Yarım asırlık direniş destanı
Elif KAYA yazdı —
- PKK’nin en belirgin özelliğinden biri yaşamı bir okul gibi ele alması, pratik içinde teoriyi şekillendirmesidir. Yani yaşamı teorinin içine sıkıştırmaya çalışmayıp, yaşamın akışında yaşananları anlamlandırarak analiz eden ve kuramsallaştıran bir yaklaşımla ele almasıdır.
Hakikate yakın duran, zamanın ruhunu okuyan, değişim- dönüşümü özgürlük ilkesiyle gerçekleştiren hareketler, bulunduğu zaman ve mekâna iz bırakıp zamanın akışına yön verirler. PKK bu dinamikleri taşıyan bir hareket olarak yarım asıra varan bir zamandır, hep gelişip büyüdü. Varlığı, dili, kültürü yok sayılan bir halkın özgürlük mücadelesinden başlayıp günümüzde evrensel bir düzeye ulaştı. Tüm bunlar büyük bir inanç, kararlılık, güven, emek, fedakarlık, yaşama saygı olmadan gerçekleşemezdi.
PKK’nin ilanından hemen sonra yapılan 12 Eylül 1980 darbesi Kürdistan’da gelişen özgürlük arayışını ortadan kaldırma hedefindeydi. Diyarbakır Zindanı bunun için özel olarak planlandı. Yönetimi bu işi gerçekleştirmek üzere görevlendirildi. Tutuklulara aklın almayacağı işkence yöntemleri uygulanarak pişmanlık geliştirilmek, direniş hafızası ve Kürtlük yok edilmek istendi. Devrimci militanlara dayatılan anlamsız kurallar, faşist marşları ezberlemeye zorlama, Türkçenin dayatılması, savunma hakkından yoksun bırakmak gibi politikalar bu amaçlaydı. Kürdistan özgürlük mücadelesini zindan duvarları arasında boğarak, Kürtlük adına hiçbir şeyin kalmamasını istiyorlardı. Dönemin işkencecileri, “sizi öyle bir hale getireceğiz ki, biz sizi bıraksak bile siz buradan çıkmak istemeyeceksiniz” diye uygulanan vahşetin düzeyini dile getiriyorlardı. Ancak, PKK felsefesine olan inanç ve güvenle gelişen direniş işkencecileri yendi, duvarları aşıp mücadelenin tüm Kürdistan’a yayılmasına yola açtı. PKK halk, halk PKK oldu…
İkinci dönem ise, 1993 ateşkes görüşmelerinin ardından geliştirilen, “Bataklığı Kurutacağız” operasyonudur. Tek tek balık avlamakla uğraşmak istemeyen devlet bunun yerine denizi kurutmanın daha sonuç alıcı olacağını düşündü. Bu akıl, 1993-97 yılları arasında Kürdistan’ı baştanbaşa yangın yerine çevirdi. İHD’nin verilerine göre bu dönemde 3700 köy ve mezra yakıldı, 4 milyona yakın insan zorla yerinden göçertildi. Göç eden insanlar her şeylerini geride bırakıp, Türkiye metropollerine göç etmek durumunda kaldı. Yurdunu terk edenler gittikleri yerlerde örgütlülüğü kendilerine yurt edindiler. Burada geliştirdikleri örgütlenmeyle birbirine tutundular ve mücadeleyi genişletip derinleştirdiler. Denizi kurutmaya çalışan akıl, özgürlük mücadelesinin Türkiyeleştiğini görünce şoka uğradı. İnsanlar gittikleri yerlere kendisiyle birlikte mücadele etme geleneğini de götürmüşlerdi. Devlet güvenlik kurumlarının yaptığı bir araştırmada gerillaya en fazla katılımın İstanbul’dan yapıldığı tespiti, uyguladıkları kırım politikalarının sonuçsuz kaldığını ortaya koyuyordu. Mücadele metropollere yayılıyordu…
Üçüncü dönem, Kobanî savaşı ile birlikte Türk devletinin, adeta göbek atarak, “düştü- düşecek” dediği dönemde gerçekleşti. Türk devleti Özgürlük Hareketi’nin öncü militanlarını Kobanî'de DAİŞ’e kırdırarak, mücadeleyi bitirmeyi hedefledi. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı; Kobanî’de gelişen destansı direniş, bu politikaları alt-üst etti ve mücadele bölge sınırlarını aşıp tüm dünyaya ulaştı. Özgür yaşam arayışında olanlara ilham veren PKK felsefesi dünyaya yayıldı.
PKK, sömürgeciliği güçlü analiz ederek, tüm iktidar biçimlerini sorguladığı için bir insanlık hareketine dönüştü. Dağılan sosyalizmle birlikte ütopyasız kalan topluma, umut oldu; sosyalizmi yeniden tanımladı. Devlet olmadan toplumların kendini yönetmesinin yol yöntemlerini ortaya koydu. Tüm sömürge biçimlerini kapsayan sömürgecilik analizinde tüm ezilenler kendi hakikatini gördü, bunu aşmanın yol ve yöntemini öğrendi.
PKK’nin en belirgin özelliğinden biri yaşamı bir okul gibi ele alması, pratik içinde teoriyi şekillendirmesidir. Yani yaşamı teorinin içine sıkıştırmaya çalışmayıp, yaşamın akışında yaşananları anlamlandırarak analiz eden ve kuramsallaştıran bir yaklaşımla el almasıdır. Kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, tarihsel süreç boyunca neleri yitirip, neleri geliştirdiğimizi ontolojik bir perspektifle ele aldığından her halk, toplumsal kesim kendi hakikatini bu perspektifin içinde görme imkanı buldu. Bu da PKK’nin evrenselleşmesine yol açan önemli bir etken oldu.
Elbette PKK her şeyden önce bir kadın partisidir. Bu nedenle başta kadınlar tarafından sahiplenildi. Kadın özgürlüğünü merkezine alan bir toplumsal özgürlük perspektifiyle toplumun tüm kesimlerini içine alıyor.
PKK ideolojisi ve felsefesiyle, her zorlu süreçte atılım yaparak gelişiyor, büyüyor.