Özgürlük yolunda büyük yürüyüş
Elif KAYA yazdı —
- “Büyük Özgürlük Yürüyüşü” olarak adlandırılan bu tarihi yürüyüş toplumsal hafızayı canlandıran, geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran dokunuşları ile çok iyi hazırlanmış bir program.
Özgürlük, özünde hep yolda olma, yol eyleme hali değil midir? Yola koyularak, yol alarak özgürlük anları yaratılır. Özgürlükte, tamamlanmış öykülere yer yok, hep oluş halinde olmayı gerektirir. Toplum-birey, insan-doğa, maddi-manevi, geçmiş-gelecek arasında geçişler yapılarak yeni anlamlarla zaman yeniden dokunur. Geçmiş-an-gelecek bir yolda buluşur, bir olur, birlik olur. Yani demem o ki yol durağan değil; canlıdır, akışkandır, süreğendir. Bu nedenle bir mekanda bulunmanın çok ötesinde anlamlar içerir.
Devrimci mücadeleler kadar, inanç sistemleri de yolun bu özelliğiyle hakikate ulaşmaya çalışır. Dinlerde bunun ismi tarikata dönüşür Alevilik gibi doğa ağırlıklı inançlarda bu, yola girmek olur. Yol, yaşam felsefesine, hakikate ulaşmak için izlenmesi gereken yönteme dönüşür. Bu nedenle Alevilikte toplumsal değerlere ters düşme durumuna “yol düşkünü” denilir. Yoldan çıkan, yola ters düşen toplumla yaşamaya layık olmayanı ifade eder, yol düşkünü.
Kısaca yol, ilkeye göre yaşamayı, toplumsallığı esas almayı, bütünle uyumlu olmayı gerektirir ve hakikate ulaşmayı sağlayan değerleri ifade eder.
Bu nedenle yolda olmak, yola koyulmak hep oluş halinde olmaktır. Hacı olmak için günlerce-aylarca yol yürüyenin de, özgür bir toplum için uzun yürüyüşlere çıkan devrimcilerin de yaptıklarının böyle bir anlamı vardır.
Kürtler, kendilerine yapılan büyük katliam ve kötülüğü ifade eden 15 Şubat komplosunu protesto etmek ve taleplerini dile getirmek için uzun yıllardır büyük yürüyüşler düzenlerler. Her defasında katılımcıları, güzergahı ve ele alınan konular değişse de hedef tektir: Reber Apo’nun özgürlüğü. Başka bir ifade ile Kürt halkının, ezilen halkların, kadınların, farklı inançların özgürlüğü.
Avrupa'da bu yıl 25 yıllık İmralı mutlak tecrit uygulamasına dikkat çekmek ve "Reber Apo’ya Özgürlük" istemlerini ifade etmek için 25 gün boyunca, 25 merkeze ulaşacak bir yürüyüş planlandı.
Kuzey Kurdistan ise bu yılın yürüyüşünü Reber Apo’nun 75 yaşına ithafen 75 kişiyle iki koldan başlattı. “Büyük Özgürlük Yürüyüşü” olarak adlandırılan bu tarihi yürüyüş toplumsal hafızayı canlandıran, geçmiş ile gelecek arasında köprü kuran dokunuşları ile çok iyi hazırlanmış bir program. Tarihi yaşanmışlıklar ile Reber Apo üzerindeki tecrit arasındaki bağı fazla söze ihtiyaç duymadan, bu yolda daha önce yürümüş olanların anılarına, onların kaldıkları mekanlarına dokunarak dile getiriyorlar. Öncelikle anlatımın ince dilini ve derin anlamları içeren bu programı hazırlayan ve kapsamda yola koyulan, yol eylemcisini karşılayan herkesi kutluyorum.
Unutulmaya bırakılan, hafızasızlaştırılmaya çalışılan, derin acıların yaşandığı yerlere temas ederek, öncüyle özgürlüğün bağını kuran ve nasıl yaşanılacağına işaret eden kapsamlı bir yürüyüş hazırlanmış. Her biri bir miting havasında geçen bu yürüyüşlerin topluma temas etme ve motive etme gücü aynı zamanda özgürlük anlarının yaşam bulmasını ifade ediyor.
“Hayali Kurdistan’ı Ağrı Dağı’na gömdüğünü” iddia eden sömürgeciliğe inat, Ağrı Dağı’nın asiliğini kuşanan eylemciler, bu mekanları ziyaret ederek, hakikatin öyle olmadığını ortaya koydular. Reber Apo’nun 1977 de ziyaret ettiği Kars Kalesi’ni ziyaret ederek, süren direnişin tarihsel mekanlarla bağına işaret etmiş oldular. Toplumsal vicdanda derin bir yaraya dönüşen pek çok mekanda yaşananlara dokundular, onlardan bir hatıra alınıp, yol yürüyüşüne kattılar. Taybet Ana’nın mezarından, Roboski’de çoğu çocuk katledilen 34 kişinin ailelerinden, Patnos Cezaevinde açlık grevinde olan tutsaklardan, “Mezarıma borçluyum diye yazan” diyen Hayri Durmuş’un mezarından, Şex Said’in yurdundan mesajlar alındı. Yolda yürüyenler bu mesajları ulaştıkları her yere kendisiyle taşıdı. Yol uzun, yürüyüş devam ediyor. Daha dokunulacak, Amara’ya ulaştırılacak çok mesaj var.
Gezilen her mekan, dile gelen her yaşanmışlık Reber Apo üzerindeki tecrit ile kendilerine yönelik katliamın, yok sayılmanın aynı kaynaktan beslendiğini çok açık ortaya koydu. 25 yıldır İmralı'da uygulanan mutlak tecrit sistemi, halkların, kadınların, ezilenlerin özgürlüğü üzerine konulan tecrittir. Reber Apo’nun, “Tecritte olan ben değil, sizsiniz” sözü yol yürüyüşünde çok açık olarak kendini açığa vurdu-vuruyor.
Hakikatle bağını güçlü kurduğumuz her yol bizi O’na ulaştırır!