Serêkaniyê işgalinde Gazze’yi gördüm

Kadın Haberleri —

Muna Yusuf

Muna Yusuf

  • Filistinli Muna Yusuf’un ailesi, Nekbe felaketinin ardından Suriye’ye göç etti. Ailesinden Gazze’yi dinleyerek büyüyen Muna Yusuf, “Göç yolunda ailemden 27 kişi hayatını kaybetti. Anne ve babam da önce Mısır’a ardından Suriye’ye yerleşti. Ben Serêkaniyê’de doğdum. Son nefeslerine kadar Gazze’ye dönme umuduyla yaşıyorlardı. Yürekleri hep oradaydı” dedi.
  • Türk devleti Serêkaniyê’yi işgal edince tıpkı anne-babası gibi göç eden Muna Yusuf, ekledi: “Serêkaniyê işgal edilince, çocukluğumda dinlediklerim gözümde canlandı, o an ülkenin ne demek olduğunu anladım. Serêkaniyê benim için Gazze’den değerliydi, çünkü burada doğup büyüdüm. 50 yıllık emeğim bir çırpıda çöpe atıldı, evim ve toprağım işgalcilere kaldı.”

“Serêkaniyê, 2019’da Türk devleti tarafından işgal edilince, anne ve babamın Gazze’de yaşadıkları gözümde, ruhumda canlanmıştı. Serêkaniyê işgal edilmişti ve her birimiz bir misket gibi dağılmıştık” diyor Muna Yusuf.

Filistinli bir ailenin çocuğu olan Muna Yusuf’un anne ve babası Nekbe felaketinde (Büyük Felaket) topraklarından göç ederek Suriye’ye geldi. Muna da Serêkaniyê’de doğup büyüdü. Ancak 5 yıl önce burası Türk devletince işgal edilince göçmen bir ailenin çocuğu olarak o da anne babasıyla aynı kaderi yaşadı.

Şu anda Suriye Kadın Meclisi üyeliği yapan Muna Yusuf, Suriye ve Ortadoğulu kadınlara ulaşarak onları örgütlemeye ve omuz omuza mücadele etmeye çalışıyor. İçe kapanık, utangaç, düşüncelerini dile getirmekten çekinen bir kadınken Rojava Devrimi’ne dahil olmasıyla kendini tanıyıp gücünün farkına varıyor. ANF’den Nûjiyan Adar, iki kuşak boyunca göçertilen Muna Yusuf’un hikayesini onun ağzından yazdı.

Nekbe, ilk dağılma

Filistinli Meryem ve Yusuf çiftinin kızı olan ve Gazze’de ‘Semur Ailesi’ olarak bilinen geniş bir aileden gelen Muna, şöyle anlatıyor: “Annem ve babam, Shati adlı bir kampta yaşamışlar. Çocuk yaşta evliliğin yaygın olduğu 1948’de dayatılan geleneklere göre evlendirilmişler. Babam, Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanınca annemle Mısır’a gitmiş. 1948’de Filistinlilerin ve 1952 yılında ise Gazzelilerin göçertilmesi olarak bilinen Nekbe felaketinde üniversite 4’üncü sınıftaymış. Filistin’e dönmek için çok çaba harcamış ama nafile.

Her biri bir yere savruldu

Bu olaylarda babamın ailesi, Gazze’den çıkmak zorunda kalmıştı ve babam, olaylar dinene kadar ailesinden hiçbir haber alamamış. Uzun bir süre sonra bir abisinin Suudi Arabistan, bir abisinin ise Dubai’de olduğunu öğrenmiş. Geri kalanların ise akıbetini o dönemler netleştirememiş. Yani artık ailesini kaybetmiş sayılırdı. Eşi ve çocuklarıyla bir başına kalmıştı. Ekonomik zorluklardan dolayı çalışması gereken babam, Tıp Fakültesi’ni tamamlamadan Ziraat Mühendisliğine geçiş yapmış. Annemin ailesi de dağılmış, sadece bir ağabeyi kalmış. Mısır’da abim ve ablamı dünyaya getirmiş.

