Stadın dışındaki futbol

Dosya Haberleri —

Fatih Terim fonu

Fatih Terim fonu

BARIŞ KARABIYIK; FUTBOL, SİYASET, MAFYA VE SERMAYE İLİŞKİLERİNİ GAZETEMİZE DEĞERLENDİRDİ:

  • Konu Fatih Terim olunca direkt Mehmet Ağar’ı da görüyorsunuz. Yani Fatih Terim sadece bir spor insanı olarak değil bir güç, bir unsur, bazı şeylerin belirleyicisi, camia içerisinde dokunulamaz bir adam. İşte bu durum bazı durumlarda görünür oluyor. Videoda da dediğim gibi, adı “Fatih Terim fonu” diye geçen bir meselenin iddianamesinde Fatih Terim ismi yer almıyor.
  • Mesele Fatih Terim’de bitmiyor. Sistemin kendisi sorun. Kimse Fatih Terim’e 'ya kardeşim tamam siz para kazanmak istediniz bunun vergisi nerde, yasallığı nerde, bu parayı nerde kullandınız, hangi sektörde bu para kullanıldı, ne diye yatırıldı?' diye sormuyor. Çünkü bu soruyu sorması gerekenler masanın diğer ayağını oluşturuyor.

MIHEME PORGEBOL

Türkiye, haftalardır bankacı Seçil Erzan’ı konuşuyor. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Erzan, Türkiye’de on yıllardır futbol camiasını domine eden Fatih Terim’le başlayan bir dolandırıcılık serüvenine girişti. İddialara göre Erzan, futbol camiasının önemli isimlerinden, bilgisi dahilinde Fatih Terim’i referans gösterip yüksek gelir vaadiyle yüklü miktarda paralar aldı. Bir süre bu vaadi yerine getirip kamuoyunda “Fatih Terim fonu” olarak adlandırılan fona çok sayıda yatırımcı buldu ancak bu fon kayıt dışıydı, daha doğrusu hiç olmamıştı. Fonun yatırımcıları ise Türkiye futbol camiasını adeta bir çete gibi tekelinde bulunduran medyatik isimler: Arda Turan, Emre Belözoğlu, Selçuk İnan, Emre Çolak ve daha birçok isim.

Çantalarla taşınan milyon dolarlarca para bahsinin geçtiği bu konu gündeme düşünce, haliyle herkesin aklına futbol camiası, sermaye ve mafya ilişkisi gelir oldu. İşte tam böyle bir ortamda Türkiye’nin farklı takımlarında 18 yıl boyunca profesyonel futbol oynayan Barış Karabıyık bir video yayımladı. Videoda bu sektörde milyon dolarların döndüğünü ve bu kişilerin de tamamının ‘vatan, millet, Sakarya’ hamasetiyle alkış alıp parayı cebe atanlar olduğunu söylüyordu. Biz de Barış Karabıyık’la futbol, siyaset, mafya ve sermaye ilişkilerini konuştuk.

Siz videonuzda Türk futbol camiasındaki kirli tezgahları kastederek ‘Gelin bu meseleleri bana sorun’ diyorsunuz. Özellikle Denizbank, Seçil Erzan ve Fatih Terim üzerinden dönen gündem bağlamında futbol camiasında neler döndüğünü anlatır mısınız?

Ben size nokta atışı belgeler ve kanıtlar sunamam ama bu çarkı döndüren anlayıştan bahsedebilirim. Doğrudan meclis üzerinden örnek verelim. Galatasaray’ın kazandığı UEFA kupasını Mehmet Ağar’ın kızına hediye eden Fatih Terim… Bu camiada bir yerden bir yere gidilecekse, bir transfer yapılacaksa, biri antrenör olacaksa onayını Fatih Terim verir. Bunu ispat etmek çok zor ama ben biliyorum ki Fatih Terim ve Samet Aybaba’nın onaylamadığı insanların özellikle belli bölgelerde hareket etmesi mümkün değil. Bu durum tüm Türkiye genelinde geçerli. Bu tamamen siyasetle iç içe bir yapı. Emre Belözoğlu ve Burak Yılmaz gibi oyuncuların seçim sürecinde AKP lehine “Büyük Türkiye” çağrıları boşuna değildi. Samet Aybaba, Beşiktaş gibi bir takımda 15 yıl boyunca futbol oynadı, takım kaptanlığı yaptı ama bir gün bile milli olamadı. Tarihte böyle bir örnek yok. Neden oradaydı peki? Çünkü Turgut Özal ve Semra Özal’ın manevi oğluydu.

