Çocuklarımız kime emanet?

Elif KAYA yazdı —

  • Denetimsiz internet kullanımı çocuklarımızı öldürüyor. Bunu ruhsal, bedensel, sosyal olarak yapıyor. 13-14 yaşındaki bir çocuk 2 yaşındaki bir çocuğa tecavüz etme fikrini oradan ediniyor. Tecavüz etme, ısırma, yaralama hatta canını alma bir oyun gibi ele alınıyor.
  • Toplumsallığın dağıldığı günümüzde en fazla çocuklar desteksiz ve savunmasız. Bazen yalnızlıktan, bazen umursamazlıktan, bazen kendi yükümüzü bile taşıyamayacak kadar yoğunluktan çocukların eğlenme ve eğitim ihtiyacını göz ardı edebiliyoruz. ‘Zaman geçirsin’ diye hemen eline telefonu tutuşturuyoruz.

Dünyaya neden çocuk getiririz? Güdüsel bir davranıştan dolayı mı, bu bize öğretilen bir şey mi, yoksa bizim düşünüp, tasarlayıp, arzuladığımız bir şey mi? Bu sorulara doyurucu cevaplar vermeden her gün üremeye devam ediyor insanlar. Oysa neden çocuk doğururuz sorusu, yaşamımızın amacını tarif etmek kadar netlik gerektiren bir konu. Yaşamımızın amacı nedir? Anlamlaşmak… Kendimizden geriye izler bırakmak. Peki, çocuk yapma amacımız da bununla aynı mı?

Günümüzde anlamından uzaklaştığımız temel konuların başında çocuk doğurma bilinci geliyor. Yaşamın anlamıyla bağ kurmadan her gün üremeye devam ediyoruz. Bazen alışkanlıkların, bazen geleneklerin, bazen de güdülerin yönlendirmesiyle durmadan çoğalıyoruz. Üstelik neden çocuk doğururuz, sorusunu dönüp kendimize bir kez olsun bile sormadan.

Anlamlaşmak emekle, mücadeleyle, toplumsallıkla, sevgiyle, sorumlulukla gelişir. Çocukları bu sürecin dışında tutan yaklaşımlar hem çocukların yaralanmasına, birbirini yaralamalarına hem de bizim yarım kalmamıza yol açıyor.

Toplumsallığın dağıldığı günümüzde en fazla çocuklar desteksiz ve savunmasız. Bazen yalnızlıktan, bazen umursamazlıktan, bazen kendi yükümüzü bile taşıyamayacak kadar yoğunluktan çocukların eğlenme ve eğitim ihtiyacını göz ardı edebiliyoruz. ‘Zaman geçirsin’ diye hemen eline telefonu tutuşturuyoruz. Hemen dönüp, omuzumuzdaki sorumluluklarla baş etmeye koyuluyoruz. Çağın hızına ayak uydurmaya, ona yetişmeye çalışıyoruz. Halbuki ne zamanın hızına yetişmek mümkün ne de savunmasız bıraktığımız çocuklar o aşamadan sonra artık bizim. En yalın ifadeyle çocukları kim eğitirse çocuklar onun yaşam izini sürer, oradan yol alır.

Amacım çocukların eğitiminin ne kadar önemli olduğunu burada uzun uzun anlatmak değil. Buna ne yerim ne de bilgim yeter. Benim bu yazıda üzerinde durmak istediğim şey gelişen teknoloji karşısında çocukların ne kadar savunmasız bırakıldığına biraz dikkat çekmektir. Denetimsiz internet kullanımı, çocuklarımızı öldürüyor. Bunu ruhsal, bedensel, sosyal olarak yapıyor. 13-14 yaşındaki bir çocuk, iki yaşındaki bir çocuğa tecavüz etme fikrini oradan ediniyor. Tecavüz etme, ısırma, yaralama, hatta canını alma bir oyun gibi ele alınıyor.  Empati gücünün yok edildiği, geleneksel toplumun insanı saygın kılan anlayışının yok sayıldığı internet ortamında her çocuk nesneye dönüştürülüyor. Gelişim imkanları kadar her tür kötülüğün de yayılmasına yol açan internetin sınırsız erişimini özgürlük olarak tanımlayamayız. Bu büyük bir hata olur. Ebeveynler yalnızlığın yarattığı ağır iş yüküyle baş etmeye çalışırken çocukları internetin oyalamasına bırakıyor. İnternet salt bir oyun değil, sadece oyalamıyor. Aynı zamanda çocukların kendi başına öğrendikleri her şeyi ahlaki- vicdani ölçülerden uzak uygulamaya yöneltiyor. Bunun bazen kendi küçük kardeşi, bazen komşunun çocuğu üzerinde yapmakta sakınca görmüyor. Bunu bir oyun sanıyor.

13-14 yaşındaki bir çocuğun yaptıklarından dolayı onu suçlayabilir miyiz? Neyin ne olduğunun ayırdına varamayan bu çocukları mı, yoksa bu çocukların eğitim sorununu üzerinden atıp, her bilgiye ulaşmayı, oyalanmayı yöntem olarak seçen ebeveynleri mi suçlamalıyız?

Çocuklar, oyun alanlarında, toplumsal mekanlarda, büyüklerle birlikte öğreneceği mekanlarda daha fazla öğrenme imkanı bulur. Bir anlamda toplumsallaşmayı yaşar. Yalnızlık ve filtresiz bilgiye erişim çocuğun hem kendini yaralayıp, bir ömür boyu taşıyacağı travmalar yaşamasına hem de yanındakilerini yaralamaya yol açıyor. Pek çok kez aile, bunun farkında olmasına rağmen bunu yok sayıyor, görmezden geliyor ya da kendine konduramadığı için kulak ardı ediyor. Bu durum ise travmanın derinleşmesine yol açıyor.  

Ben yine başlangıçtaki soruma dönmek istiyorum, neden çocuk doğururuz? Eğer yaşamın sürekliliğini sağlamaksa o zaman çocuklarımızın yaralanmasının önünü almalıyız. Onları evin-odanın tecrit ortamından çıkaracak daha fazla oyun alanı ve toplumsal mekanlar oluşturmalıyız. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.