Güncel

Demokratikleşmede kadın mücadelesi

Elif KAYA yazdı —

  • Öncü kadınları katledenlerin vezir yapılmasını kadınlar kabul etmez. Kadınları köle pazarında satanların ülkeyi idare ettiği yerde özgürlük mücadelesini veren kadınlar sessiz kalabilir mi? Tişrin’de bombaların altında işgalcilere inat tilili çeken kadınlar sessiz kalmaz.

Yaşanan siyasi gelişmeler o kadar hızlı ki hızına yetişmek zor. Her gün yeni bir gelişmeye uyansak da yaşananların özü, özgürlük eğilimi ile sömürü sistemi arasında verilen kıyasıya mücadeledir. Güçlenen özgürlük eğilimi karşısında sistemler yıkılıp, iktidarlar el değiştirse de bazen de sömürgecilik yeni durumlara kendini uyarlamak için değişimi dayatıyor. Ancak her değişim refah, özgürlük getirmiyor. Kimi kez daha öncekileri aratıp, özgürlükleri daha da sınırlandırabilir.

1991 de Irak’la başlayan Libya, Mısır ve en son Suriye- Lübnan ile devam 3. Dünya Savaşı’nın merkezinde küreselleşen sermayenin çıkarlarına cevap vermeyen ulus-devlet politikalarının aşılması ve Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi var. Elbette gelişen özgürlük mücadeleleri ulus-devlet politikalarını işlemez kıldı. Kadınlardan, halklardan, farklı inançlardan yana geliştirilen özgürlük mücadeleleri, tekçiliği esas alan ulus-devlet sistemini krize soktu. Gelinen aşamada ulus-devlet politikalarını uygulayan ülke iktidarları dışında bu politikaların savunucuları kalmadı, ulus-devlet politikaları sürdürülemez bir kriz içindedir.

Kısacası hem emperyalist güçler hem özgürlükçü güçler tarafından değişim istemi var. Ancak her değişim her zaman özgürlük ve refah getirmiyor. Bazen var olanın çok gerisine düşen durumlara yol açabiliyor. Örneğin; diktatör Saddam’ın gidişi demokratik bir toplum inşa etmeye yetmedi. İktidara gelen yeni dönem hükümeti 9 yaşında kız çocuklarının evlenebileceğini yasallaştırdı. 1959 yılından bu yana uygulanan medeni kanundaki 18 yaş evlilik sınırını, geçen gün çıkarılan yasa ile ortadan kaldırdı. Oysa kız çocuklarının 9 yaşında evlendirilmesi kadın kırımı olduğu kadar çocuk kırımıdır. Kadından ve çocuklardan başlayan bu kırım politikasının tüm topluma yaydırılmasıdır.

Bir başka örnek 8 Aralıkta Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle Suriye’de iktidarı ele geçiren HTŞ’dir. Emperyalist güçler tarafından allanıp- pullanarak, daha önce yaptığı suçlar adeta unutturularak iş başına getirilen örgüt kısa bir süre önce yaptığı konferansla kendisini lağv ederek, hükümet ilanına gitti. Bu konferansta toplumun yarısını oluşturan kadınlardan tek bir kişi yer almadığı gibi Kürtlerden, Dürzilerden, Alevilerden, Êzîdîlerden de kimse davet edilmedi. Kadınları katleden, pazarlarda köle olarak satan, insanları inancından dolayı katledenler ülkenin yeni yönetimini üstlenip kendi aralarında görev paylaşımı yaptı. Hevrîn Xelef’in katili adalet bakanlığına atandı. Biliyoruz ki adaletin katillere teslim edildiği yerde barış olmaz- özgürlük olmaz, insanlık değerleri yaşam alanı bulamaz. Denile bilir ki “HTŞ zaten yıllarca yaptığı terör eylemleriyle biliniyor, içinde yer alan her bireyin böyle bir geçmişi var”. Kadınlara, farklı inançlara, halklara düşman olan bu örgütte bulunan kim suç işlememiş olabilir ki? Buna olumlu bir cevap vermek zordur. Yaşanan insanlığa karşı işlenen savaş suçlarıyla yüzleşmeden, acıları sarmadan ya da bunun önlemlerini almadan barış olmaz. Barış, ülke yönetimi katillere teslim edilerek hiç olmaz. Kısacası toplumsal barışın sağlanmadığı bir değişim ya da anlaşma kalıcı olmaz, kendi içinde her zaman gerilim, çatışma potansiyeli taşır. Bu nedenle toplumsal uzlaşıyı sağlayarak, çoklu yöntemler geliştirerek, herkesin iradesini kattığı zeminler üzerinden geleceği örmek mümkün olabilir.

Öncü kadınları katledenlerin vezir yapılmasını kadınlar kabul etmez. Kadınları köle pazarında satanların ülkeyi idare ettiği yerde özgürlük mücadelesini veren kadınlar sessiz kalabilir mi? Tişrin’de bombaların altında işgalcilere inat tilili çeken kadınlar sessiz kalmaz. Mücadelenin direnciyle buluşan Yade Suatlar sessiz kalmaz. Kadınların savunma gücü buna sessiz kalmaz. Nitekim kadınlar yaptıkları miting ve basın açıklamalarında bunun hesabını soracaklarını ifade ediyor. Her şehit cenazesini bir ahite dönüştüren, acıyı halayla-zılgıtla azaltmaya çalışan Kuzey ve Doğu Suriye halkı bu duruma müsaade etmez.

Bu bağlamda kadınların mücadelesi tüm toplumun demokratikleşmesi ve özgürlüğü için hayati role sahiptir.

paylaş

   

Güncel

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.