İnancın zaferi
Cafer TAR yazdı —
- Kürtler artık bölgenin en direnen halkı konumundadırlar; nasıl ki ABD’sinden Rusya’sına kadar hiçbir güç Kürtleri görmemezlikten gelemezse bugüne kadar Kürtlere gözlerini kapayan Türk devleti de artık Kürtleri görmemezlikten gelemez.
Daha yakın zamana kadar Türk devletini yönetenler ısrarla sözüm ona son terörist kalana kadar söylemi ile Ortadoğu’da bütün Kürt kazanımlarına karşı büyük bir saldırı dalgası başlatmışlardı.
Yaklaşık on yıldır legal alanda HDP’den DEM Parti’ye kadar gelen süreç boyunca büyük bir siyasi soykırım gerçekleştirildi. Kamuoyu daha çok öne çıkanlara odaklanmıştı; ancak ortaya konulan görkemli direniş görünenden çok daha derindir.
On binlerce HDP çalışanı ailelerinden koparıldılar, işlerini kaybettiler; birçoğu ya cezaevine girdi ya da ülkeyi terk etmek zorunda bırakıldı. Aslına bakarsanız geride hem güçlü bir direniş hem de büyük bir dram var.
On binlerce çocuk işsiz kalmış veya cezaevine girmiş, ebeveynlerinin yaşadığı zulmün bedelini onlarla birlikte evsiz, bir parça ekmeğe muhtaç bırakılmış halde yaşadılar. AKP/MHP iktidarının acımasız saldırganlığının bedelini sadece yetişkinler değil; on binlerce çocuk ve yaşlı insan da ödemek zorunda kaldılar.
Devlet, Kürtleri sadece ölüm ve cezaevi ile değil, açlık ve yoksullukla da terbiye etmeye çalıştı. Fakat olmadı işte. Her defasında bu halk yeniden daha fazla bedel ödemeyi göze alarak kendini yeniden yarattı.
Kayyumlarla iradesi gasp edildi; AKP/MHP faşizmi onları bir kez daha HDP veya ardılı DEM Parti’ye oy verirlerse yeniden kayyum atamakla tehdit etti. Fakat yurtsever Kürt halkı, Türkiyeli devrimciler ve demokratlar inadına kendi partilerine oy vermeye, iradelerini ne pahasına olursa olsun, düzen siyasetçilerine teslim etmemekte ısrarcı oldular.
Bu o kadar güçlü bir sahiplenişti ki; devleti yönetenlerin bu direnişi selamlamaktan başka bir çareleri kalmamıştı.
Özellikle son dokuz yıldır Kürt gerillasının direnişi muhtemelen bundan sonra bütün dünyada ders olarak okutulacak. Bütün dünya Kürt gerillalarını DAİŞ barbarlığına karşı ortaya koyduğu direniş ile tanıyor. Karşısına çıkan bütün güçleri ezip geçen DAİŞ, Kürt gerillalarının ortaya koyduğu direniş karşısında yok olma noktasına geldi. DAİŞ’e karşı ortaya konulan destansı direniş bütün insanlığa umut oldu.
Aslına bakarsanız şimdi de aynı şeyi yaşıyoruz; başından itibaren şaibeli olan Cemaat/AKP ilişkileri ekseninde gelişen sözüm ona 15 Temmuz darbesinin hemen ardından başlatılan muhalefeti ezme, AKP/MHP ekseninde faşizmi Türkiye’de kalıcı kılma çabası Kürt gerillasının direnişi karşısında tıpkı DAİŞ gibi dağılma noktasına gelmiştir.
Son olarak Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ekseninde gelişen İmralı direnişi, yıllardır faşizm ve gerici rejimlerin kıskacında sürekli bir dramdan başka bir drama savrulan bütün Ortadoğu halklarına özgür yaşam umudu olmuştur.
Birçok insan Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıkmasıyla başlayan ve Kürt Halk Önderi’nin özgülüğüne giden yolda geri adım atması ile devam eden süreci bölgede gelişen dış dinamiklerle açıklamaya çalışıyor.
Muhakkak özellikle son dönemde şiddetlenerek artan İsrail/İran geriliminin de bunda bir ölçüde payı vardır; fakat burada asıl belirleyici olan Kürtlerin gerillasıyla, legal mücadelesiyle ve Önderliği ile ortaya koyduğu büyük ve soylu direniştir.
Kürtler artık bölgenin en direnen halkı konumundadırlar; nasıl ki ABD’sinden Rusya’sına kadar hiçbir güç Kürtleri görmemezlikten gelemezse bugüne kadar Kürtlere gözlerini kapayan Türk devleti de artık Kürtleri görmemezlikten gelemez.
Son kırk yıllık mücadele Kürtlüğü bütün görkemi ile açığa çıkarmıştır; bu saatten sonra Kürtlük bölgenin etkilenen gücü değil, aksine etkileyen gücüdür ve bu bundan sonra daha fazla böyle olmaya devam edecektir.