Barış Karabıyık

Bu ilişkiyi anlatan somut bir olay anlatabilir misiniz?

Vereyim, Samet Aybaba benim hocamdı. Diyarbakırspor maçında beni kadro dışı bırakmasının ardından futbolu bırakma kararı aldım. Futboldan koptum, sonra çeşitli faktörler devreye girdi ve Düzcespor’a oradan da Zonguldakspor’a gittim. O süreçte bana karşı yapılan haksızlıkları belgeledim. Normalde bir ağır ceza mahkemesinde yargılayabilecek kadar delil varken bile federasyon benim hakkımda takımdan yana karar alarak Zonguldakspor’la olan sözleşmemi bir yıl uzattı. Fakat ben futbolu bırakacağımı söylemiştim. O zamanlar Samet Aybaba, Ankaragücü’nde çalışıyordu. Annem, Ankara’da Samet Aybaba’yı bulup “Oğlumun hayatı senin yüzünden bu hale geldi. Bu işi çözeceksin” demiş. Annem zeki ve güçlü bir kadındır. Samet Aybaba, annemin duruşu karşısında bir şey yapamayıp birlikte federasyona gidiyorlar. Aybaba, içeri girip 10 dakika sonra döndüğünde anneme “Bir ay içerisinde oğlunun sözleşmesi fesholur ve istediği kulübe gidebilir” diyor. Hükümetin, yargının, hiçbir şeyin halledemediği meseleyi Samet Aybaba on dakikada hallediyor ve gerçekten bir ay geçmeden sözleşmem fesholdu. Samet Aybaba dediğimiz insanın bugüne kadar çalışmadığı bir kulüp yok. Ama bugüne kadar sportif başarısı da sıfır. Buna rağmen hiç boşta kalmıyor. Aynısı Fatih Terim için de geçerli. Başarılı olsa da olmasa da mutlaka bir şekilde gündeme getiriliyor. Özellikle de Galatasaray üzerinden konumlandırılıyor. Fatih Terim “Arda Turan antrenör olacak” dediği an bütün kapılar açılıyor. Emre Belözoğlu futbolu bıraktığı andan itibaren Başakşehir’de, yani AKP’nin arka bahçesinde işe başlıyor. Bu insanlar bu duruşlarıyla, onlara verdikleri desteklerle ve bu uzlaşmayla aslında köşe başlarını tutuyorlar. Fatih Terim zedelenince Emre’yi getiriyorlar, onlar gidiyor başkasını getiriyorlar. Beşiktaş gibi bir kulüpte Burak, futbolu bıraktıktan hemen sonra teknik direktörlükle görev alıyor. Bunlar sıradan şeyler değil.

Özellikle büyük kulüplerin mafyayla ilişkisi dikkat çekiyor. Futbol camiasının mafyayla nasıl bir ilişkisi var?

Şimdi biz futbol oynarken o ilişkiye denk gelme şansımız yok ama şunu söyleyebilirim; mesela Fatih Terim sadece Fatih Terim olarak gündeme gelmiyor. Kimle geliyor? Mehmet Ağar’la. Burada bir güç devşirme ortaya çıkıyor. Samet Aybaba sadece Samet Aybaba olarak gündeme gelmiyor, Semra Özal ve Turgut Özal’la geliyor. Naim Süleymanoğlu yine öyle. Saffet Sancaklı, Devlet Bahçeli ve milliyetçi Türk mafyasıyla gündeme geliyor. Hakan Şükür cemaatle gündeme geliyor. Bunların her biri aslında birer mesaj veriyor. Camianın içerisindeki güç odakları bunlar. Yani spor camiasındayken Fatih Terim’i yalnızca Fatih Terim olarak görmüyorsunuz. Konu Fatih Terim olunca direkt Mehmet Ağar’ı da görüyorsunuz. Yani Fatih Terim sadece bir spor insanı olarak değil bir güç, bir unsur, bazı şeylerin belirleyicisi, camia içerisinde dokunulamaz bir adam. İşte bu durum bazı durumlarda görünür oluyor. Videoda da dediğim gibi, adı “Fatih Terim fonu” diye geçen bir meselenin iddianamesinde Fatih Terim ismi yer almıyor. Yani soruşturma gereği bile duyulmadan adam mevzudan olduğu gibi sıyrılabiliyor.

