Zilan’ın izinde!

Elif KAYA yazdı —

  • Zilan’ın geliştirdiği direniş çizgisi üzerinden kadın devrimi gelişti, jin-jiyan-azadi yaşam buldu. Zilan Kürdistan sınırlarını aşarak, özgürlük arayışı olan her kadının izinde yürüdüğü, güç ve cesaret aldığı bir simgeye dönüştü.
  • Zilan, nasıl yaşanmaması gerektiğini ortaya koyduğu gibi nasıl mücadele edileceğini, nasıl yaşanacağını ortaya koyan, anlam gücüyle ölümsüzlüğün sırrına ulaşmanın yol yöntemlerini sunan bir çizgi oldu.

Zeynep Kınacı... Zilan... Özgürlük arayışında olan her kadına direnç, özgürlük umudu, yapabilme cesareti aşılayan, eylemi-söylemiyle kendini kıblegaha dönüştüren komutan. O, çağımıza tanrıçanın gücünü yeniden taşıyan, umutla yaşamı, yaşamla kadın arasında bozulan ilişkileri yeniden kuran bir tanrıça... Bizi, yitirmiş olduğumuz kadının bilgelik damarlarıyla, yaşamı anlamlı kılıp, savunan gücüyle buluşturan anlam arayışçısı.

 En imkansız koşullarda bile insanın çare olabileceği, çözümü kendinde yaratabileceğini yaşam duruşuyla ortaya koydu. Anlam arayışının yolcusu oldu, yolun kapalı olduğu yerde, durmadı, mücadele etti... Kendisi yol oldu. Ötesinin olmadığı düşünüldüğü yerde yeni bir yol buldu, öncü oldu, komutan oldu.

Rêber Apo, bu nedenle eylemin ardından, “o komutan, bizler onu takip edecek emir erleriyiz” dedi. O, eylem, söylem ve fikirleriyle anlam-özgürlük arayışında olan herkesin okuyup, takip edeceği bir manifestoya dönüştü.

O yıl, yani 1995 yılını 96 yılına bağlayan kış uzadı da uzadı. Bir yandan düşmanın yakıp-yıktığı binlerce köyün boşalmış olması, diğer yandan köyde kalan tek-tük evlere uygulanan gıda ambargosundan dolayı, yaklaşık bir taburluk güç kışı neredeyse sadece bir kaç teneke buğdayla geçirdi. Açlık değil de, en fazla manevi zayıflık, insanın gücünün farkında olmaması insanı öldürüyordu. Kış boyunca yapılan yoğun eğitimlerle bu sorunlar aşılmaya çalışılsa da yerleşen alışkanlıklar, öğrenilmiş olan kalıpları söküp atmak çok kolay olmuyordu. Taktikte yaşanan tıkanmadan dolayı, “olmazın” teorisinin başat olduğu bir ortamda, Zilan, “olurun” imkan ve olanaklarına yoğunlaştı. Daha çocukluk yaşlarından edindiği bir kişilik özelliğidi bu; “olmaz” demeyi sevmez, olabilirin imkanlarını arar ve bulmaya çalışırdı.

 

 

Daha küçük yaştayken babasını yitirmesi, hem okuyup, hem çalışmak durumunda kalması, ailenin sorumluluğunu üstlenmiş olmasından mı yoksa doğanın ona bahşettiği bir yetenekten miydi bilinmez ama kolay kolay pes etmez, hep çözüm üretmeye çalışırdı. “Oluru” açığa çıkarmaya, olurla yaşamın imkan ve olanaklarını çoğaltmaya ve güzelleştirmeyi esas alırdı. Bu nedenle ciddi gıda yetersizliğinin yaşandığı o kış, Zilan daha büyük çıkışlar yapmaya, sadece dağın etrafında kurulan ambargoyu değil, alışkanlıkların, öğrenmişliklerin ambargosunu aşmaya çalışıyordu. İnsan, doğada bir şekilde beslenecek gıdayı temin edebilirdi ama inancın yitirilmesi, gücünün farkında olmamak, yapacak bir şeyin olmadığına inanılması ölümden daha beter sonuçları beraberinde getirirdi.  Bu nedenle Zilan, gerillada kaldığı tek kış olan 95-96 kışında hep bu konu üzerine yoğunlaştı. 

