Futbolla maskelenen cinsiyetçilik
Elif KAYA yazdı —
- Futbol etrafında geliştirilen cinsiyetçilik, milliyetçilik toplumsal ilişkilerin bozulmasına yol açıyor. Futbol ile maskelenen bu zihniyet her gün binlerce kadının yaşamına mal olup, farklılıklara karşı nefret duygusu körüklüyor.
Spor kimileri için sağlıklı yaşam, kimileri için eğlenmek, sosyalleşmek için vazgeçilmez bir faaliyettir. Özünde insanın günlük yaşamında daha özgün bir alanda ve zamanda yaptığı bedensel aktivitelerdir. Yüzmek, koşmak, top oynamak, atıcılık… Aslında insanın değişik zamanlarda, değişik mekanlarda yaptığı aktivitelerin bir toplulukla ve ortak kurallar etrafında yapılmasını ifade eden gayet hoş ve güzel aktivitelerdir. Ancak günümüzde spor özünden uzaklaştırılıp, iktidarın, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin geliştirildiği alanlar haline getirilmiş durumda. Toplumda kin, nefret, şiddet duygularını harekete geçiren zeminlere dönüştürülmüş. Sağlıklı olmak, hoşça vakit geçirmek yerini karşı takımın şahsında farklı olanı yok etmeye odaklanan duyguların açığa çıkarıldığı etkinliklere bırakmış.
Bu yıl UEFA karşılaşmalarında yaşananlar bu konu üzerinden yeniden düşünmemiz sağladı. Takım ve komünal ruh gerektiren futbol milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, kinin, şiddetin, nefretin geliştirildiği alanlara dönüştürüldü. Maçı kazanmak milli gurur meselesi haline getirildi. Seyirciye doğrultulan kurt işaretiyle kazanmanın, zaferin, milli bir mesele olduğu mesajı verildi. Ülkenin ekonomisi çökmüş, insanlar evlerine yiyecek gıda götürmemiş, yolsuzluk alıp başını gitmiş önemli değil, önemli olan milli gururu ayakta tutmak ve 'zalime-gâvura' karşı milli gurur ayakta tutmaktı. “Kol kırılır yen içinde kalır” misali, iktidarın her tür rezillği unutuldu, önemsizleştirildi.
Bu politikalar aslında çok yeni karşılaştığımız politikalar değil. Birkaç yıl önce Cinsiyetçilikle Mücadele Derneği “futbolda cinsiyetçiliğe hayır!” başlığıyla bir deklarasyon yayınlamıştı. Futbol üzerinden cinsiyetçi rollerin nasıl yeniden üretildiğini ortaya koyan bu deklarasyon, bu alanda cinsiyetçi politikaların nasıl yaşamsallaştığına dikkat çekmişti. Gerçekten kadınlar futbolu sevmez mi? Futbol sadece erkeklerin oynadığı ve hoşlandığı bir spor dalı mı? Bunun böyle olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Futbol alanında cinsiyetçi tutumların nasıl geliştiğini biraz araştırdığımızda karşılaştığımız manzara gerçekten ürkütücü. Kazanmak erkeklikle, kaybetmek kadınlıkla özdeşleştirilmiş. Maçı kazanmak erkekliği ispatlamanın bir nişanesi olarak ele alınıyor. Karşı takımın formasını şişme bebeklere giydirerek, başına duvak atılması, bunların saha ortasında ateşe verilmesi bu alanda cinsiyetçilik ve şiddetin birlikte üretilerek, topluma yaydırılmasına yol açıyor. Hatta bu işi o kadar ileri götüren Türk futbol takımları, maç öncesi geleneksel kına gecesi düzenliyor. Karşı takımın formasını mankenlere giydirip, başına bir duvak atarak, takımın motivasyonu adına cinsiyetçiliği üretiyor. Kına gecesinde söylenen şarkılarda ertesi gün karşı takıma neler yapmak istediklerini dile getiriyorlar. “Önce nişan-sonra nikah- sonra gerdek,” denilerek, kazanmanın amaçladığı bu karşılaşmada; erkeğin rolünün iktidarını ispatlaması, kadının ise tecavüze uğrayacak mağdur ile özdeşleştirildiğini görüyoruz. Böylece cinsiyetçilik yeniden üretilerek normalleştiriliyor, popüler kılınan sporla taraftarlara aşılanıyor.
Hatta 2015 yılında Trabzonspor başkanı zat berabere kaldıkları maçın sonucunu kabul etmeyerek, “öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız” diyerek erkekliğin ve kadınlığın spor camiasındaki ölçülerinin ne olduğunu ifade etmiştir. Kazanma dışındaki tüm seçenekler kadın gibi olmayı ve aşağılık bir durumu ifade ederken, kazanmak erkeklikle eşdeğer ele alınır. Böylece yenilen takım kadınla özdeşleştirilip aşağılanır.
Cinsiyetçiliğin açıktan üretildiği, kadına karşı kinin, nefretin, aşağılanmanın geliştirildiği bu zeminler iktidarlar tarafından özenle beslenir, buradaki insan-kadın haklarının ihlalini düzenletmeye yönelik hiçbir girişimde bulunulmaz.
Futbol etrafında geliştirilen cinsiyetçilik, milliyetçilik toplumsal ilişkilerin bozulmasına yol açıyor. Futbol ile maskelenen bu zihniyet her gün binlerce kadının yaşamına mal olup, farklılıklara karşı nefret duygusu körüklüyor.
Evet, kadınlar da futbol sever. Hem de futbolu salt kazanmak- kaybetmek ikilemine sokmadan, futbol oynarken sosyalleşen, kolektifleşen ve orada güzellik yaratmayı bilen bir tarzda geliştirir.
Kuşkusuz cinsiyetçilik, milliyetçilik sadece futbol alanında değil, hemen hemen her spor dalında devlet politikaları temelinde geliştiriliyor. Ama kadınlar bu denklemi tam da bozacak yerde duruyor.