandığını pekâlâ söyleyebiliriz. İnsanlık tarihinin uzun geçmişinden bu yana yaşanan ve yaşatılan bu ritüelin, sürdürülebilir eko-sistem için yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Toplumsal, siyasal ve ekolojik kırıma olduğu kadar hayvan kırımına da karşı çıkmak günümüzün öne çıkması gereken temel paradigmasıdır. Eko-sistemin çokluğun ve çeşitliliğin fonksiyonu ile kendisini fonksiyonel kıldığını unutmadan gezegenimiz üzerindeki canlı cansız varlıklara yaklaşmalı, doğal seleksiyon yaşam ilkeleri esas alınmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.