Bu söylediklerinizle futbol-mafya ilişkisine bir de devlet makamlarını dahil ediyorsunuz öyle mi?

Bu her zaman böyle. Devlet üç ayaklı bir şey. Yaşantımızda şunu gördük; aynı devlet geçmişte Diyarbakırspor’un bütün masraflarını karşılayarak 1. Lig’e çıkardı. Aynı devlet bir zaman sonra o projenin başka bir tarafına geçti Diyarbakırspor’un ismini sildirdi. Hatta amatörden de sildirdi Diyarbakırspor ismini. Şu an resmiyette gördüğünüz Diyarbakırspor ile bahsettiğim Diyarbakırspor aynı takımlar değil. Az önce söylediğimiz şeyle çok alakalı bu. Devletin içerisinde olmadığı bir kurgu yok. Belki bir gün Fatih Terim anılarını anlattığında devlet ve mafya ilişkilerini de anlatır. Sedat Peker’in devletle ilişkisini bilmeyen yok değil mi? Ama Türkiye futbolunun içerisine en çok girmiş kişi de Sedat Peker’dir. Ben daha gençliğimden bu yana Sedat Peker ismini duyduğum kadar hiçbir ismi duymadım camiada.

Sedat Peker ne şekilde dahil oluyor?

Yuvalanmış biri. Futbol camiası içerisinde aklınıza ne geliyorsa… Şike ve bahis meselelerinde de yuvalanmış en önemli isim Sedat Peker’dir. Bu adam 90’lı yıllardan başlayarak bir ağ örmüş ve bu alanda çok ciddi bir gücü var Sedat Peker’in. Çok takımı küme düşürmüş, çok takımı küme çıkarmış ve bunların aracılığını yapmış bir adam. Bunu en iyi bildiğim yer Ceyhan. Ben Ceyhan’da futbol oynadım, biliyorum. Ceyhan şikeden dolayı küme düşürüldüğünde başkahraman Sedat Peker’di.

Bütün bunlar sadece parayla açıklanabilecek şeyler mi? Bunun altındaki politik hesapları nasıl okuyorsunuz?

Ben siyasetle tanıştıktan sonra anladım siyasetle futbolun birbirinin allotropu olduğunu. İkisinde de aynı mekanizmalar çalışır fakat görüntüleri farklıdır. Mesela futbolda taraftar vardır siyasette seçmen, futbolda oyuncular vardır siyasette öncüler. İkisi de temaşa işidir. Taraftarı etkilediğiniz sürece her ikisinde de varsınızdır. Etkileyemezseniz küçülür, değer kaybedersiniz. Bir de bunun hep arka planı vardır. Yani biz siyasetçileri hep mecliste görürüz ama asıl işlerin döndüğü yer kulistir. Sizler sahada futbolcuları görürsünüz ama iş başka yürür. Oyun olarak futbol çok kolaydır aslında. Bitiş düdüğüyle bir sonraki maçın başlangıç düdüğü arasında işleyen süreç siyasetle bire bir aynıdır ve adını saydığımız bu insanlar, işin tüm detaylarını kapmışlar.

Bizde, yani solcu ve sosyalistlerde genel olarak spor ve özellikle de futbol ele alınırken meselenin ekonomik sömürgecilik boyutu ele alınıyor. Ama futbolun toplumlar üzerindeki etkisi ve örgütlenme olanakları pas geçilir. Ben bununla ilgili çok defa HDP’ye raporlar da yazdım. Bu alan çok kirlidir ama yok sayılamayacak kadar da önemlidir. Örneğin Real Madrid-Barcelona maçlarından birini dünya çapında aynı anda dört buçuk milyar kişi izledi. Dünyada bunu sağlayabilecek hiçbir şey yoktur futboldan başka. Böyle bir sektörden bahsediyoruz ve bu sektördeki insanlar akıllı insanlar. Bu olanağın nasıl kullanılacağını çok iyi biliyorlar. Geçmiş milletvekillerini bir inceleyin, meclise girmiş insanların büyük çoğunluğu bir kulüp başkanlığından veya yöneticiliğinden geçmiş insanlardır.

