Öcalan’ın özgürlüğü pazarlık konusu yapılamaz
Cafer TAR yazdı —
- Türk devleti Kürt Halk Önderliği nezdinde sadece bir insanın tecridini değil, bütün ülkede demokrasi ve özgürlükleri pazarlık konusu yapmaktadır. İnsanlığın geldiği yer itibariyle bu türden pazarlıklar bütün insanlık değerlerine karşı yapılmış bir saldırıdır.
Türk devleti uzun bir süredir Kürtleri ve diğer muhalif çevreleri yoksullukla, hukuksuz polis kovuşturmalarıyla ve uzun süren tutukluluklarla terbiye etmeye çalışıyor. İnsanların en temel haklarını sürekli pazarlık konusu yapmak Türkiye’de bir devlet geleneği haline gelmiş durumda.
Kimi çevreler geçmişte Kürt Halk Önderliği’ne yönelik tecrit siyasetini şahsi bir tutum olarak değerlendirme eğiliminde oldular. Onlara göre bu sorun sadece Kürt Özgürlük Hareketi ve devlet arasında bir sorundu ve kendilerini çok da ilgilendirmezdi.
Halbuki gelinen noktada Kürt Halk Önderliği’ne karşı uygulanan tecridin bütün toplumsal kesimleri yakından ilgilendirdiği çok daha belirgin olarak anlaşıldı. Yaklaşık üç yıldan uzun bir süredir Kürt Halk Önderliği ile Kürt kamuoyu arasındaki ilişki tamamen kopmuş durumda.
Geride bıraktığımız üç yılda olup bitenlere baktığımızda Kürt Halk Önderliği ile doğrudan iletişimin neden önemli olduğunu çok net olarak görebiliyoruz; son üç yıldır bütün Türkiye halkları belki de tarihlerinin en karamsar dönemini yaşıyorlar. Halbuki Kürt Halk Önderliği ile iletişimin daha az problemli olduğu dönemlerde sadece Kürtler değil toplumun bütün kesimleri geleceğe daha iyimser bakıyorlardı.
Kürt Halk Önderliği üzerinden yürüyen süreç boyunca insanlar sadece Kürt sorununda çözümü değil; kadın sorununu, inanç sorununu, bütün bölgenin demokratikleşmesini, yoksulluk sorununu ve bütün bunların geniş kitleler lehine hakkaniyetli çözümünü konuşuyorlardı.
Dolayısıyla insanlar Kürt Halk Önderliği ile diyaloğun koptuğu noktada sadece Kürt sorunun demokratik çözümünün değil, toplumun tamamını ilgilendiren diğer sorunların çözümünü de konuşamaz hale geldiler.
Buradan anladığımız şey şudur: “Kürt Halk Önderliği sadece Kürt sorununda değil, Ortadoğu’da tarihsel olarak birikmiş ve kronik hale gelmiş birçok sorunun çözümü noktasında en önemli figürlerden birisi haline gelmiştir.”
Türkiye ve Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesini isteyen bütün çevreler bunu bir şans olarak görmelidirler. Geçenlerde KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat Medya Haber TV’de katıldığı bir programda Kürt Halk Önderliği’ne yönelik tecridin Türk Devleti tarafından pazarlık konusu yapıldığını ifade etti.
Halbuki bu konuda bütün Türkiye kamuoyunda çoktan güçlü bir irade oluşmalıydı; Kürt Halk Önderliği böyle bir tecridin muhatabı olmasaydı, Güney Kurdistan’da yoğun çatışmalar olmaz, bir çok genç insan toprağa düşmez, Rojava’da insanlar her an sıcak bir çatışmaya hazır beklemezlerdi.
Türk devleti Kürt Halk Önderliği nezdinde sadece bir insanın tecridini değil, bütün ülkede demokrasi ve özgürlükleri pazarlık konusu yapmaktadır. İnsanlığın geldiği yer itibariyle bu türden pazarlıklar bütün insanlık değerlerine karşı yapılmış bir saldırıdır ve buna tavır almak sadece Kürtlerin görevi olmamalı.
Kürt Halk Önderliği’ne yapılan saldırılara seyirci kalan bütün Türkiye halkları bunun bedelini her geçen gün daha fazla fakirleşerek ve özgürlüklerini kaybederek ödemeye devam edecekler.
Bölgesel gerilimlerin yeniden açık çatışmaya dönüşme eğilimine girdiği günümüz koşullarında Kürt Halk Önderliği’nin özgürlüğü her zamankinden daha önemli hale gelmiştir; gelinen noktada Öcalan özgür olmadan Türkiye demokratikleşemez, Kürtler özgürleşemez. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorunun demokratik çözümünü isteyen herkes Kürt Halk Önderliği’nin özgürlüğü için inisiyatif almalı, insanlık dışı tecridin kaldırılması için mücadele etmelidir.