Türkiye halkını anlamak ve CHP
Cafer TAR yazdı —
- CHP toplantısından kamuoyuna yansıyanlar CHP’lilerin Türkiye toplumunu tanımak/ anlamak niyetinde olmadığını bir kez daha hepimize gösterdi. Onların derdi iktidarın kendine rezerve ettiği merkezi yönetim dışında kalan kimi yerel yönetimlerde ortaya çıkan rantı kendi aralarından yeniden dağıtmak.
Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan her defasında bir biçimde Türkiye toplumundan rıza almayı başarıyor; hatta kimilerine göre Türkiye kamuoyunu yanıltıyor. Fakat yirmi yıldan uzun bir süredir çalkantılı dönemler yaşanmasına rağmen Erdoğan’ın iktidarını korumasını önemsemek ve hatta Türkiye toplumu ve Erdoğan ilişkisini derinliğine değerlendirmek lazım.
Burada sadece bir birey ve onu yıllardır bunca rezilliğe rağmen seçmeye devam eden bir toplum değerlendirmesini aşan bir durum var. Geldiğimiz noktada bir şey çok net anlaşıldı: “İnsanlar kendi toplumlarını yeterince tanımadan ona öncülük yapamazlar!”
Çok genel olarak tarih bilebilirsiniz; sosyoloji, felsefe; önünüze gelene Kant ve Aristo anlatabilirsiniz, hatta Karl Marx’ın kapital de dahil bütün kitaplarını okumuş ve Marksizm seminerleri verecek noktaya da gelmiş olabilirsiniz.
Fakat eğer kendi toplumunuzu yeterince iyi tanımıyorsanız; bütün bu çabalarınız hiçbir sonuç vermez, hatta bilme çabanız tersine sizi kendi toplumunuza yabancılaştırır. Bu durum bir çoğumuza çok tanıdık geliyor, biliyorum; fakat bu durumu sadece pasif anlamda bilmek de yetmez, aksine bilince çıkarmak, her defasında yeniden değerlendirmek gerekir.
Kürt Halk Önderi “Kürt Aşkı” adlı kitabında “biraz eğitim alan, para kazanan Kürt bireyinin ilk işinin kendi toplumuna sırtını dönmek!” olduğunu uzun uzun müthiş edebi bir dille anlatır. Bu konuda çevremizde onu doğrulayan sayısız örnekten bahsedebiliriz.
Gerçekten de Kurdistan’da bir dönem aydın olma iddiası ile ortaya çıkanlar Kürt Halk Önderi’nin dediği gibi, “Halk gerçeğine ermekten ziyade, onu son derece çarpıklaştırmak ve halkı gönül gözünden, düşünce gözünden mahrum bırakmak gibi talihsiz bir konum içine girmişlerdir.”
Bütün bu belirlemeler günceli anlamak için gerçekten çok önemli; her şeyden önce Erdoğan ve çevresinin Türk halkının çoğunluğunu çok iyi tanıdığını kabul etmek lazım. Burada aslında çok pozitif bir taraf yok; aksine Erdoğan ve ekibi Türk toplumunu çok iyi tanımayı iktidarlarının devamı için bir avantaja çevirirken, bu, Türkiye toplumunun kendisi için büyük bir dejenerasyona ve geldiğimiz noktada yıkıma dönüşmüştür.
Bir önceki seçimlerde çok büyük iddialarla girmiş olmalarına rağmen en büyük hezimeti CHP’liler yaşadı. Parti tabanı büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor; parti yöneticileri yaşadıkları seçim yenilgisini konuşmak yerine birbirlerini konuşuyorlar.
Kılıçdaroğlu hiçbir şey olmamış gibi davranma eğiliminde; diğerleri ise Kılıçdaroğlu giderse bütün sorunlar çözülür iddiasındalar. Halbuki her iki yaklaşımda gerçekçi değil. Bir önceki seçimlerde Erdoğan liderliğindeki oligarşi, iktidarını uzun yıllara yayarak tahkim etme anlamında çok önemli bir aşamayı daha geride bıraktı.
Gelinen noktada sorun artık Erdoğan’ın kendisi olmaktan da çıkmıştır; artık yaşadığımız şey bir sistem sorununa dönüşmüştür ve korkarım uluslararası çevreler de bunu Türkiye modeli olarak kabul etmiş gözüküyor.
CHP toplantısından kamuoyuna yansıyanlar CHP’lilerin Türkiye toplumunu tanımak/ anlamak niyetinde olmadığını bir kez daha hepimize gösterdi. Onların derdi iktidarın kendine rezerve ettiği merkezi yönetim dışında kalan kimi yerel yönetimlerde ortaya çıkan rantı kendi aralarından yeniden dağıtmak.
Öyleyse iş başa düşmektedir; şimdiye kadar Türkiye solu kendi ve düzen partileri arasında söylemde mesafe koymasına rağmen, bir süre sonra çok küçük, gerçekten halktan yana devrimci bir çevre dışında önemli bir kısmı CHP ile direk veya dolaylı ilişkiler üzerinden bu partinin neredeyse bir tür gençlik yapılanmasına dönüşmüşlerdir.
Tam da bu noktada CHP içinde yapılan seçim değerlendirme toplantısı Türkiyeli devrimciler açısından bir dönüm noktası olmalıdır. Tıpkı Kurdistanlı devrimciler gibi Türkiyeli devrimciler de halkın içine girmeli ve Türkiye halkı ile bağlarını kuvvetlendirmelidir. Teorik çalışma devrimcileri halktan uzaklaştırmak yerine devrimcilerin halka daha fazla yakınlaşmasına neden olmalıdır.
Kürt Halk Önderi’nin “Kürt Aşkı”nda dediği gibi yürüttükleri çalışma onların halk gerçeğini daha fazla anlamalarına ve sadece akıl ve bilgi ile değil, gönül gözünden de görmelerini sağlamalıdır. Egemen ulus kibrinden kendini arındırmış Türkiyeli devrimciler Kürt devriminden çok şey öğrenebilirler ve öğrenmelidirler de.
Bütün Türkiye halkları bu karanlık günlerden doğru bir öncülükle çıkabilirler; bunu başta CHP ve zaman içerisinde ona benzemiş sözde sol partiler yapamaz. Yeni ve güçlü devrimci bir çıkışa ihtiyacımız var. Kürt Halk Önderi bu noktada sadece Kürtler için değil, bütün bölge halkları için bir şanstır.
Umarım Türkiyeli demokratlar ve devrimciler bu şansı iyi değerlendirirler; yoksa onlarca yıl daha Erdoğan olmasa bile onun yarattığı sistemde başka isimlerle yaşamaya devam etmek zorunda kalırız.