Yok edilen 27 hayat

Babam, o dönem Suriye-Mısır ilişkilerinin iyi olması nedeniyle 1956’da Suriye'de ‘Devlet Bahçeleri’ adı verilen büyük bir proje üzerinde çalışmak üzere Suriye'ye gönderilmiş. Suriye’ye gelişiyle anne ve babasını tekrar soruşturmaya başlayan babam, Gazze’den zorunlu göçe tabi tutulunca yolda hayatlarını kaybettiklerini ve yol üstü toprağa verildiklerini öğrenmiş. Nekbe felaketinde Semur Ailesi’nden 27’den fazla insan yaşamını yitirmiş.

Bir gün Gazze’ye döneriz diye

Babam ve annem son nefesine kadar da Gazze’ye dönme umuduyla yaşıyorlardı. Babam akşam eve geldiğinde ilk işi, televizyonu açıp haberleri takip etmekti. Annem gün içerisinde Gazze’yi anlatır durur, orada neler yaşandığını merak ederdi. Belki Gazze’de değildi ama yüreği oradaydı. O dönemler şimdiki gibi değildi; iletişim araçları kasetlerdi. Gazze’dekilerin durumlarını öğrenebilmek için sesini kasete kaydedip bir yol bularak yollarlarmış. Diyebilirim ki çocukluğum Gazze’deki evlerini dinlemekle geçti.

Serêkaniyê’de hayat

Ailem, 1971’de Serêkaniyê’ye yerleşmiş. 8 kardeşiz. Ben 1973’te doğdum ve 6’ncıyım. En büyüklerimizden ilk ikisi Mısır'da, diğerleri Suriye'de doğdu. 1992’de lise diplomamı aldıktan sonra evlendim. Ardından biyoloji alanında uzmanlaşmak için üniversiteye gittim ancak anne olduğum için üniversiteye devam edemedim. Ekonomik zorluklar yaşadık, çalışma koşullarına sahip olduğum dönemde ise Suriye kimliğim olmadığı için iş bulamadım. Başımızı koyabilecek bir yerimiz yoktu. Biriktirdiğimiz parayla ilk olarak bir arazi aldık ve 10 yıl boyunca bir odada yaşamımızı sürdürdük. 10 yıldan sonra tüm ihtiyaçlarımızı karşıladığımız odaya bir oda daha ekledik. Yani paramız oldukça oda sayısını arttırıyorduk. Evimiz tamamlanmıştı fakat savaş kapıya dayanmıştı.

Sanki Gazze’deydim

2011’de Suriye krizinin başlaması, 2013’te Serêkaniyê’de yaşanan çatışmalar ve 2019’da Türk devletinin Serêkaniyê’yi işgal etmesinin canlı tanıklarından biri olarak, sanki annem ve babamın Gazze’de yaşadıkları gözümde, ruhumda canlanmıştı. Serêkaniyê işgal edilmişti ve her birimiz bir misket gibi dağılmıştık. Yaklaşık 15 gün kimsenin kimseden haberi yoktu. O zamanlar ülkenin ne demek olduğunu anlamıştım; doğduğum ve büyüdüğüm topraklar işgal edilmişti. Evimi, yılların emeğini arkamda bırakıp göçertilmiştim. Savaş nedeniyle birçok kez kısa süreliğine Serêkaniyê’den çıkmıştık fakat 2019’dana bu yana bir daha Serêkaniyê’ye dönemedik. Benim için Serêkaniyê, Gazze’den değerliydi, çünkü burada doğup büyüdüm. Yaklaşık 50 yıllık emeğim bir çırpıda çöpe atılmıştı. Evim ve toprağım işgalcilere kalmıştı.” QAMIŞLO

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.