Futbol sadece futbol değildir

Cafer TAR yazdı —

  • 2024 Futbol Turnuvası Türk faşizmini Avrupa’da da görünür kılmıştır; Türk bayrakları ile sokaklara çıkanlar, bütün halkları ve inançları hem Türkiye’de hem de Avrupa’da ellerindeki bayraklarla tehdit ettiler. 

Nihayet Türkiye milli takımının Almanya 2024 macerası bitti; ama geride günümüz Türkiye’sini anlatan birçok fotoğraf bıraktı. Faşizmin her şeyi nasıl araçsallaştırdığını bir kez daha yaşayarak gördük. 2024 Avrupa Futbol Turnuvası Avrupa ülkeleri için de derslerle dolu bir süreç oldu; bir kez daha futbolun sadece futbol olmadığı, özellikle otoriter rejimlerce nasıl pervasızca kullanıldığı Türkiye örneğinde açığa çıktı.

Bütün devletlerin ve halkların her zaman birbirinden farklı gündemleri olmuştur; fakat devletler bunu ellerindeki bütün medya araçları ile kamuoyundan saklarlar. Devlet kendi gündemindeki konuları yaşama geçirmeye çalışırken toplumun gerçek gündemi olan konuları sürekli hasır altı etmeye çalışır. Özellikle otoriter devletler din, milliyetçilik ve rejimin güdümüne girmiş futbol gibi etkinlikler üzerinden halkı manipüle ederler.

Kimileri bunu sadece Erdoğan yapıyor sanıyor; halbuki bu gerçeği tam ifade etmiyor; Erdoğan’ın diğerlerinden farkı, kitleleri sahte gündemlerle oyalamayı diğerlerinden daha iyi beceriyor olmasıdır.

Türk devletinin çok uzun bir süreden beri bir tane gerçek gündemi var; o da Kürt sorunu! Devlet içeride bütün kurumlarını Kürt sorununu çözümsüz bırakmak ve zamana yayarak yok etmek üzerine yeniden örgütledi. Dışarda ise Türk diplomasisinin en öncelikli gündemi Kürt özgürlük mücadelesini bütün dünyada bastırmak. Türk dışişleri ve istihbaratı tamamen buna göre yeniden organize edilmiş gibi gözüküyor.

Erdoğan bütün bu organizasyonun yüzü haline geldi; Erdoğan uzun bir süredir tek başına kendisini ve partisini temsil etmiyor; aksine gelinen noktada Erdoğan son yirmi yılda Türkçülük ve İslamcılık üzerinden yeniden düzenlenmiş devleti kendi şahsında temsil etmektedir.

Erdoğan/Bahçeli ikilisi böyle bir birliğin iki temel saç ayağı olarak iş görüyorlar. Merih Demiral’ın Avusturya’yla oynanan maçta attığı golden sonra yaptığı ırkçı hareketin Avrupa ve Türkiyeli; Kürt, Alevi, Ermeni ve demokrat Türk kamuoyunda yarattığı infial Türkiye toplumundaki yarılmayı çok net bir biçimde bir kez daha ortaya koydu.

UEFA’nın Merih Demiral’a iki maç oynamama cezası vermesi sonrası Bahçeli’nin Türkiye’nin Hollanda ile oynanan maça çıkmaması talebini Erdoğan maça bizzat gelerek yerine getirdi.

Her ikisi de toplumu ajite ettiler; Bahçeli maça çıkmayalım diyerek sözüm ona UEFA’ya posta koydu; Erdoğan ise maça gelerek ve Merih Demiral’a destek vererek Türk devletinin ırkçı karakterini itiraf etmiş oldu.

Erdoğan ve Bahçeli’den gelen talimat sonrası “Turkish Ultras” adlı muhtemelen Türk devleti ile ilişkili taraftar grubu harekete geçerek maç öncesinde İstiklal Marşı okunurken tüm taraftarları bozkurt işareti yapmaya çağırdı.

Sadece bununla da yetinmeyen ırkçı grup; Berlin’de yaşayan, Hollanda/Türkiye maçı için Berlin’e gelen herkesi maç öncesi yapılacak korteje ve sokaklara davet etti. Türkiye’de bizzat askeri, polisi, tamamen politize olmuş yargısı ve paramiliter mafya örgütlenmeleri üzerinden toplumu baskı altına almaya çalışan Türk devleti şimdi aynı şeyi Avrupa’da yapmaya çalışıyor.

2024 Futbol Turnuvası Türk faşizmini Avrupa’da da görünür kılmıştır; Türk bayrakları ile sokaklara çıkanlar Türklüğü onore etmediler. Sokaklara çıkanlar Türkiye’de başta Kürtler, Aleviler, olmak üzere eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren bütün halkları ve inançları hem Türkiye’de hem de Avrupa’da ellerindeki bayraklarla tehdit ettiler. Yıllardır çıkarları için Türk devletinin bu türden ırkçı organizasyonlarına tavır almayan bütün diğer Avrupa devletleri de bundan sorumludurlar.

Türk devletinin özel savaş metotlarını bilmeyen birçok çevre Türk devleti ve Türk toplumu arasındaki farkı doğru okuyamadığı için 2024 Avrupa Futbol Turnuvası’nda doğru yerde durmayı beceremedi. Kimi insanlar Türk toplumu ile dayanışmak adına üzerinde Türk bayrağı olan formalarla poz vererek Türk devletinin özel savaşına alet oldular. Bu noktada hepsinin son birkaç gündür yaşananlardan sonra Kürt ve demokrat Türk kamuoyundan özür dilemesi gerekir.

"Ne mutlu Türk’üm diyene"ye hapsolmuş bir birliktelik; o coğrafyada Türkler için yoksulluk ve refah kaybı, diğer bütün halklar için ise hem yoksulluk ve refah kaybı hem de onur kırıcı bir aşağılamadır. Birlikte barış içerisinde yaşayabilmek için herkesin Türk olmasına gerek yoktur!

Ben bütün kalbimle Türkiye’de yaşayan Türkler de dahil bütün halkların yanındayım, aynı coğrafyada yaşadığımız diğer halklar gibi Türk halkını da bütün kalbimle seviyorum. İşte tam da bu yüzden faşist Türk devlet geleneği ile mücadele etmek gerekiyor. Erdoğan/Bahçeli faşizminin aparatı haline gelmiş mevcut milli takımı desteklemedim; ama bir gün bütün Türkiye halklarını temsil edecek bir takımı desteklemek için maça gitmeyi çok isterim.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.