Zaten birçok kulübün kurucusunun devlet kademelerindeki insanlar olduğunu da biliyoruz.

Tabii. Bilici ailesi de buna örnek. Biliciler’in yedi sülalesi Ceyhanspor’a başkanlık yaptı. Biliciler’den bir tanesi de AKP’den vekil. Yine Diyarbakırspor’un geçmişinde Ensarioğlu ailesinden yönetimde yer alanlar oldu. Sabahattin Cevheri, Urfaspor’da başkanlık yaptı. Bunun örnekleri batıda çok daha fazla. Ben Doğu futboluna hakim olduğum için bu isimleri örnek verebiliyorum. Örneğin Mehmet İpek, Diyarbakır’daki en çirkin yaşantısı olan insanlardan bir tanesidir. Karaparasını aklamak üzere üç-dört yıl boyunca Diyarbakırspor’un başkanlığını yaptı. Gaffar Okkan, onu köşeye sıkıştırdı. Böylece bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Yani futbol sektörü bu kadar çirkin bir insanın kahraman olabileceği bir sektör. Hepsi futbolu kullanıyor. Aziz Yıldırım gibi bir adamın kahramanlaşabildiği bir yerden bahsediyoruz. Bu alan böyle bir alan ve bu alanı sadece solcular, sosyalistler kullanmıyor.

Bu anlattıklarınızla denklemi büyütmüş oldunuz. Futbol-mafya-siyaset ilişkisine bir de sermaye ekleniyor.

Spor gerçekten temiz bir alan. Çünkü sahada ne yapıldığı ve yapılması gerektiği belli. Bu temiz alan, kirli insanlar için bir aklama mecrasına dönüşüyor. Ne kadar kir pas varsa spor üzerinden aklıyorlar. Sermayeleri de bu şekilde oluşuyor zaten.

Taraftarın takıma bağlılığını istismar ediyorlar yani?

Tabii. Mesela Aziz Yıldırım, işine geldiğinde kendisini Diyarbakırlı olarak gösteriyor. Oysa ki Düzcelidir. Hatta Fenerbahçe başkanı olduğunda “Düzcenin çocuğu” diyerek devasa bir posteri asıldı Düzce’nin ortasına. Bütün ömrünü Düzce’de geçirmiş, Düzcespor’un genç takımında oynamış biri ama çağını genişletmek için Diyarbakır meselesini öne atıyor.

Dediğim gibi bu alan çok güçlü bir alan ve siyasetin o kadar yakınında bir alan ki... Mesela belediye başkanları keyfinden mi veya çok sevdiği için mi maç izlemeye gidiyor? Hayır, bu alanı kullanmak için gidiyor. Bu alan insanlara çok cazip gelen ve görünür, insanın ruhuna dokunan bir alan. Ama işte biz bunu çok iyi analiz edemiyoruz.

Benim için önemli bir şey daha söylemek istiyorum. Solcu ve sosyalistleri çok ciddi şekilde eleştiriyorum. Bugün gencecik, kaliteli, tepkili birçok futbolcu yetişiyor memlekette. Duruşu, siyasi tavrı ve insan olarak kalitesi olan gençler var. Ama bu gençlerin önünde örnek alabilecekleri kimse yok. Metin Kurt’u bilirsiniz, onun gibi biri yok. Metin Kurt’un meclise gidemediği yerde Saffet Sancaklı gibi boş bir teneke mecliste.

Alpay Özalan gibi muhtemelen IQ testi yapılsa 80’i bile geçemeyecek biri mecliste. Hamza Yerlikaya gibi beş yerden maaş almayı şeref sayan bir zat mecliste ama bugüne kadar soldan tek bir böyle örnek yok mecliste. Bu yüzden de gençler bir yere gelmek, sesini duyurabilmek veya bir kürsü sahibi olabilmek için sisteme yanaşması gerektiğini düşünüyor. Zulmü yok sayıp güçlüden yana olmaları gerektiğini düşünüyorlar. Bunun bu duruma gelmesi bizden bağımsız bir şey değil çünkü bizim gibi insanlar bayrağı milliyetçilere bırakıyor. Türklüğün tanımını onlara bırakıyoruz, futbolu onlara bırakıyoruz, her şeyi onlara bırakıyoruz. İşte biz bu alanları boş bıraktığımız sürece o insanlar da geliyor bizim darlığımızdan yararlanıyor ve o geniş alanı alıyorlar. Çocuklara da gençlere de böyle örnek oluyorlar.

