Yeni anayasa tartışmaları ve tecrit

Cafer TAR yazdı —

  • Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var; fakat yeni anayasa bu kadar pisliğe bulaşmış bir meclis ve daha önemlisi Kürt Halk Önderi’nin tecrit edildiği koşullarda yapılamaz. Kürt Halk Önderi’nin aktif katılımı olmadan; Kürtlerin, hatta Alevilerin, Türkiyeli demokratların, sosyalistlerin rızası alınmadan anayasa yapılmış sayılamaz.

1 Ekim’den itibaren Türkiye’de siyaset sahnesi yeniden hareketlenecek gibi gözüküyor; iktidar kanadında kuşkusuz Erdoğan sonrasına ilişkin çalışmalar yapılıyordur. Fakat bu noktada aslına bakarsanız çok fazla alternatif öne çıkmıyor.

Bunlardan bazılarının devlet içerisinde, bazılarının ise AKP tabanında nispeten bir karşılığı var, fakat halk arasında karşılığı olan bir aday henüz yok. Biraz Hakan Fidan’ı parlatmaya çalışıyorlar ama ondan bir şey olmaz. Devletle bu kadar iç içe geçmiş bir insandan parti lideri olmaz! Öyle olduğu için her defasında iktidara yakın olan sermaye çevreleri ve devlet içinde örgütlü kesimler yeniden Erdoğan’a mecbur kalıyorlar.

Türkiye’de bir tane devlet olduğunu kimse düşünmesin; Türkiye’de Gayri Safi Milli Hasılanın yüzde 32,3’ü sanayi, 60,7’si hizmet ve geri kalanı ise tarım ve diğer tali alanlardan elde edilmektedir.

Karşımızda bütün zaaflarına rağmen oldukça çeşitlenmiş bir ekonomi var ve bu durumun ülkenin sosyolojisine, siyasetin ve bizzat devletin kendisine yansıması kaçınılmazdır. Bu ölçüde çeşitlenmiş bir ekonomide kimse kendisini sonsuza kadar siyaseten tek seçenek haline getiremez.

Erdoğan’ın en önemli şansı karşısında geçmişte kalmış, savunma pozisyonunda duran, uzun süre Türkiye halklarında bir türlü karşılık yaratamayan CHP gibi parti ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir liderle muhatap olması olmuştur.

Ancak Erdoğan’ın siyaseten ömrünü uzatan ikinci ve bana göre daha önemli faktör; Kürt yurtseverlerinin önderliğinde gelişen devrimci muhalefetin uzun bir süre programatik düzeyde kendini tamamlayamamış ve kadrolarını oluşturamamış olmasıdır.

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Kürt Halk Önderi’nin bizzat kendi elleri ile yazdığı program sonrası HDP üzerinden bütün ihtişamı ile ortaya çıkan devrimci siyaset, Türkiye’de bütün taşları yerinden oynatmıştır. Türkiye egemen sınıflarını uyduruk bir darbeye mahkûm eden asıl neden budur.

Aradan daha bir yıl geçmeden devlet uyduruk bir darbe teşebbüsüne mahkûm olmuş ve Cemaati hedef alıyormuş gibi yaparak sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’nun tamamında Kürtlerin bütün kazanımlarına saldırmış, kurumlarını dağıtmaya çalışmış, 7 Haziran’ı yaratan kadroları tutuklamış veya sürgüne gitmek zorunda bırakmıştır.

Fakat artık koşullar değişti; muhalefet cephesi kendini toparladı, Erdoğan’ın karşısında bütün zorluklara rağmen halkla bütünleşmiş bir DEM parti ve kendini kadrosal düzeyde yenilemiş/Kılıçdaroğlu’ndan kurtulmuş bir CHP var.

Ayrıca Erdoğan’ın büyüsü de bozuldu, insanlar artık ona inanmıyorlar. Türkiye’de geniş kitleler nezdinde artık Erdoğan’ın sözünün bir karşılığı yok. Geçmişte kimi zikzaklarını politikanın gereği olarak görüp, tolere eden geniş halk kitleleri, artık Erdoğan’ın bu türden davranışlarını sıradan taktik tutumlar olarak değil; şahsiyetinden kaynaklanan tutarsızlıklar olarak değerlendiriyorlar.

Son dönemde yapılan kamuoyu yoklamaları da bu gözlemimizi doğrular nitelikte. Eskiden Erdoğan’ın şahsi oyları AKP’nin genel oylarından daha fazla olurdu. Fakat artık hem Erdoğan’ın şahsi oyları hem de AKP oyları sürekli eriyor ve bu geçici bir durum değil.

İşte bütün bu gelişmeler iktidar çevrelerini telaşlandırıyor. Yirmi iki yılda inşa ettikleri yalan cumhuriyetinin bir anda çökeceğini ve kendilerinin de bunun altında kalacaklarını biliyorlar. Bütün bunlardan dolayı bir an önce yeni Anayasa ile siyasal ömürlerini uzatmak, kendilerini güvenceye almak istiyorlar.

Bundan on yıl önce belki bu mümkündü, çünkü Erdoğan’ın Türkiye halklarında bir karşılığı vardı. fakat artık mümkün değil. Muhalefet de Erdoğan öncülüğünde bir anayasa yapmayı göze alamaz!

Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var; fakat yeni anayasa bu kadar pisliğe bulaşmış bir meclis ve daha önemlisi Kürt Halk Önderi’nin tecrit edildiği koşullarda yapılamaz. Kürt Halk Önderi’nin aktif katılımı olmadan; Kürtlerin, hatta Alevilerin, Türkiyeli demokratların, sosyalistlerin rızası alınmadan anayasa yapılmış sayılamaz.

Yeni anayasa tartışmalarının en temel dinamiği bu koşullarda milyonlarca insanın irademdir dediği Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.