Fırtınada umut olmak
Elif KAYA yazdı —
- Avrupa Halklar Platformu’nun başarısını aslında hazırlık aşamasında yapılan derinlikli çalışmalar belirledi. Öncelikle yöntem farklılaştırıldı. Söylemle yöntemin uyumunu esas alan bir tarz geliştirildi. Herkesin kendisini rahatça ifade edebileceği, ortak düşünceleri geliştirebileceği bir özellik kazandırıldı.
Savaşlara, çatışmalara, sömürüye, yıkımlara, kırım politikalarına inat “Fırtınada Umut Olmak!”* 35 ülkeden 167 örgütten 800 aşkın katılımcı Avrupa Halklar Platformu’na bu duyguyla katıldı. 3 gün boyunca herkesin kendi heybesindekini paylaştığı, deneyimlerini ortaklaştırdığı, umudu çoğalttığı bir çalışma oldu. Yaşamın renkliliği ve çok dilliliği duyguya, düşünceye, özlem ve hayallere eşlik etti. Kadınlar aralarında var olan bağı, ipten bir ağ örerek tanımladı. Ağı kurarken, kim olduğu söyleyip, yaşamını anlamlaştıran bir sembolü orta yere yerleştirdiler. Yani hem yerelde sahip olduğumuz anlamlar, hem evrensel düzlemde bizi birbirimize bağlayan ortak paydalarımız vardı. Farklı coğrafyalardan, deneyimlerden gelen kadınlar aralarında kurduğu bu bağla, geleceği birlikte örme, fırtınanın ortasında umut olma iddiasını ortaya koydular. Bir de evrenin neresinde olursak olalım, kuantumik parçacıkların bizi bir birimize bağladığını anlatan, bir ve bütün olma ihtiyacını ifade eden performans sergilendi ve ardından çözüm yollarını ortaya koyan öneriler geliştirildi. Fırtınanın orta yerinde örgütsüz olmak dağılmanın, umutsuz kalmanın ifadesiydi. Bu nedenle dayanışma ağlarını derinleştirmek her konuşmacının önemle dile getirdiği ortak paydasıydı.
Sadece kadınlar değil, kapitalist sistemin fırtınasında yönünü bulmaya çalışan gençler, anti- faşist hareketler, ekolojik yıkımı durdurmak isteyen ekolojistler, savaşı, toplum kırımını, sömürgeci politikaları durdurmak isteyen yüzlerce insan platforma katılım sağladı. Her atölye çalışması aylarca öncesinden yapılan tartışmalarla şekillendirildi. Hazırlık süreci aynı zamanda araştırma, öğrenme, yeni ilişkiler kurma dönemi olarak ele alındı. Yani Avrupa Halklar Platformu’nun başarısını aslında hazırlık aşamasında yapılan derinlikli çalışmalar belirledi. Öncelikle yöntem farklılaştırıldı. Söylemle yöntemin uyumunu esas alan bir tarz geliştirildi. Halkların Platformu’na, herkesin kendisini rahatça ifade edebileceği, ortak düşünceleri geliştirebileceği bir özellik kazandırıldı. Bu nedenle çok fazla kürsü kurulmadı. Her kes tartışmalarda olabildiğince fikir ve düşünceleriyle yer aldı. Kimse ev sahibi ya da konuk olmadı. Herkes sorumluluk aldı. Kendisini çalışmanın bir parçası olarak hissetti ve planlama aksamadan su gibi akıp gitti.
Platformun sonunda daha fazla kişinin ve farklı çevrelerden katılımcıların az olduğuna yönelik sitemler, çalışmanın daha fazla gelişip yaygınlaşmasına dair beklentilerin ifadesiydi. Örneğin yeryüzünün devletsiz en kalabalık topluluğu olan Çingenelere daha fazla yer verilebilirdi. Avrupa'ya göç eden halklardan katılım daha fazla olabilirdi. Doğu Avrupa’nın özgünlüğü gözetilerek daha fazla katılımcı dahil edilebilirdi. Irkçılık ile Avrupa sömürgeciliğinin bağı daha somut ortaya konulabilirdi….. Tüm bu istekler, beklentidendi. Fırtınanın içinde öfkelerini örgütleyerek umuda dönüştürmek isteyenlerin kararlı sesiydi. En önemlisi de kimse fırtınayı durdurmaktan bahsetmedi. Daha çok öne çıkan konu, öfkemizi örgütleme gücünü açığa çıkararak, özgür yaşam imkanlarını oluşturmak oldu.
Özeleştirisi yapılan bir diğer konu ise gençlerin sorunlarına daha az eğildiğiydi. Kapitalist sistem sorgulayan, hesap soran, yaşamı özgürlük temelinde değişime zorlayan gençleri etkisizleştirmek için kapsamlı politikalar geliştiriyor. “Gelişmişlik” yaftasını takanlar ‘depresyonu’ çağın hastalığı olarak tanımlıyor. “Gelişmenin” olduğu yerde neden depresyon, ruhsal çöküntü dönemin başat hastalığı olsun ki? Çünkü sistem gençlerin değişim gücünü baskılamak için bin bir türlü politikalar geliştiriyor. İnsanları umutsuzluğa itiyor. Psikiyatristler reçetelerle insanlara uyuşturucu verirken, kapitalist sistem özgürlük adına dükkanlarda uyuşturucuyu satışa çıkarıyor. Çağın hastalığının umutsuzluk olduğunu gizlemeye çalışıyor. Bu konuların üzerinde durmayı ve el alınmayı gerektiren konular olduğu dile getirildi.
Avrupa Halklar Platformu umudu güçlendirdi. Fırtınada bir umut oldu. Çalışmanın devamlılığı başarısı olacaktır.
*Avrupa Halklar Platformu’nda John Holloway’ın ifade ettiği bir söz.