Atlarını da koşturuyorlar bir yandan…

Evet, bu da bir politika. Bu da uzlaşmanın bir parçası. Örneğin, yanlış hatırlamıyorsam Arda Turan, Barcelona’da oynadığı dönem bu ülkede Sur diye bir şehir yıkıldı. 11 yaşında bir çocuk buzdolabında kaldı. Ben bir Türk olarak kahroldum. Bir annenin cenazesi yedi gün sokakta kaldı. Arda Turan’dan beklemiyoruz böyle bir şey ama o gün “Ya burası benim ülkem bu çocuklar bizim çocuklarımız” gibi bir cümle diyebilseydi tüm dünyanın gözü buraya çevrilebilirdi.

Kendiniz dediniz zaten, o çarka dahil olmayan, biat etmeyen görünüyor olamıyor.

Bunun bir örneğini sunamadık ne yazık ki. Yani bizim solcu ve sosyalistler her şeyi bildiğini sanıyor. Dışarıdaki farklı seslere de kendilerini kapatıyorlar. O yüzden futbol gibi alanlar mafyalaşıyor. Deniz Naki gibi bir adam silahlı saldırıya uğradı ama adli bir vakadan. Siyasi bekliyorsun ama değil, çünkü nerede olursan ol gücün başka şeylerden geldiğine inanıyor. Öyle yetenekli ve başarılı bir futbolcunun bile böyle işlere bulaşması bizim bu konuda ne kadar eksik kaldığımızı gösteriyor. Benim biraz da dikkat çekmeye çalıştığım mesele bu. Artık bu realiteyi insanların görmesi lazım. Yoksa düzen de değişmeyecek. Fatih Terim gidecek başka birisi gelecek. Çünkü mesele Fatih Terim’de bitmiyor. Sistemin kendisi sorun. Kimse Fatih Terim’e “ya kardeşim tamam siz para kazanmak istediniz bunun vergisi nerde, yasallığı nerde, bu parayı nerde kullandınız, hangi sektörde bu para kullanıldı, ne diye yatırıldı?” diye sormuyor. Çünkü bu soruyu sorması gerekenler masanın diğer ayağını oluşturuyor. Masanın bir ayağı diğer ayağına bu soruyu sorar mı? Ama işte biz bu işe gereken önemi verebilseydik sorardık.

Tam bu noktada Amedspor etrafında son zamanlarda büyüyen muhalif coşku hakkında kişisel fikrinizi merak ediyorum. Bu coşku Kurdistan’ın diğer kentlerindeki takımlara da sıçrıyor gibi geliyor bana. Söylediğiniz şeyler bir alternatif olabilir mi bu?

Amedspor benim yumuşak karnım. Siz beni o video ile gördünüz ama aslında ben Amedspor ile ilgili birçok video yayımladım yıllar boyunca. En zor dönemlerinde destek olmaya çalıştım hep. Bununla ilgili bir sürü önemli isimden teşekkür de aldım ama geldiğimiz aşamada maalesef ki Amedspor kendi isminin altını doldurma çabası içerisinde değil. Onlar da sektörün büyüsüne kapılmışlar. Sen bu takımın adını Amedspor yaptığın andan itibaren özüne dönmen lazım. Tüm bölgedeki yetenekli çocuklarla direngen, akıllı, en azından kendi döngüsünü çevirebilecek, gerektiğinde siyasi bir duruş sergileyecek, Barcelona’ya transfer olduğunda Taybet Ana için iki kelime etmekten gocunmayacak hatta ondan güç alacak futbolcular yetiştirebilmesi lazım. Şu an takımın yüzde sekseni sohbet boyunca bahsettiğimiz döngüden parasını kazanmaya çalışan futbolcular. Böyle bir takım var ortada. Yakında şampiyon da olacaklar, tekrar para kazanacaklar ama biz hiçbir şey kazanmayacağız. O coğrafyanın gencecik yavruları; Cemileler, Uğurlar, Ceylanlar hiçbir şey kazanmayacak. Bizim asıl Ceylanlar’ın kazanacağı bir şeyi kurmamız lazım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.