Özgürlük paradigması şimdiden kazanmıştır
İlham BAKIR yazdı —
- Türk devleti Özgür Kürt’ün direnişi karşısında nasıl çaresiz kaldıysa ve çareyi Önder Apo ile görüşmede aramaya başladıysa, bu çetelerin yaratacağı vahşetin kendi uygar ülkelerinin kıyısına dayanmaması için Avrupa da Önder Apo ile görüşmek ve çareyi bu paradigmayı kerhen desteklemekte arayacaktır. Özgürlük paradigması şimdiden kazanmıştır.
Dön dolaş, git gel, çık yukarı in aşağı aynı sözcükleri, aynı kavramları üstüne basa basa, altını çize çize kullanası var insanın. Öyle şeyler cereyan ediyor ki, öyle olaylar vuku buluyor ki, öyle sözler dile geliyor ki insan durmadan el edep el haya, el ahlak el vicdan demek zorunda kalıyor. Utanmanın, hayanın, ar ve edebin, ahlak ve vicdanın bu kadar yozlaşmasını, adaletin, bu kadar hükmünü geçirebilenden yana olmasını insanın aklına, havsalasına sığdırması mümkün olmuyor. Bu kadar alenen yalan söylenebilmesine, bu kadar ikiyüzlüce, dünden bugüne jet hızıyla değişen doğrular tasvir edilmesine en absürt kurmaca bir metinde, bir vodvilde bile rastlamak mümkün değil.
Suriye diye bir ülke kurdurmuşlar, başına Baas denen bir parti diktatörlüğünü geçirmişler, on yıllarca bu diktatörlüğü desteklemişler, koruyup kollamışlar sonra birden bire bunun bir diktatörlük olduğuna, yıkılması gerektiğine ve değişmesine gerek olduğuna karar vermişler. Peki ne yapmışlar? Bu ülkede demokratik bir muhalefet geliştirip bu muhalefeti mi desteklemişler? Elbette hayır. Selefi gelenekten gelen, kafa kesen, insan yakan, kadınları köle pazarında satan dünyanın bütün cihadist haydutlarını bu ülkeye yığıp milyonlarca insanın ölmesine, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilip dünyanın dört bir yanına savrulmasına neden olmuşlar. Bu ülkenin en masum, en mazlum, en gadre uğramış halkı olan Kürtler, bu savaşta ne diktatörlükten ne de küresel ve bölgesel emperyalizmden yana tavır almamış, kendi topraklarını savunmayı esas almış, bu halkın kızları, oğulları, bütün dünyaya parmak ısırtan muazzam bir direniş geliştirmiş, toprağını ve onurunu korumayı başarmıştır. Sadece Kürtleri değil elinin ulaşabildiği, gücünün yettiği her karış toprakta Müslüman, Hristiyan, Alevi, Êzîdî, Sünni, Şii, Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani demeden tüm halkları ve tüm inanç mensuplarını korumuş ve birlikte ve eşit yaşayabildikleri bir düzen kurmuşlardır. Koca koca orduların önünde diz çöktüğü Daiş denen cihadist çeteye karşı kazandığı zaferle insanlığın onurunu korumuşlardır. Daiş, uygar Avrupa ve bölgesel güçler için ne zaman büyük bir tehlikeye dönüşmeye başlamış ve ne zaman ki Kürt direnişi karşısında tutunamaz hale gelmiş o zaman haydut sürüsüne karşı uluslararası güçler Kürtlere destek vermeye başlamışlardır.
Kürtler hem insanlık onurunu korudukları bir direnişle hem de kurdukları, geliştirdikleri demokratik, kadın özgürlükçü paradigma ile bütün halkların ve inançların nasıl bir arada ve eşitçe yaşayabileceklerini gösterdiler. Beklenir ve umut edilirdi ki uygar dünya, bu Kürtleri ve bu Kürtlerin kurduğu düzeni desteklesin, bütün Suriye ve giderek bütün Ortadoğu için savaşsız, katliamsız, yıkımsız bir dünya kurulmasının kapılarını aralasın. Fakat ne yazık ki küresel ve bölgesel güçlerin çıkarları bundan yana değildi. Köşeye sıkışmış Baas diktatörlüğünü, Kürtlerin kurduğu demokratik modelle ve yapıyla uzlaşmaya zorlamak ve bütün Suriye’nin demokratik bir yapıya kavuşmasını sağlamak yerine çıkarlarını, Kürtlerin yenilgiye uğrattığı Daiş artığı HTŞ’yi Suriye’nin yeni egemeni kılmakta buldular. Terör örgütü olarak gördükleri bu yapıyla meğerse hepsi öncesinde canciğer dostmuşlar, ittifak içindelermiş. Hele bu zaferi kendi zaferi ilan eden Türk devleti ve onun başındakilerin meğerse bunlarla yedikleri yemek, içtikleri su ayrı gitmiyormuş.
Ve elbette evdeki hesap çarşıya uymayacak sahada. Kravat giydirip, Türkiye’nin himayesine verdikleri yeni Suriye maliklerinin nasıl bir canavara dönüşeceğinin emareleri çoktan görülmeye başlandı bile. Her gün yeni bir kıyım, zulüm ve katliam videosu düşüyor sosyal medyaya. Türk devleti sahaya sürdüğü ÖSO denilen çeteleriyle nasıl sonuç alamadıysa, Özgür Kürt’ün direnişi karşısında nasıl çaresiz kaldıysa ve çareyi Önder Apo ile görüşmede aramaya başladıysa, bu çetelerin yaratacağı vahşetin kendi uygar ülkelerinin kıyısına dayanmaması için Avrupa uygarlığı da Önder Apo ile ve onun paradigmal öncülüğünde gelişen ahlaki ve vicdani düzenin inşacıları olan Kürt Özgürlük Hareketi ile görüşmek ve çareyi bu paradigmayı kerhen desteklemekte arayacaklardır. Özgürlük paradigması şimdiden kazanmıştır.