Sağ popülizm ve faşizm yükselişte

Demir ÇELİK yazdı —

  • Küreselleşmenin neden olduğu ekonomik ve sosyal değişim ve dönüşüm, göç ve kimlik politikaları, teknolojik değişimlerin ve bilgi kirliliğine karşı geleneksel değerleri savunan, milliyetçi, dinci ve korumacı siyaset yükselirken, dönemin ruhuna uygun çözüm üretemeyen sol siyaset ise çöküşü ve çözülmeyi yaşıyor.

Avrupa'dan Amerika'ya, Asya'dan Afrika'ya kadar dünya genelinde sağ popülist partiler ya iktidardadır ya da yükselişlerini sürdürmektedirler. En son 6-9 Haziran tarihlerinde Avrupa Parlamentosu için 27 üye ülkede yapılan seçimlerde neredeyse tüm üye ülkelerde sağ partilerde yükseliş, sosyal demokrat ve sol partilerde ise ciddi düzeyde düşüşler yaşandı. Özellikle Almanya'da AFD (Alternatif für Deutschland), Fransa'da Marine Le Pen'in Ulusal Birlik Partisi ve İtalya'da Matteo Salvini'nin Kuzey Ligi, göç karşıtlığını ve yerel kimlikleri koruma söylemini öne çıkararak popülaritelerini artırdıkları görüldü. Buna paralel olarak merkez sağdaki Avrupa Halk Partisi (EPP), AP'deki en büyük grup olmaya devam ederken, soldaki Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) da ikinciliğini koruyabildi. Tüm dünyada sağ popülizm ve faşizmin yükselişinin nedenlerine ilişkin şunları söylemek mümkündür:   

1- Sol ve sosyalist düşüncenin kendisini güncellemeyip 19. yüzyılın parametreleri ve fikriyatı üzerine soruna ve sürece yaklaşıyor olmaları. İşsizlik, yoksulluk, küresel ısınma, savaş ve göç politikaları üzerine çözüm geliştirememeleri. Dolayısıyla gezegenimizde devletli sistemin yarattığı sorunlara çözüm üretemeyen siyasette ısrar etmeleri.

2- Sağ partiler, ulusal kimlik ve güvenlik konularına dayalı tepki politikalarını merkezlerine alarak milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi zihniyetleri ile toplumu ikna etmeye çalışmaları. Görüleceği üzere özellikle göç ve yerinden zoraki göçertilenlerin batı Avrupa'ya yönelmeleri, sağın yükselişinde önemli rol oynadığını söyleyebiliriz. Orta Doğu ve Afrika'dan gelen göçmen akınları, birçok Avrupa ülkesinde siyasal, sosyal ve ekonomik kaygı ve korkuyu arttırmıştır. Sağ partiler, toplumlarında oluşan bu korku ve kaygıyı kaşıyan politikalarıyla toplumu konsolide etmiş bulunuyorlar.                                           

 3- Ekonomi politik: 1980’lerden itibaren neo-liberal politikaların egemen olduğu bir dünya düzeni şekillendi. Küreselleşme, serbest ticaret ve teknolojik gelişmeler, birçok ülkenin ekonomik yapısını dönüştürdü. Ancak, bu dönüşüm herkes için eşit fırsatlar yaratmadı; Gelir eşitsizliği arttı ve orta sınıf yoksullaşarak eridi. Bu durum, sağ partilerin "önce ülke çıkarları" ve "geleneksel değerler" gibi söylemlerini cazip hale getirdi. Sağ partiler, ekonomik sıkıntılardan etkilenen kesimlere, milliyetçi ve korumacı politikalarla bu kesimleri etkilemeye çalıştı. Örneğin, Donald Trump'ın "Amerika'yı Yeniden Büyük Yap" sloganı veya İngiltere'nin Brexit sürecinde ortaya koyduğu "kendi kaderini tayin etme" söylemi, küreselleşme karşıtlığına dayanan popülist sağ politikaların toplumda karşılık bulmasına yol açtı.

4- Teknolojik değişim ve bilgi kirliliği: Sosyal medya ve dijital medya, siyasi söylemlerin hızlı ve geniş bir kitleye yayılmasını sağladı. Sağ popülist liderler, bu mecraları etkili bir şekilde kullanarak tabanlarını mobilize ettiler. Sağ partiler algı oluşturan haberler ve dezenformasyon araçlarını sınırsızca kullanmaları ilgileri artıran faktör oldu. Whatsapp ve Facebook gibi platformlar üzerinden geniş çaplı, basit ve etkileyici mesajlar içeren kampanyalar örgütsüz kitleleri etkiledi.

5- Solun ideolojik ve stratejik zayıflıkları: Sol partiler, son yıllarda genellikle merkezden uzaklaşarak daha radikal pozisyonlar alarak geniş toplum kesimleri yerine daha dar grupların çıkarlarını savunan kimlik politikalarına odaklandılar. Bu strateji geniş kitleleri mobilize etmede zorlandı ve solun popülaritesini azalttı. Sol düşüncenin etkili olduğu işçi sınıfı ve sendikaların gücü, küreselleşme ve teknolojik dönüşümle birlikte zayıflaması sonucu bu kesimler, sağ partilerin milliyetçi ve korumacı politikalarına yöneldi. Sol partiler, bu dönüşümlere yeterince yanıt veremedi ve birçok ülkede marjinal konuma düşmüş oldular.

6- Kültürel ve sosyal değerlerin rolü ;Sağ partiler, genellikle aile, din ve ulusal kimlik gibi geleneksel değerleri savunarak toplumun geniş kesimlerini etkilemektedirler. Sosyal değişim ve istikrarsızlık sürecinde yönetilen toplum kesimleri için cazip hale gelen bu değerleri, Sağ partiler, koruyacakları vaadinde bulunarak seçmenin desteğini aldılar. Sol partiler ise, daha çok toplumsal değişimi ve bireysel özgürlükleri savunan politikalarla yetindiler. Geleneksel değerlerin önemini vurgulayan sağ partiler, bu boşluğu doldurma becerisi göstermiş oldukları için toplumda karşılık bulabildiler. Bütün bu nedenlerle sağ partiler ve milliyetçi- muhafazakâr düşünce dünya genelinde yükselişte. Küreselleşmenin neden olduğu ekonomik ve sosyal değişim ve dönüşüm, göç ve kimlik politikaları, teknolojik değişimlerin ve bilgi kirliliğine karşı geleneksel değerleri savunan, milliyetçi, dinci ve korumacı siyaset yükselirken, dönemin ruhuna uygun çözüm üretemeyen sol siyaset ise çöküşü ve çözülmeyi yaşıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.