Bu yoğunlaşmada ulaştığı fikirler ilk söze döküldüğünde öğrenilmiş olanın ötesini göremeyenler tarafından ilk etapta tam anlaşılmadı, derinliği kavranmadı, öylesine ifade edilmiş bir düşünce olarak ele alındı. Ama Zilan öngörülü olduğu kadar, netleştiği konularda kararlı ve ısrarcı biriydi de. Bu nedenle ikna edinceye kadar ısrar etmeye devam etti. 

 

 

Bu özelliğini belki de evdeki geleneksel toplum ilişkilerine karşı verdiği mücadeleyle edinmişti. Doğru bildiği şeyler için mücadele etmeyi, ısrarlı olmayı, emek vermeyi önemsiyor, kolay vazgeçmiyordu. En büyük abisiyle geleneksel aile ilişkilerinin sürdürülmesi dayatmaları karşısında pek çok kez tartışmaya girmişti. Binlerce yıllık geleneklerin baskısı karşısında pes etmemiş, yaşamın özgürlük eğiliminden yana tutum almakta hep ısrar etmişti. Aileyi reddetmeden ama onların dayatmalarına da gelmeden, onların değişimini hedefleyen bir mücadele çizgisini tercih etmişti. Ailenin, bir alevi bir sünni ile evlenemez dayatmaları karşısında o, eşini kendisi seçmişti. Sadece eşi olarak seçmemiş, mücadeleye katılması için ona emek vermiş, ikna edip, mücadeleye katmıştı. Bu onun yolu ve yaşam duruşuydu.

Zorluklar karşısında çözüm geliştirmek için emek verip, ikna etmeye çalışması onun en belirgin yanı olarak hep öne çıkardı. Bu peygamberlere-öncü kişilere has, yıkıcı dualizme düşmeden sentezle yeni bir yol açma ve insanlara bu yolda yürüme ilham ve cesaretini verme yeteneğiydi. Ya teslimiyet ya ihanet, ya kölece yaşam ya ölüm ikileminde Zilan özgürlük çizgisini geliştirmenin yolunu ortaya koydu. Özgür yaşamı savunmanın anlamda derinleşmekle mümkün olduğunu gösterdi.  

O kış büyük oranda düşünerek, düşündüklerini paylaştığı kişilere bunu kabul ettirmeye çalışarak geçirdi. Pek çok kişinin “acaba bahara çıkar mıyız?” diye düşündüğü ortamda o, mücadeleye nasıl bir çıkış yaptırabilirim, yaşanan tıkanmayı aşmanın yol-yöntemleri neler olabilir üzerine yoğunlaştı. Ruhsal ve bedensel olarak kendini buna hazırlamaya çalıştı. O günün koşullarında kimsenin hayal edemeyeceğini, aklının ucundan geçiremeyeceğini Zilan öngörü ve planlamasıyla gerçekleştirdi.

 

 

Yıl 2016... Tam yirmi yıl önce yaşananları Reqa’nın özgürleştirilme hamlesine komutanlık eden ve o dönem Zilan’la birlikte kalmış, A. Haydar’ın dilinden dinliyoruz. Reqa’ya uzanan özgürlük mücadelesine komuta ediyor. Bir yandan cepheyi koordine ederken bir yandan yirmi yıl önce yaşanan tıkanmayı, umutsuzluğu ifade edip, o koşullarda Zilan’ın geliştirdiği eylemi anlatıyor. Söze ihtiyaç duyulmayan bu röportajın kendisi bile o dönem Türk devlet yetkilerinin ağzından düşmeyen “bitti bitecek” söylemlerinin ne büyük bir yalan olduğunu çok güzel ifşa ediyor. Zilan’ın eyleminin sınırları aşıp, özgürlük arayışında olan herkesle nasıl buluştuğunu görüyoruz.

Zilan’ın geliştirdiği direniş çizgisi üzerinden kadın devrimi gelişti, jin-jiyan-azadi yaşam buldu. Zilan Kürdistan sınırlarını aşarak, özgürlük arayışı olan her kadının izinde yürüdüğü, güç ve cesaret aldığı bir simgeye dönüştü. Nasıl yaşanmaması gerektiğini ortaya koyduğu gibi nasıl mücadele edileceğini, nasıl yaşanacağını ortaya koyan, anlam gücüyle ölümsüzlüğün sırrına ulaşmanın yol yöntemlerini sunan bir çizgi oldu.

Zilan, özgürlük arayışı olanların takip ettiği bir yol oldu...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.