Barışın ve suyun koruyucuları
Elif KAYA yazdı —
- Barışın ve suyun koruyucuları günlerdir saldırılar altında nöbet eylemi yapıyor. İnsan kadar toprağın, toprak kadar suyun hakları olduğunu, yaşamın bütünsellik ile mümkün olduğunu ortaya koyuyorlar. Özgürlüğün kuramını, eylem ve söylemini geliştiriyorlar.
8 Aralık’tan bu yana Türk devleti ve ona bağlı çete grupların saldırılarına rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’de insanlar yurdunu savunmaktan, bu amaçla eylem yapmaktan geri durmadı. Toprağın yaşamla, suyun barışla bağını kuran Kuzey ve Doğu Suriye halkı, yaşanan vahşeti durdurmak, savaş suçlarına dikkat çekmek için dünya kamuoyuna günlerdir çağrıda bulunuyor. “Toprağımız, suyumuz, özgürlüğümüzle bir bütünüz, işgale geçti vermeyeceğiz” diyor.
Tişrîn neden önemli? Tişrîn, bir yandan doğu ve batı Suriye’yi birbirine bağlayan stratejik bir yer. Diğer yandan ise Fırat’ın üzerine kurulan ve Suriye'nin ikinci büyük barajı olması nedeniyle önemli bir konuma sahip. Bu saldırılar başlamadan önce Doğu Suriye’nin su ve enerji ihtiyacı büyük oranda bu alandan sağlanıyordu. Barajın vurulmasıyla ve hasar görmesiyle birlikte günlerdir bölgeye elektrik verilemiyor. Hatta bölgenin su altında kalma riski yüksek. Bu nedenle burada direnişi geliştirmek her bakımdan yaşamı savunmayı ifade ediyor.
Bugün Tişrîn’de Kobanê’yi aratmayacak bir direniş veriliyor. Burada geliştirilen direniş özünde yaşamı ve suyu savunmak amaçlıdır. Toprağı savunmak aynı zamanda barışı korumanın en büyük çabasıdır. Çünkü toprak aynı zamanda varlığımızın anlamlaştığı mekandır. Toprakla, üzerinde yaşadığımız coğrafya- doğa ile anlamlaşabilir, bütün olabiliriz. Bu nedenle halkların kendi varlığını tanımladığı, oluşunu gerçekleştirdiği topraklar özgür olabildiği oranda barış olasıdır. Yine halkların, toplumsal kesimlerin, inançların, kadınların sahip olduğu değerlere, kültürlere ve inançlara karşılıklı saygı geliştiği oranda bu mümkün olabilir. Yani işgalin, saldırının, şiddetin, yok saymanın olduğu yerde barış olmaz. Bu nedenle işgale karşı direnmek öncelikle en büyük barış savunuculuğudur. Tişrîn direnişinin böyle bir yanı var.
Tişrîn’in en önemli özelliğinden biri de halk ve savaşçıların bir bütün olmayı başarmış olmasıdır. Halk öncülerin etrafında kenetlendi. Gelişen muazzam direniş gücünü bu buluşmadan alıyor. Bu kadar teknik üstünlüğe rağmen günlerdir işgalci güçler direnişçilere geri adım attırmak bir yana, tam tersine bombaların altında zılgıtların ve halayların sesi hiç susmadı. Direnişi güçlü ve yenilmez kılan temel sır da budur.
Hakikatin izini süren deneyimli gazeteci Nazım Daştan, Cihan Bilgin bu alanda katledildi. Hakikatin açığa çıkmaması için bu gazeteci arkadaşlarımız bilerek katledildi. Bu tüm dünyanın gözleri önünde yapıldı. Hakikatin izinde olan gazetecilerin öldürüldüğü bir yerde önce hakikat öldürülmek istenir. Toplumla hakikatin bağı koparılmaya çalışılır. Bundan dolayı halk şehitlerin izinde yaşananlara şahit olmak ve o hakikatin bir parçası olmak için Tişrîn’e yürüdü, 8 Ocak’ta nöbet eylemi başlattı. Halk toprağını, suyunu, özgürlüğünü savunurken, Türk devleti sivil halkı katletmeye devam etti. Yaralıları taşıyan ambulansları bombaladı. Son iki hafta içinde bu alanda tam 19 sivil insan katledildi. Yıllarca Kürt tiyatrosuna emek veren Bavê Teyar katledildi. Nöbet için gelen onlarca insan yaralandı. Dayanışma gösteren enternasyonal sağlık görevlileri, gazeteci arkadaşlar hedeflendi. Salı günü yapılan son saldırıda enternasyonalist Lea Bunse yaralandı. Lea yine de yaralandığı yerden, yaşanan bu insanlık suçunu dünya kamuoyuna dili döndüğünce anlatmaya çalıştı. Susmadı, pes etmedi.
Bölgede bulunan insanlar her gün saldırılar altında direnişe coşkusuyla devam ediyor, direnişi büyütüyor. Halk, cesaretini ve gücünü demokratik konfederalizmle elde ettiği özyönetim deneyiminden alıyor. Başkasından beklemek, devletten ummak, göç yollarına düşmek yerine iradesine güvenmeyi ve birlikte iş yapmanın imkan ve olanaklarını çoğaltmayı, direnmeyi esas alıyor. Bununla sonuç alacağını biliyor, gücüne ve deneyimine güveniyor. Toplumun hakkı kadar toprağın, suyun, doğanın hakkını da korumaya çalışıyor.
Barışın ve suyun koruyucuları günlerdir saldırılar altında nöbet eylemi yapıyor. Toprağın, suyun, toplumsal varlığın hakkını korumaya çalışıyorlar. Toplumsal barışın yolunu dünya kamuoyuna gösteriyorlar. İnsan kadar toprağın, toprak kadar suyun hakları olduğunu, yaşamın bütünsellik ile mümkün olduğunu ortaya koyuyorlar. Özgürlüğün kuramını, eylem ve söylemini geliştiriyorlar.